Ölüm Bizim Neyimiz Olur

“Gidip de dönmemek var, gelip de bulmamak var!” deriz ya… İçten içe biliriz aslında, hep zihnimizin bir köşesinde saklarız o ihtimali…

Çaresizce hayatın devamını bekleriz, hep iyi olsun isteriz. Günde birkaç kez duyarız aslında, aramızdan ayrılan vardır, salâ verilir. Rahmet dileriz ve yaşar gideriz.

Şâirin dediği gibi; “Her ölüm, erken ölümdür!” Hiç konduramayız, yakıştıramayız kimseye… Bir cezâ gibi, zamansızca gelmiştir, yakıp yıkıp gitmiştir. Her gün azar azar yoğunluk aralanır, önce hiç bahsetmek istemeyiz. Zamanla hasret bastırır, sonra da o hayatın içine karışır gider. Ümit bitince telâş da gider, nihayet o kişi içimizde bir yer edinir ve orada yaşamaya devam eder.

Sık sık kulağımıza hayatın mânâsını fısıldayan bir şok tedavidir, ölüm. “Burada hiç kimse kalıcı değil, üzülmek de sevinmek de beyhûde!” der geçer. Fakat, ne ateşin ilk düştüğü zamanki gibi yaşanabilir, ne de her an ateş düşecekmiş gibi… Bu denge midir, yoksa en büyük dengesizlik mi? Nasıl dayanmaktadır insan böylesine? İnsandır neticede… İnsanın hâlleri...

Oyundan çıkmanın kurallarıdır aslında bilmemiz istenen… Sizde bir türlü, bizde bir türlü… “Kader, kime şikâyet edeyim seni?!” derken nağmeler, sebepler bir ağ gibi örer çevremizi… Orada da bir seçim yoktur.

Âhirete inanıyoruzdur elbet, dünyadır asıl inanamadığımız… Hayallerle, zanlarla idare etmek isteriz. Her şey bu dünya için değildir ki, başka bir dünyaya âit olduğumuzu anlamak içindir ölüm… Çift kanatlı olabilelim diyedir. Bîçâre dünya, nasıl dayansın sonsuz arzulara? Nasıl gücü yetsin insanoğluna…

Sürekli, farklı farklı şekillerde yeniden hatırlatılır bu yüzden… Unutuveririz çünkü “bitmeyen işler” yüzünden!... Her gece uyuruz oysaki, ölüveririz her gece…

“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar!” derken, altından bir düstur. Ne zordur, uyandırmak şu insanı! Rüyada yaşamaya çıkarız, “Gözsüz görürüz rüyada nasıl? Zamanın raksı nedir yuvarlakta…” O da rûhumuzun fiyakasıdır göz kırpan…

Her şey şimdiliktir aslında, o kadar da önemli değildir. Düzen böyle kurulmuştur, emir büyük yerdendir. Şikâyet etme veya hak arama imkânı olan bir durum değildir. Teslim olan, huzuru bulmuştur.

Sık sık kulağımıza hayatın mânâsını fısıldayan bir şok tedavidir ölüm… “Burada hiç kimse kalıcı değil; üzülmek de sevinmek de beyhûde!” der geçer. Ölüm kötü bir şey değildir ki…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle