İtikâf Ve Ahkâmı

Asrımızın yorgun, hasta ve stres dolu insanı, rûhunu dinlendirecek fırsatlar aramaktadır. Dinimiz, hayatın rutin temposunda günde beş kez Allâh’ın huzurunda arınıp yükselmeye dâvet etmiştir. Bunu dışında günah kirlerine batarak vicdan azabında kıvranan ruhlar için de hac, tevbe ve mübârek gün ve gecelerin ihyâsı vesilesiyle arınıp temizlenme, hayata tertemiz bir sayfa açma fırsatı sunmuştur.

Bu ve benzeri fırsatların belki de en önemlilerinden birisi, Ramazan ayı, bu aydaki Kadir Gecesi’dir. Bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen bu geceyi ihyâ etmek isteyenler, onu Ramazan ayı içinde arayıp bulmalıdırlar. Belki başında, belki ortasında, belki de son on gününde bulunan bu faziletli gece, Peygamber Efendimiz, âilesi ve ashâbı tarafından ehemmiyetle tâkip, tesbit ve ihyâ edilmeye çalışılmıştır.

Bu geceyi bulmanın ve gereği gibi değerlendirmenin en güzel yollarından birisi de Ramazan’ın son on gününü itikâfla süslemekten geçer.

 

İtikâf Ne Demektir?

Sözlük mânâsı olarak, bir yerde durmak, beklemek ve kendisini bir yere hapsetmek demektir. Fıkhî bir terim olarak ise, mescid veya mescid hükmündeki bir yerde itikâf niyetiyle bir süre durmak mânâsına gelir.

İtikâfa girmek, nefsi her türlü kötülük ve günahlardan korumak açısından mühim bir fırsattır. İtikâf, Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmak, nefisten, şeytandan, insanlardan ve dünyadan uzaklaşmak demektir.

Dinimizde “ruhbanlık” mânâsında, insanlardan veya dünyevî ihtiyaç ve zevklerden tamamen uzaklaşmak yoktur. Çünkü Müslüman, halk içinde, halka hizmetle, Hak ile beraber olma şuuruna ermiş insan demektir. Fakat geçici bir müddet, hayatı durdurmak, ruhumuzu dinlemek ve dinlendirmek mânâsına gelen “itikâf” ise, tavsiye edilmiştir.

Bilhassa Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmek sûretiyle o seneki Kadir Gecesi’ni ihyâ etme ihtimali de artmış olur. İtikâf, insanı dünyevî meşgalelerden uzaklaştırıp daha fazla tefekkür ve ibâdet imkânı sağlar. Böylece insan, hem geçmiş dönemdeki hata ve günahlarını fark edip tevbe eder, hem de o andan sonraki hayatını gözden geçirme fırsatı yakalar.

İtikâfın faziletleri hakkında pek çok hadîs-i şerîf nakledilmiştir. Bunlar arasında insanın itikâf sayesinde cehennemden uzaklaştığı; itikâfın geçmiş ve gelecek günahlara kefâret olduğu, çeşitli hayır ve iyiliklere vesile olduğu, itikâf yapan kimselerin Allah katındaki mertebesinin yükseldiği rivâyet edilmiştir.

 

İtikâfın Hükmü

Üç çeşit itikâf vardır:

  1. a) Vâcip İtikâf: Adakta bulunulan itikâflar, vâcip hükmündedir. En azı, bir gün ve bir gecedir. Gündüzü oruçla geçirilir. Vâcip olan itikaf bozulursa, kazâsı gerekir.
  2. b) Sünnet İtikâf: Ramazan’ın son on gününde itikâf yapmak, sünnettir. Bunu sünnet-i müekkede olarak görenler vardır. Çünkü Peygamber Efendimizin Medine’ye hicret ettikten sonra her Ramazan’da on gün boyunca itikâfa girdiği rivâyet edilmektedir. Kifâye yoluyla sünnettir. Bir beldeden bir veya birkaç kişi itikâfa girince, o beldedeki diğer Müslümanların üzerinden sorumluluk düşer. Aynı şekilde Cenâb-ı Hakk’ın, itikâf yapanın ecrini, o beldedeki bütün Müslümanlara da vereceği umulur.
  3. c) Müstehap İtikâf: Ramazan dışındaki zamanlarda ibadet niyetiyle bir mescidde belli bir süre yapılan itikâflardır. Bu itikâfta oruç şart değildir.

 

İtikâfın Delilleri

İtikâf, Kitap, Sünnet ve İcmâ delillerine dayanır.

Kur’ân-ı Kerim’de yer alan şu âyetler, itikâfın ibadet olduğunu gösterir:

“Sizler, mescidlerde itikâfta iken hanımlarınıza yaklaşmayınız.” (el-Bakara, 187)

“Benim evimi (Kâbe’yi) tavaf edenler ve itikâfta bulunanlar için temizleyiniz.” (el-Bakara, 125)

Sünnetten delilleri ise, şu hadîs-i şeriflerdir:

“Allâh’ın Rasûlü, Medine’ye geldikten sonra vefâtına kadar Ramazan ayının son on gününde itikafa girerdi.” (Buhârî, İtikâf, 1, 6; Müslim, İtikâf, 2; Ebû Dâvud, Savm, 77, 78; Tirmizî, Savm, 71; İbn-i Mâce, Sıyâm, 58) Bu hadîs-i şerifi, Abdullah ibni Ömer, Enes bin Mâlik ve Hazret-i Âişe Annemiz -radıyallâhu anhüm- rivâyet etmiştir.

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- Annemizin rivâyet ettiği diğer bir hadîs-i şerif de şöyledir:

“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Ramazan ayının son on gününe girince bütün geceyi ihyâ eder, âilesini uyandırır ve kadınlarından ayrı kalırdı.” (Müslim, İtikâf, 8; Tirmizî, Savm, 72; İbn-i Mâce, Sıyâm, 57; Dârimî, Savm, 52; Ahmed bin Hanbel, VI, 82, 123, 256, V, 40)

 

İtikâfın Süresi

İtikâfın en kısa süresi, Hanefî mezhebi imamlarından Ebû Yusuf’a göre bir gün, İmam Muhammed’e göre ise, bir saattir. Bir saatten daha kısa bir süre olabileceği de söylenmiştir.

Diğer mezheplere gelince, Mâlikîlerde tercih edilen görüş, bir gün ve bir gecedir. Şâfiîlerde, en az “Sübhanallah” diyecek kadar bir süre durmakla itikaf gerçekleşmiş olur. Hanbelîlere göre de, en az süre, bir an durmaktır.

 

İtikâfın Şartları

İtikâfın geçerli olması, şu şartların bulunmasına bağlıdır:

1-İtikâfta bulunan kimse (mûtekif), Müslüman, akıllı ve temiz olmalıdır. Gayr-ı müslimin, akıl hastasının; cünüp, hayız veya nifastan temizlenmemiş kimsenin itikâfı câiz değildir. Çünkü gayr-i müslim ibadete, akıl hastaları da niyete ehil değildir. Gayr-i müslim, önce iman etmeli, sonra ibadetten sorumlu olmalıdır. Akıl hastası da, akıl sağlığına kavuşmalıdır. Mânen kirli olan kimselerin ise, mescidlere girmesi yasaklanmıştır. Ancak itikâfa giren kimse, mescitte iken ihtilâm olursa, dışarı çıkarak boy abdesti alır ve yeniden itikâfa devam eder. Bu durum, orucu bozmadığı gibi, itikâfı da bozmaz. Âdet ve lohusalık hâli başlayınca, itikâfı bozulmuş olur. Hâli düzelince, kadın, kaldığı yerden itikâfına devam eder. Kadınların özür hâllerinde itikâfta bulunmasında ise bir sakınca yoktur.

İtikâfta ergenlik çağına gelmiş olmak şart değildir. Bu yüzden temyiz gücüne (doğru ile yanlışı ayırt edecek ya da pazardan herhangi bir şeyi zarar etmeden alıp gelebilecek durumda) sahip bir çocuğun itikâfı da geçerlidir.

2-İtikâfta niyet asıldır. Niyet olmadan, itikâf geçerli olmaz. Adak şeklinde olan itikâflarda, bu niyetin dille tekrar edilmesi de gerekir.

3-İtikâf, mescidde veya mescid hükmünde bir yerde yapılmalıdır. İçinde cemaatle namaz kılınan herhangi bir yerde itikâf yapılabilir. Büyük câmilerde yapılması daha faziletlidir. Kadınlar ise, kendi evlerinde mescid edinebilecekleri bir odada itikaf yapabilirler. Buralar, onlar için mescid sayılır. Kadınların, dışarıdaki mescitlerde itikâfa çekilmeleri câiz ise de mekruh sayılmıştır. Kendi evlerinde namaz kılmaları, mescidde kılmalarından daha faziletli sayıldığı gibi, evde itikâfları da mescidde itikâflarından daha faziletli sayılmıştır.

İmam Şafiî hazretleri ise, Peygamberimizin hanımlarının mescidde itikâf yaptıklarını delil göstererek kadınların da uygun mescidlerde itikâfta bulunmasının evlerdekinden daha faziletli olduğunu ileri sürmüştür.

4-Vâcip olan itikâfta, itikâflı kimse, oruçlu bulunmalıdır. Sünnet itikâf, zaten Ramazan ayında bulunduğu için oruç tutulmuş olur. Ancak yolculuk, hastalık gibi sebeplerle oruçsuz bulunmak, sünnet itikâfa zarar vermez. Müstehap itikâflarda da oruç şart değildir.

Şâfiîlere göre, vâcip itikâfta da oruç şart değildir.

Kadının itikâfa girebilmesi için, kocasından izin alması gerekir. Koca, eşine itikâf için izin verince, bundan dönemez.

 

İtikâfın Âdâbı

İtikâf, Ramazanın son on gününde ve en faziletli mescidde yapılmalıdır.

İtikâf sırasında kötü ve çirkin söz söylememeli, hayır konuşmalıdır. Günâhı gerektirmeyecek sözler söylenmesinde bir sakınca yoktur.

İtikâf sırasında Kur’ân-ı Kerim okumalı; tefsir, hadis ve fıkıh gibi dînî ilimlerle ilgili kitapları mütalaa etmeli, Allâh’ı zikretmeli, ibadetlerle vakti değerlendirmelidir. Tevbe ve istiğfarda bulunulmalı, bol bol salavât-ı şerife okunarak duâ edilmelidir. Bazı âlimler, mübârek gün ve geceleri ihyâda, yukarıda sayılan çeşitli ibadetlere ayrı ayrı yer verilmesini tavsiye etmişlerdir.

İtikâfta bulunan kimse, temiz kıyafetler giyip güzel kokular sürünmelidir.

Mümkün olduğu kadar az uyumalı, az yiyip içmeli, vakitlerini daha çok ibadet vb. şeylerle geçirmeye çalışmalıdır.

 

İtikâfı Bozan Şeyler

1- İster kasten, isterse unutarak olsun, cinsel ilişkide bulunmak, itikâfı bozar.

2-İtikâflının, mescidden özürsüz olarak ayrılması itikâfını bozar. Bu ayrılışın, gece veya gündüz olması, bilerek veya yanlışlıkla olması sonucu değiştirmez. Kadın da itikâf yaptığı odadan özürsüz olarak, evin diğer kısımlarına çıksa itikâfı bozulmuş olur.

Hasta ziyareti, cenâze, cenâze namazı veya şâhitlik için mescidden çıkmak da itikâfı bozar. Herhangi bir hastalıktan dolayı, bir saat kadar dışarı çıkılması da itikâfı bozar.

İtikâfta olan kişi, şer’î, zarûrî veya tabiî ihtiyaçları için dışarı çıkabilir. Meselâ bulunduğu mescidde Cuma namazı kılınmıyorsa, bu namazın kılındığı bir mescide gitmek için itikâf yaptığı mescidden çıkabilir. Aynı şekilde küçük veya büyük abdest için mescidden çıkması da şer’î ve tabiî özürlerdendir.

3-İtikâflıya, itikâf sırasında birkaç gün baygınlık veya akıl hastalığı gelmiş olsa, itikâfı bozulmuş olur. İyileşince yeniden itikâfa başlar.

4-İtikâfta olan kimsenin, yemesi, içmesi, uyuması ve ihtiyacı olan şeyleri satın alması mescidde olur. Mescidi işgal etmeyecek tarzda ihtiyacı olan şeyleri buraya getirebilir. Mescid içinde hazırlanmış bir yer varsa, abdest veya boy abdestini burada alabilir. Aksi hâlde mescidden çıkar, abdest veya boy abdestini alıp hemen mescide girer.

 

(Daha geniş bilgi için bkz: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, “Delilleriyle İslâm İlmihâli”, Erkam Yayınları, sh: 572-575; Ömer Nasûhi Bilmen, İslâm İlmihâli; Türkiye Diyanet Vakfı, İslâm İlmihâli, I, 404-405)

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle