O (S.A.V.) Ne Yapardı?

Her insan biriciktir. İster erkek, ister kadın olsun... Arap, İngiliz, Türk ya da Kürt olması da önemli değil, her insan biriciktir. Allah -celle celâlühû- her birimiz için ayrı ayrı “ol” emri vermiştir. Hepimizi kendi halifesi kılmıştır. Ve yine her birimiz için ayrı kaderler çizmiştir. 

Aynı anne-babalardan dünyaya geliriz; belki aynı evi, aynı sırayı, aynı işyerini paylaşırız diğer insanlarla. Ama yaşayışımız, duygu ve düşüncelerimiz, imkânlarımız, iç ve dış dünyamız diğerlerinden çok farklıdır.

Bu yönüyle hiçbir insan diğeriyle kıyaslanamaz. Ancak örnek teşkil edebilir. Bu örnekler de onun hayat programına uygunsa önem taşır, kayda geçirilir. Meselâ bir fakir insana, zengin birinin hayatını örnek göstermek anlamsızdır. Ancak ona kendisi gibi fakir hayatı yaşayan bir kişi örnek gösterilebilir.

Bizler, kaderi ve mahlûkâtı yaratanın Allah olduğunun bilincinde müslümanlar olarak, Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i örnek şahsiyet, Kur’ân-ı Kerîm’i de rehber ve kılavuz olarak bilir, hayatımızı onların rehberliğinde yaşamaya çalışırız.

Hayatımızı “O’nun ahlâkı Kur’ân’dı” buyurulan Habîbullâh’ın hayatına benzetmeye, Kur’ân’ı yaşamaya çalışırız.

Biz 572’de Mekke’de doğmadık. Annemiz Âmine, babamız Abdullah da değil. Bedirlere, Uhudlara katılmadık, Taif’te bulunmadık, Mîrac’a da çıkmadık.

O’nun -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kaderiyle bizim kaderimiz birbirinden farklı... Peki biz O’nu nasıl örnek alacağız?

O’nun içtiği kaptan su içemiyoruz. Ama suyunu üç yudumda, oturarak, besmeleyle içtiğini biliyoruz. Onun gibi içmeliyiz, suyumuzu... Belki Taif’te taşlanmadık, ama bugün imanımızla alay eden, küfreden, çeşit çeşit eziyetleri revâ gören insanlara karşı nasıl tavır takınacağımız O’ndan öğrenmeliyiz. Yer-gök emrine verilmişken, azab için gelen meleklere:

“–Onlar bilmiyorlar. Bilseler yapmazlardı. Ben rahmet peygamberiyim, azab peygamberi değilim.” buyurmuştu. Biz de O’nu örnek alarak imanımızla savaşanlardan intikam alabilecek durumda bile olsak, “Ben de o Taif’te taşlanan Rahmet peygamberi’nin ümmetindenim, azap peygamberinin değil! İntikam almak bana yakışmaz.” diyebilmeliyiz.

O’na ümmet olmanın farkını yaşamalıyız hayatımızda. Bir işe başlarken, uygularken, tamamlarken; konuşurken, düşünürken: “Acaba Allah’ın Habîbi benim yerimde olsa ne yapardı?” diye düşünmeliyiz.

Nebevî gözlükle hayatımıza baktığımızda...

Üzerimize çamur sıçratan arabaya, mahallede ses çıkaran çocuklara, yetimlere, öksüzlere, annemize, babamıza, doktorumuza, hastamıza, öğrencimize, öğretmenimize, akrabamıza, komşumuza karşı davranışımız acaba nasıl olurdu?

Hayatımızın her basamağında “Kur’ân bu konuda ne diyor, sünnette ne uygulanmış, Allah bizden ne istiyor?” diye düşünüp, hayatımızı bu ölçülerle değerlendirip, şekillendirmeliyiz. 

Kârımız ne olur?

Huzurlu bir dünya, mutlu bir âhiret hayatı, Rabbimizin dostluğu ve inşallah en güzel mîraçlar...

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle