Dilaver Bülendim

Bir hayalim var, yavrucuğum. Kur’ân’a ve sana dair... Yürüyüşünde vakar, sözünde nezâket, nazarı hikmet olan bir hâfız-ı Kur’ân olmanı diliyorum. Sesi Kur’ân nağmesinden akisler taşıyan, yanık bir âşık gibi ona sevdalı, elleri gül kokulu, bir hâfız-ı Kur’ân olman duâm.

Âlemlerin Efendisi’nin kalbine inen Kur’ân’ı oku!.. Hikmet deryası Kur’ân’ı oku! Minik ellerin şimdiden onunla tanışsın. Tatlı dilin, onu terennüm etsin: Elif, be, te… Seni, “Hâfız-ı Kur’ân’ım!..” diye sevmek, ne büyük şevk veriyor bilsen! Hânemiz senin sesinden Kur’ân sadâlarıyla çınlasın. İşte o günü hasretle bekliyorum cancağızım.

O kutlu zamanda doğuları-batıları, kuzeyleri-güneyleri ve felekleri saran bir sadâ yankılandı. Cennet ırmaklarının onun feyziyle çağıldadığı, hûrîlerin zikri olan bir sadâ... Her harfi mukaddes, her kelimesi fânîlikten sıyırıcı nâmütenâhî bir sadâ. Her bir âyetindeki ihtişamla, sermest eden bir sadâ! “Oku! Yaratan Rabbi’nin adıyla oku!”

Peygamberler Sultanı’nın devrine gidelim seninle. Biz de kurak çöl toprakları gibi vahyin inişine açalım gönlümüzü. İnsanlık âlemi ne hâldeydi, âyet âyet seyredelim evlâtçığım. Onu okurken, nereye dönse, karanlık bir dehlizdeymiş gibi soluk alıp veren insanlığın ıztıraplı bekleyişini görürsün. Vicdanlarını kız çocuklarıyla beraber çöl kumlarına gömenleri görürsün. Vahyin inişiyle sulha açılan kapıları, vahşetin zindanından rahmetin salâhına kavuşanları görürsün...

Tefekkürle oku! Rahle başına oturduğunda dünyayı terk etmiş bir gönülle oku! Allah ile mükâlemeye Tûr-i Sînâ’ya giden Hazret-i Mûsâ’nın hemen yanına sokuluvermiş gibi… Ve bu yakınlığı yaşadığının hissiyle, titrek bir gönülle oku!

Sevmek için oku! Ki muhabbet, en büyük sanattır. Muhabbetin hakikatini öğrenmek istersen Vedûd olan Allâh’ın kelâmını oku!

Bilmek için oku! Bilmenin sırrına erenler, Kur’ân’a gönül verenlerdir evlatçığım. Erenlerden olasın. Kur’ân’ın hikmetiyle dolanlardan olasın. Hayatın muammâsını çözmek için oku! Açlığı, kavgayı, gözyaşını, zulmeti dindirmek için oku!

“O Allâh’ın dosdoğru yolu, sapasağlam ipi, hikmetli zikridir.” buyuruyor Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-... Sırât-ı müstakîmden ayrılmamak için Kur’ân’a sarıl! Doğruluk şiârın, doğrulukta ölçün Kur’ân olsun yavrucuğum!

Bütün hayatı okuduğun penceren Kur’ân ayetleri olsun, dü-çeşmim (iki gözüm)... Gönül gözü, baş gözünden daha çok hakkı görücüdür.

“Âlemlere uyarıcı olması için kuluna Furkan’ı indiren Allah ne yücedir.” (el-Furkan, 1)

Furkan’a sarıl ki, sahte ile gerçek, hak ile batıl sana ayân olsun.

“Ey îman edenler! Eğer Allah’tan sakınırsanız, O size Furkan (hak ile batılı ayırt eden bir anlayış) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar...” (el-Enfal, 29)

“…Muhakkak ki o, azîz bir kitaptır.” (Fussilet, 41)

Onda, her âlimin ilminin, yanında sönük kaldığı bir ilim; her gâlip gelmeye çalışanı alt eden ender bir kuvvet vardır. Onun izzeti, hep âlemlerin üstünde olacaktır. Büyük bir hürmetle Kur’ân’a sahip çıkarsan, aziz vasfından seni de nasiplendirir.

“…İzzet, şeref ve üstünlük Allâh’a, Rasûlü’ne ve mü’minlere âittir...” (el-Münâfikûn, 8)

Hayalim sana ve Kur’ân’a dair, gönül ziyâm... Şu âyeti sakın unutma

“Ve Rabbi’nin nîmetine gelince, onu şükranla anlat.” (ed-Duhâ, 11)

Elbette gördüğümüz ve göremediğimiz her şey birer nîmet. En husûsî olan iki nîmet ise ümmet-i Muhammed olmak ve Kur’ân-ı Kerîm’e muhatap olmaktır. Bunları idrak edip insanlığa sevdirmen için duâlarıma katıyorum seni. Sevgini, bu hayalimle süslüyorum. Seni, ismin gibi “Abdurrahman”, “kul” ve “Ahmet” olarak seviyorum. “Ümmet Ahmet” olarak seviyorum seni. Ve tatlı salavât nağmelerinin her birini ümmetliğe kabul olman duâlarıyla dinliyorum.

Hatırıma Peygamber Efendimiz’den sonra en büyük müfessir olan Abdullah bin Abbas geliyor, oğulcuğum. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- elini onun sadrına koyarak:

“-Allâh’ım, onun göğsünü hikmetle doldur.” diye duâ etmişti. Allah senin göğsünü de ilim ve hikmetle doldursun. Onun keremiyle ahlâkını nurlandırsın.

Kur’ân, batmayan güneşin olsun. Bakışına gün gibi o aydınlık doğsun. Ömrünün ilk sayfası besmele ile açılıp sonrası âyetlerin yaşanmışlığı ile dolsun. Onu okurken yaşamak derdinden uzak kalmasın hiçbir kul. Sen de göz nûrum, sahâbe-i kirâmın sesine kulak ver.

“-Allah Rasûlü bize bir âyet öğretirdi. Biz onu yaşardık. Daha sonra başka bir âyet öğrenirdik.” Okumanın hakikatini yaşamakta bulman için, bütün duâm…

Yorgunlukları atmak için bir kucağa yaslanır ya insan, kudretli eller arasında başının okşanmasını ister. Sen de Kur’ân’ın denizlerden daha engin kucağına sarıl. Âyetler, hafif hafif ılık dalgalarıyla okşasın başını. Dünyanın sıkletinden kurtulmak için Kur’ân’ın inşirâhına sığın.

Dayanağın, Cenâb-ı Hak olsun. Dünya metâına dayanırsan yıkılırsın, küçük sularda kaybolursun. Teslimiyet ve sabır gemisine binip, celâdet ve şecaat rüzgârlarıyla yelkenlini coştur!.. Ki dilâver bülendim, doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde son nefesini vermek üzere olan kimselerin dudaklarına kelime-i şehâdeti yetiştirmen için duâm…

Haydarâne tavırlım, Allâh’ın kelâmıyla, cehâlet ve dalâletin katran rengine ak inciler saçman için duâm. Mazluma, garibe, Kur’ân’la tebessüm etmen, duâm… Cehennem kapılarını kapatan muhâfız, cennet kapılarını açan Fâtihlerden olman için... Aşkla şakıyan bir Kur’ân bülbülü olman için duâm… Kelâm-ı İlâhî’nin, işittiğim en tatlı nağmesi olman için…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle