Su Kasîdesi -15

Mu’cizi bir bahr-i bî-pâyân imiş âlemde kim

Yetmiş andan min min âteş-ḫâne-i küffâre su

 

(Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibidir ki, ondan ateşe tapanların binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.)          

 

Sanatlar: Peygamberimizin mûcizelerinin denize benzetilmesinde “teşbih”, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in doğumuyla bin yıldır hiç sönmeyen Kisrâ sarayındaki ateşin sönmesinin hatırlatılmasında “telmih”, “bahr, su ve ateş” kelimelerinde “tezat”, “min min” kelimesinin tekrarında “tekrir”, “yetmiş” kelimesinin hem “erişmiş” hem de “kifâyet etmiş” şeklinde iki mânâsıyla kullanılmasında “tevriye” sanatı yapılmıştır.

 

Gönül Gözüyle Mânâsı: Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in doğumuyla âlemde birçok mûcize gerçekleşmiştir. Bunlardan biri de mecûsî (ateşe tapan) İranlıların mabedlerinde bin yıldır yanmakta olan ateşin sönmesi ve uzun süre yanmamasıdır.

Fârisîler, Müslümanların İran’ı fethetmesiyle zulmetten kurtulmuş, İslâm’ın rahmetine kavuşmuşlardır. “Binlercesi” ifadesiyle kastedilen, hem bütün İran’ın müslüman olması, hem de orada binlerce ateşhânenin bulunmasıdır.

“Yetmiş” kelimesinin iki mânâya gelecek şekilde tevriyeli olarak kullanımında, Peygamber Efendimizin hidâyet nûrunun ve O’nunla beraber gelen ilâhî rahmet sağanağının; mâbedlerde tapındıkları ateşin söndürülmesi için yeterli olduğu ve kendilerine ulaşacak kadar âlemde yayılmış olması mânâları vardır.

Ateş, inkârcı müşriklere ve ateşperest mecûsilere benzetilmiştir. Onlar hem iç dünyalarında büyük bir isyan ateşiyle yanmakta, kendi fıtrat ve insanlıklarına ters yaşamaktadırlar. Hem inançları, bizzat ateşin yüceliğinedir; hem de âkıbetleri, ebedî ateştir. İslâm ise, hem fıtrata uygun, hem duygu ve düşüncelere huzur bahşeden bir dindir, hem de iki cihanı saâdet yurduna çevirmek gâyesindedir. Bu yüzden onun sembolü, hayat bahşeden “su”dur. Su; saflık, duruluk, merhamet ve rahmet bakımından insanlara ilâhî rahmetin müjdecisi ve “Rahmeten li’l-Âlemîn” olarak gönderilen Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e teşbih edilmiştir.

O’nun -sallâllâhu aleyhi ve sellem- mûcizeleri, bir rahmet eseri olarak, insanların îman etmesine delil olması bakımından sonsuz ve sınırsız bir deniz gibidir. Merhametsizliğin, katı kalpliliğin, küfrün ve zulmetin yakıcı ateşini, ilâhî rahmet eseri ummanı ile söndüren O’dur. O ilâhî esrâr, rahmet ve ihsanın insanlara en büyük hediyesidir. O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, âlemlere rahmet, insan ve cinlerin efendisi ve Allâh’ın var ettiği bütün âlemlerin seyyididir.

“Ey şah! Hazret-i Âdem su ile balçık arasında erbaîn çekerken, Sen on sekiz bin âleme sultan idin.

Ey yüce feleği dolaşan! O göklerin ve yerin yaratıcısı, on sekiz bin âlemi Senin aşkına yarattı.

Levh-i mahfuz hakkı için, tertemiz kalbinin sahifesine kabalık, kibir ve kin sûretleri aslâ nakşolunmamıştır.

Parmağından çeşmeler akıttın. O’nun suyuna Kevser Sûresi hakkı için tertemiz akarsu susamıştır.     

Dolunay’a parmağınla bir işaret ettin; şevk eliyle yakasını çekti, derhal parçalandı.

Ey peygamberlik ülkesinin şâhı, Sen’in kadrinin sarayında, Hazret-i Yusuf güneş yüzlü, ay alınlı bir köledir.

Belâgat bahçesine goncan (ağzın) açılsa, işiten: «Âferin, ey belâgat bağının bülbülü!» der.

Ey kıymet şehrinin tüccârı! Doğrusu, perçeminin bir kılına yüz binlerce Çin ülkesinin haracı bedel olmaz.

Melekler, Senin meclisinden âleme: «Burası altından ırmaklar akan cennettir, orada sonsuza kadar kalın.» diye bağrışırlardı.

Ümidim budur ki, kıyamette Seninle haşrolsun; bunu işitip kim «Âmin!» derse, ona rahmet (olsun).” (Zâtî)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle