Yatağı Kim Islatmış?

Gece uykunuzun en derin ve tatlı yerinde çocuğunuzun cılız ve suçluluk dolu sesi ile uyanırsınız, bir de bakmışsınız yataklar, yorganlar batmış!..

Uyku sersemi bir hâlde, önce nereden başlayacağınızı kara kara düşünür, önce çocuğu temizler; sonra da söylene söylene yatağı ve çarşafları temizlemeye girişirsiniz.

Bu durum, hangi sıklıkla olursa olsun, son derece can sıkıcıdır bir anne için; fakat alt ıslatma olayı haftada iki kez ya da daha sık tekrarlanıyorsa, hem çocuk, hem de anne için tam bir kâbusa dönüşür. Özellikle soğuk kış gecelerinde, sabaha kadar ıslak kalan çocuğun üşütüp hastalanması büyük bir sıkıntıdır; yıkanan çarşaf ve yorganların kurutulması ise, işin cabasıdır.

Anneler, çocuklarının neden tuvaletlerini gece tutamadıklarını bir türlü anlayamazlar. Alt ıslatma problemi olan çocuk ise, duruma gerçekten bir anlam veremez, gece yatağını ıslattığından kesinlikle haberdar değildir. Vücudu ile ilgili böyle bir konuda kontrol sahibi olmadığını görmek, çocuk için oldukça endişe vericidir.

Çocuklara, genellikle iki yaşından sonra gündüz tuvalet eğitimi kazandırılabilir. Mesanesinin dolup gerildiğini hisseden çocuk, idrar yollarındaki kasları gergin tutar ve bu kasları tuvalete gidince kontrollü olarak gevşetir ve tuvaletini yapar. Ne var ki, çocukların geceleri tuvalet kontrolü kazanmaları ise daha uzun sürebilir. Zira mesaneleri küçük olduğu ve kasları da henüz çok kuvvetli olmadığı için gece uykuda kaslar üzerinde gerekli kontrolü sağlayamayabilirler. Genellikle dört yaştan itibaren çocuklardan gece de kuru kalmaları beklenir. Bazı çocuklar ise, daha erken yaşta tuvaletlerini hem gece, hem de gündüz kontrol edebilirler.

Tuvalet alışkanlığının tam olarak kazanıldığından bahsedilebilmesi için; hem gündüz, hem de gece en az altı ay boyunca çocuğun kuru kalması gerekir. Bir haftada, iki kereden az olan alt ıslatma durumları, çocuğun yorgunluğuyla, o günkü uykusunun ağırlığıyla ilgilidir ve kronik alt ıslatma olarak değerlendirilmez. Tuvalet eğitiminde başarı sağlandıktan sonra herhangi bir dönemde çocuğun tekrar alt ıslatmaya başlaması ise, çoğunlukla psikolojik, bazen de fizyolojik bazı rahatsızlıkların habercisidir.

Alt ıslatma (enüresis), çocukların ve ebeveynlerin sosyal durumlarını da etkileyen bir davranış bozukluğudur ve 5 yaşından sonra tedavi gerektirir. Alt ıslatan çocuğu olan âileler, başka yerde kalmaktan çekinirler. Hatta sırf bu sebeple çocuklarının yatılı okullara gitmesine, kamplara katılmasına, yatılı âile ziyaretlerine de mani olmaktadırlar. Hâlbuki bu davranış, çocuğun kendisini suçlu hissetmesine, bedeni üzerinde kontrol sahibi olmadığını düşünmesine, hırçınlaşmasına ve daha başka uyum problemlerine yol açabilir. Bu yüzden öncelikle fizyolojik (bedenî) muhtemel sebepler gözden geçirilmeli ve olayın psikolojik kaynağı teşhis edilmelidir.

Alt ıslatma problemi, genellikle erkek çocuklarında daha sık karşılaşılan ve ilkokul dönemi çocuklarının yaklaşık %10’unu etkileyen bir meseledir. Yapısal bir bozukluk, idrar yolları enfeksiyonu, şeker hastalığı, uyku bozuklukları, hormon bozuklukları gibi problemler alt ıslatmanın muhtemel fizyolojik sebepleridir. Genetik yatkınlık da önemli bir faktördür, anne ya da baba tarafında alt ıslatma problemi olduğunda çocuklarda da görülme ihtimali %75’e kadar çıkmaktadır.

Çocuğun alt ıslatması, fiziksel ve genetik sebeplere bağlı değilse, mesele mutlaka psikolojik kaynaklıdır ve çocuk, farkında olmadan âilesine; “ben sizin sandığınız kadar da büyük değilim” mesajı vermeye çalışıyordur. Genellikle kardeş kıskançlığı ya da âile fertleri için önemli olan daha küçük bir çocuk, alt ıslatmanın en sık görülen psikolojik sebebidir. Âilenin ilgisini çeken küçük çocuğun yerini alma isteği, bilinçsizce bu duruma sebep olur. Çocuk, altını ıslatarak âilesine, “Ben de küçüğüm, beni de onun gibi sevin” demektedir. Abla ya da ağabey olmanın güzel yönleri, çocuğa benimsetildiğinde mesele kendiliğinden ortadan kalkar.

Bunun dışında baskıcı âile tutumları, ebeveynlerin yüksek beklentileri, anne-baba geçimsizliği, suçluluk duygusu, sevilen bir ferdin kaybı, taşınma, öğretmen değişikliği, okul değişikliği gibi sebepler de alt ıslatmaya yol açabilir.

Bu durumu yaşayan anne-babaların, çocuklarının duygusal dünyasına girebilmeleri ve çocuklarını rahatsız eden durumu tespit etmeleri gerekir. Çocuğun sıkıntısına sebep olan faktör ortadan kalkmadan, alt ıslatma sorunu da çözülemez.

Bu problem esnasında âilenin en önemli tutumu, çocuğun özgüvenini sarsmamak olmalıdır. Anne-baba, çocuğun bunu isteyerek yapmadığını bildiklerini, fakat başaracak gücü olduğuna inandıklarını belirtmelidirler. Altını her ıslattığında şikâyet etmeden, çocuğa suçluluk yüklemeden, onu utandırmadan temizliği yapılmalıdır. Çocuk, eğer ilkokul dönemine erişmişse, çamaşırlarını kendi başına değişmesi, gündüz de gereken temizliğe yardım etmesi istenmelidir. İlk gecelerde daha sık olmak üzere, düzenli periyotlarla tuvalete kaldırılmalı; tuvalete tam uyanık ve farkında gitmesi teşvik edilmelidir. Gece yatmadan önce sıvı tüketimi azaltılmalıdır.

Doğru taktikler uygulanarak, çocukla işbirliği kurularak, sevgi ve hoşgörü ile birlikte bu meselenin çözümündeki başarı oranı % 90’ı aşmaktadır. Ne var ki, çocuğun bu dönemde alacağı psikolojik bir hasarın tedavisi, hiç de kolay değildir. Bu yüzden âilelerin alt ıslatma durumunu sâkin ve hoşgörü ile karşılamaları ve çocuklarının psikolojik sağlığını muhafaza etmeleri gerekmektedir.

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle