Kur’ân-ı Kerim Okumak

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

 “Kur’ân, bir ucu Allâh’ın, diğer ucu da sizin elinizde olan sağlam bir ip (gibi)dir. Ona sıkıca sarılınız. İşte o zaman sapıtmaz ve helâk olmazsınız.” (Heysemî, IX, 164)

* * *

 

 “Size, sımsıkı sarıldığınız müddetçe benden sonra sapıtmayacağınız iki mühim emânet bırakıyorum. Biri diğerinden daha büyüktür. O da Allâh’ın Kitâbı’dır! Kur’ân, semâdan yeryüzüne uzatılmış sağlam bir ip gibidir. Diğer emânet de âilem, Ehl-i Beyt’imdir. Kur’ân ve Ehl-i Beyt’im cennette Havuz’un başında benimle buluşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Benden sonra o ikisine karşı nasıl muâmelede bulunduğunuza iyi bakın, dikkat edin!” (Tirmizî, Menâkıb, 31/3788)

* * *

 “Sizden birisi Rabbi ile münâcât ve mükâlemeyi (O’na yalvarıp O’nunla konuşmayı) severse huzûr-i kalb ile Kur’ân okusun.” (Suyûtî, I, 13/360)

* * *

“Kur’ân okuyunuz! Çünkü Kur’ân, kıyâmet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir” (Müslim, Müsâfirîn, 252; Ahmed, V, 249, 251)

* * *

“Kıyâmet gününde Kur’ân ve dünyâdaki hayatlarını ona göre tanzim eden Kur’ân ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur’ân’ın önünde Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri vardır. Her ikisi de (temessül ederek) kendilerini okuyanları müdâfaa için birbirleriyle yarışırlar.” (Müslim, Müsâfirîn, 253; Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 5/2883)

* * *

 “Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyâdaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur’ân-ı Kerîm ile bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” (Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1453)

* * *

“Sizin en hayırlılarınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 21)

* * *

“Her zi­yâ­fet çe­ken, zi­yâ­fe­ti­ne (in­san­la­rın) gel­me­si­ni is­ter ve bun­dan mem­nun olur. Kur’ân da Al­lâh’ın zi­yâ­fe­ti­dir. On­dan uzak dur­ma­yı­nız.” (Dâ­ri­mî, Fe­zâ­ilü’l-Kur’ân, 1)

* * *

 “Bir cemaat Allâh’ın evlerinden bir evde toplanır, Allâh’ın Kitâbı’nı okur ve aralarında müzâkere ederlerse, üzerlerine sekînet (yâni huzur) iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allâh Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder.” (Müslim, Zikr, 38)

* * *

 “Kim Kur’ân’ı okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, Allâh bu sâyede o kimseyi cennetine koyar. Âilesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme hakkı verir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13/2905; Ahmed, I, 148)

* * *

 “İçinde Kur’ân’dan bir şey bulunmayan kimse, harap bir ev gibidir.” (Tirmizî, Fadâilü’l-Kur’ân, 18/2913)

* * *

 “Kim Kur’ân’ı küçük yaşlarda öğrenirse Kur’ân onun etine ve kanına işler (Yâni Kur’ân’ın feyziyle nûrlanır.)buyurmuştur. (Ali el-Müttakî, I, 532)

* * *

 “Sizin en hayırlınız, Kur’ân-ı Kerim’i öğrenen ve öğretendir.” buyurmuşlardır. (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21)

* * *

 “Ümmetimin en şereflileri, Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen hâfızlar ve gecelerini ihyâ edenlerdir.” (Suyûtî, I, 36/1063)

* * *

 “Kur’ân bir zenginliktir ki ondan sonra fakirlik olmaz (yâni ona sâhip olan en muazzam bir hazîneye sâhip olmuştur) ve ondan başka zenginlik de yoktur (yâni o ilâhî hazîne hiçbir maddî zenginlikle kıyas edilemez).” (Heysemî, VII, 158)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle