Kurban ve Ahkâmı

 

“Rabbin için namaz kıl, kurban kes.”

(el-Kevser, 2)

 

 

Kurban ne demektir?

Lügatte, “yaklaşmak, Allâh’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” mânâlarına gelir. Fıkhî bir terim olarak ise, “Allah Teâlâ’ya yaklaşmak için kurban niyetiyle belirli bir vakitte kesilen özel hayvanın adı”dır. Kurban bayramı günlerinde kesilen kurbanlık hayvana ve bu hayvanı kesmeye, Arapça, “Udhiye” denir.

Kurban ibâdetinin meşrûiyeti, Kitap, Sünnet ve İcma delilleriyle sâbittir.

 

Kurbanın Tarihçesi

Kurbanın geçmişi, Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havva’nın evlâtları Hâbil ile Kabil’e kadar uzanır. (bkz: el-Mâide, 27-31) Tevrat’ta Hazret-i Nûh’un da Allah için bir takdime sunduğu haber verilmiştir.

Kur’ân-ı Kerim’de Hazret-i İbrahim’in, Allah’tan bir çocuk istediği, duâsı kabul edilince de bunu kurban etmekle imtihan edildiği haber verilmektedir. (Bkz: es-Sâffât, 102-111) Hazret-i İbrâhim, bu imtihanı yüz akı ile geçmiş ve oğluna bedel olmak üzere Allah tarafından kendisine büyük bir kurban verilmiştir. (es-Sâffât, 106-107)

İşte Hazret-i İbrahim devrinden itibaren hemen hemen bütün peygamberler tarafından kurban kesildiği şöyle bildirilmiştir:

“Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzere Allâh’ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık…” (el-Hâc, 34)

Bu ibâdete, Peygamber Efendimiz tarafından son şekli verilmiş, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hem kendisi kurban kesmiş, hem de ümmetine tavsiye etmiştir.

 

Kurbanın hükmü nedir?

Kur’ân-ı Kerim’de mü’minler için zenginlik kurbanını kesmeyi emreden açık bir hüküm yoktur. Bu yüzden kurban kesmenin hükmü farz değildir. Fakat çeşitli âyet-i kerimelerde Allah için kurban kesilmesi emredilmiştir. (Bkz: el-Hâc, 33-34; 36-37; el-En’âm, 162)

Aynı şekilde Kevser Sûresi’deki “Rabbin için namaz kıl, kurban kes.” (el-Kevser, 2) âyet-i kerimesine dayanarak Ebû Hanîfe, Kurban Bayramı’nda “bayram namazı kılmayı ve kurban kesmeyi vâcip” kabul etmiştir. Diğer müçtehidlerin çoğunluğuna göre ise, kurban kesmek sünnettir. Gücü yeten kimsenin bunu terk etmesi mekruhtur.

Kurban ile ilgili pek çok hadîs-i şerîf nakledilmiştir.

Peygamber Efendimize, kurbanın ne olduğu sorulduğunda:

“-O, babanız İbrahim’in sünnetidir.” buyurmuştur. Ashâb-ı Kirâm, kurbanda kendileri için ne gibi bir ecir (sevap, mükâfât) bulunduğunu sorduklarında da:

“Kurbanın her bir kılı için bir iyilik (hasene) verileceğini” bildirmiştir.[1]

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh’tan rivâyet edildiğine göre Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurmuştur ki:

“Kim genişlik ve imkân bulur da kurban kesmezse, bizim namazgâhımıza yaklaşmasın!..” (İbn-i Mâce, Edâhî, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 321)

* * *

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-’dan nakledilen bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulmuştur:

“Âdemoğlu için Allah katında kurban bayramı gününde kurban kesmekten daha sevimli bir amel yoktur. Bu hayvan, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnakları ile gelecektir. Şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce, Allâh’a ulaşır. Bu yüzden kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesiniz.”[2]

Aslında Cenâb-ı Hakk’ın kesilen hayvanların ne etine, ne de kanına ihtiyacı yoktur. O’na ulaşan kulların niyet, ihlâs, takvâ ve teslimiyetleridir. Bu hususta Kur’ân-ı Kerim, şöyle buyurur:

“Onların (kesilen kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allâh’a aslâ ulaşmaz. Ona sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidâyete erdirdiğinden dolayı Allâh’ı büyük tanıyasınız diye, O, bu hayvanları böylece sizin istifâdenize verdi. (Ey Rasûlüm!) Güzel davrananları müjdele!..” (el-Hâc, 37)

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-’ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf de Peygamber Efendimizin kurban ibadetine dair tatbikatını gösterir:

“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, beyazı siyahından çok, boynuzlu iki koç kurban etti. Onun ayağını hayvanın yanlarına koyduğunu, besmele çekip tekbir getirdiğini ve eliyle onları kestiğini gördüm.” (Buhârî, Edâhî, 9, 14; Müslim, Edâhî, 17; İbn-i Mâce, Edâhî, 1)

 

Kurban Kesmenin Hikmetleri

Bu ibadet bilinen, bilinmeyen pek çok hikmeti vardır. Bunları en başta geleni, Allâh’ın sayısız nimetlerine karşı şükretmek ve günahların bağışlanmasını dilemektir. Ayrıca kurban kesmek sûretiyle hem kesen âile, hem de akraba ve yoksullar, en temel gıda maddelerinden birisi olan et ihtiyaçlarını karşılamış olurlar. Dünyada her gün insanların ihtiyacını karşılamak üzere milyonlarca hayvan kesilmekte ve bunları da daha çok imkânı olan kimseler almaktadır. Yoksul ve ihtiyaç sahiplerinin et gibi temel bir gıda maddesine ulaşması, çoğu kere bayramdan bayrama olmaktadır. Bu vesileyle kurban, hem insanlar arasında sosyal adâleti temin eden bir rol oynar, hem de yoksul bedenlerin muhtaç oldukları gıda takviyesine vesile olur.

Psikolojik açıdan değerlendirildiğinde ise, insanların sene boyunca iç dünyalarında birikmiş öfke, şiddet ve gaddarlık gibi menfî duyguların, meşrû bir kanalla temini ve teskini gerçekleşmiş olur.

 

Kimler kurban kesmelidir?

Kurban kesmekle yükümlü olabilmek için “kurbanın vücub şartları”nın bulunması gerekir. Bu şartlar şunlardır:

1-Belirli mâlî güce sahip olmak

2-Müslüman olmak

3-Akıllı ve ergen olmak

4-Mukîm olmak, yani yolcu bulunmamak…

Buna göre gayr-i Müslimlerin, akıl hastalarının, küçük çocukların, yolcu ve yoksulların kurban kesmesi gerekmez.

Hanefîlere göre, kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin ölçüsü, zekât ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsü ile aynıdır. Yani kişinin borçları ve temel ihtiyaçları dışında 20 miskal (96 gram; başka bir hesaba göre 81 gram) altına veya buna denk para yahud ticaret malına sahip olması gerekir. Ancak bu miktarın üzerinden -zekâttakinin aksine- bir yıl geçmesi beklenmez. Yine malın durduğu yerde çoğalan (nâmî: nemalanan) bir mal olması da gerekmez.

Bu şartları taşımadığı hâlde, kurban alma gücü olan veya veresiye alsa bile bedelini ödeme gücünü kendinde gören kimse de kurban kesebilir.

 

Kurban kesmenin vakti

Kurbanın kesileceği zaman, kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günüdür. Fakat birinci gününde kesmek daha faziletlidir. Bu müddet, bayramın ilk günü tan yerinin ağarmasından sonra, bayram namazının kılınmasıyla başlar. İlk vakti budur. Arefe günü gündüz veya gece ya da bayram namazından önce kesilecek hayvan, kurban olmaz.Son vakti, üçüncü gün, güneş batmasından az önceye kadar devam eder. Kurbanı geceleyin kesmek mekruhtur.

 

Kurban nasıl kesilir?

Kurbanlar, mümkün mertebe, yüzü kıbleye gelecek şekilde yatırılır. “Bismillâhi Allâhu ekber” denilerek kesilir. Bunu, mümkün olursa sahibi kesmelidir. Eğer mümkün değilse, ehil bir müslümana kestirmeli, hayvan kesilirken kurban sahibi de başında bulunmalı ve şu âyeti okumalıdır:

“İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn. Lâ şerîke leh…”

“Şüphesiz benim namazım, kurbanım (ve diğer ibâdetlerim), hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur…” (el-En’âm, 162)

Kurban kesilirken sadece kurban sahibinin besmele çekmesi yeterli olmaz. Kurbanı kesen kimse de “Bismillâhi Allâhu ekber” demelidir. Besmeleyi kasden terk ederse, o kurbanın eti yenmez.

Kurbanlık hayvan, kesileceği yere eziyet vermeden götürülmeli, keskin bıçakla, gözleri kapalı ve ayakları bağlanmış olarak kesilmelidir. Derisi, hayvan sükûnet bulduktan sonra soyulmalıdır.

 

Hangi hayvanlardan kurban kesilir?

Kurbanlar, yalnız, koyun, keçi, deve ve sığır türü hayvanlardan kesildir. Mandalar da sığır türünden sayılır. Bunların erkekleri ile dişileri eşittir.

Yaban sığırı, geyik gibi hayvanlarla tavuk, horoz, kaz, deve kuşu gibi evcil hayvanlar kurban edilemezler.

Koyun ve keçi, ya bir yaşını bitirmiş bulunmalı veya koyunlar yedi-sekiz aylık olduğu hâlde birer yaşındaymış gibi gösterişli olmalıdır. Bir koyun veya keçi, yalnız bir kişi için kurban kesilir. Bir deve veya sığır ise, birden yedi kişiye kadar kurban olarak kesilebilir. Ortak kesilen kurbanlarda ortakların paylarının ayrılması, tartı ile olmalıdır.

Bir hayvanın kurban olmasına mani olan dört vasıf vardır: Bir gözün körlüğünün açıkça belli olması, âşikâr bir hastalık, topallık, ileri derecede zayıflık… Fıkıh âlimleri, hadîs-i şerîfte zikredilen[3] bu eksikliklere şunları da eklemişlerdir: İki gözü veya bir gözü kör olmak, dişlerinin çoğu düşmüş veya kulakları kesilmiş olmak, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış olmak, kulağının veya kuyruğunun yarısında çoğu veya memelerinin başları kopmuş bulunmak, doğuştan kulakları veya kuyruğu bulunmamak veya ayağı kesilmiş olmak… Bu derece kusurlu olan bir hayvan Yüce Allâh’a kurban olarak takdim edilemez.

Son olarak kurban kesmek yerine bedelini fakirlere dağıtmak kurban yerine geçmez.

 

Kurban etinin taksimi

Adak olmayan kurbanın etinden, sahibi zengin olsun, fakir olsun kendisi yiyebileceği gibi muhtaç olmayan kimselere de yedirebilir veya dağıtabilir.

İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre, kurban etinin üç parçaya ayrılması müstehaptır. Bunlardan bir kısmı, kurban sahibi ve bakmakla yükümlü olduğu kimselere ayrılır. İkinci parçası, zengin bile olsalar, eş, dost ve akrabaya hediye edilir. Üçüncü parçası ise, kurban kesemeyen yoksul kimselere dağıtılır. Orta hâlli bulunan kurban sahibinin, nafakasını temin etmekle yükümlü olduğu kimseler çoksa, kurbanın etini onlar için alıkoyması da mendubtur, yani yapılması güzel bir harekettir.

Kurbanın et, deri, yün, bağırsak, kemik, yağ, baş, ayak ve süt gibi parçalarının satılması mekruhtur. Bu durum, kurbanın vâcip veya nâfile olmasına göre de değişmez. Eğer böyle bir şey yapılırsa bedelinin yoksullara bağışlanması gerekir. Bunlardan kasap ücreti de verilmez. Kurbanın derisi, Allâh’ın rızâsına uygun bir yere bağışlanır. Ya da ihtiyaç varsa, seccâde, minder gibi bir iş için evde kullanılabilir.

Rabbim, keseceğimiz kurbanları rızâsına uygun kılsın. Onların dökülen kanlarıyla birlikte bizim hata ve günahlarımız da dökülüp gitsin. Yenilen ve dağıtılan kurban etleri, insanların kalplerini yumuşatsın, vücutlarını sıhhat ve âfiyete kavuştursun, ömürlerini bereketlendirsin. Âmin.

 

[1] İbn-i Mâce, Edâhî, 3; Ahmed bin Hanbel, Müsned, V, 368.

[2] Tirmizî, Edâhî, 1; İbn-i Mâce, Edâhî, 3; Ahmed bin Hanbel, Müsned, V, 239.

[3] Ebû Dâvud, Edâhî, 6; Nesâî, Dahâyâ, 6; İbn-i Mâce, Edâhî, 8.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle