Tebükten Dönerken

Mâlum olduğu üzere, Peygamber Efendimizin çile dolu hayatında geçirdiği pek çok sıkıntılı dönem vardır. Bu dertler arasında, savaşların meşakkati, onların içinde de Tebük Seferi’nin ayrı bir zorluğu vardır. Denebilir ki, Tebük Seferi, gerek ordunun donatılması, gerek zamanı, gerek mesâfesi, düşmanın çok kalabalık olduğu ile ilgili gelen haberler… vs. gibi sebeplerle en zor harplerden birisidir. Bu harbin diğer bir adı da “Gazvetü’l-Usre” yani “zorluk savaşı”dır. Aslında bu savaşta gerçek bir düşmanla harp edilmemiştir. Çünkü Müslümanların geldiğini haber alan düşman, onların karşısına çıkma cesareti gösterememiştir. Ama biraz önce belirttiğimiz gibi, hem hurmaların olgunlaştığı, insanların gölgelik bir yer aradığı en sıcak mevsimde böyle bir yola çıkılmış, hem de gidilecek yaklaşık 1.000 kilometrelik mesafe insanların gözünü korkutmuştur. Kalplerinde eğrilik olan münâfıklar, kurda kuşa yem olma korkusuyla hemen mâzeretler ileri sürerek bu savaştan kurtulmanın çarelerini aramışlardır. Hattâ sahabîler arasında bile nefsine yenik düşüp harbe katılamayanlar veya Ebû Heyseme gibi son anda katılanlar olmuştur. Her yönüyle sabır, tevekkül, teslimiyet, fedakârlık yoklaması olan bu savaştan dönüş yolunda, Peygamber Efendimiz bir vesileyle ashâbına:

“Şimdi küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz.” buyurunca, bu sefere katılan ashâb-ı kiram hayretler içinde kalmış ve:

“-Ey Allâh’ın Rasûlü!.. Aylardır çektiklerimizi görüyorsun. Dilimiz damağımız kurudu, üstümüz başımız perişan… Bundan daha büyük nasıl bir cihad olabilir ki?” diye sordular.

Peygamber Efendimiz de çağlara mührünü vuran şu cevabı verdi:

“-Şimdi en büyük cihad olan, nefsimizle cihada dönüyoruz!..” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 73)

İşte insanın nefsiyle bitmeyen mücâdelesinin en güzel ifade şekli… Dünya planındaki bütün harplerden daha çetin, daha karışık, daha sinsice bir savaş… Tam yendim derken yenilmenin mümkün olduğu, ölene kadar bitip tükenmeyen bir îman, enerji ve azim gerektiren bir savaş… Rabbimiz, bu savaşta bizi muzaffer kılsın. Nefsin elinde oyuncak hâline gelmekten, hatta bir an bile olsa onun acımasız ve sinsi tuzaklarına düşmekten bizi muhafaza buyursun. Âmin.

PAYLAŞ:                

Rukiyye Gönüllü

Rukiyye Gönüllü

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle