Sâlih Amel

Dâvûd-i Tâî’ye bakan bir talebesi, bir gün üstadına:

“-Biraz et pişirdim, buyurmaz mısınız?” dedi ve yemeği önüne koydu.

Ancak bu zât tabağa baktıktan sonra:

“-Falanca yetimlerden ne haber evlâdım?” dedi. Talebesi:

“-Bildiğiniz gibi…” diye cevap verince:

“-O hâlde bu eti onlara götürüver. Onların buna daha çok ihtiyacı var.” dedi.

“-Ama efendim, siz de uzun zamandır doğru dürüst bir yemek yemediniz.” diye itiraz edecek oldu. Bunun üzerinde Dâvud-i Tâî:

“-Evlâdım, bu yemeği ben yediğimde dünyada kalır, ama onlar yerse Arş-ı Âlâ’ya çıkar.” dedi.

Zira fakir, yetim ve muhtaçların gönlüne sevinç ve mutluluk veren her türlü ikram, Allah katında büyük bir ecir ve nihayetsiz mükâfâta sebep olur. Güneş için nasıl ısıtmamak imkânsız ise, yüksek ruhlar için de insanlara acımamak, ızdırap ve çileler karşısında duygusuz kalmak öyle imkânsızdır. Dünyada elde edilecek en kıymetli kazanç ve kârlar, böyle amel-i sâlihlerden elde edilir.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir kurban kesmiş ve evdekilere bunun fakirlere dağıtılmasını tembihlemişlerdi. Akşam döndüklerinde ne yaptıklarını sordular. Onlar da bir kürek kemiği (butu) hâriç hepsini dağıttıklarını, sadece bir parçasını kendilerine ayırdıklarını söylediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:

“-Desenize, o kürek kemiği (butu) hâriç hepsi bizim oldu!” buyurdular. (Tirmizî, Sıfatu’l-kıyâme, 35)

Bu hadîs-i şerîften de anlıyoruz ki, infak edilen şeyler, bu dünya malından âhirete gönderilerek ebedîleşen mânevî sermayelerdir. Bu dünyada harcanıp tüketilen şeyler ise, bu dünyada kalmaya mahkûmdur.

Cenâb-ı Hak, bize âhiret sermayesine dönüşecek salih ameller ve sadaka-i câriyeler nasip etsin. Bizi, rızâsına mazhar olacak hayırlı işler işlemekte muvaffak kılsın. Âmin.

PAYLAŞ:                

Zahide Topcu

Zahide Topcu

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle