Tebbet Suresi

Meâli:

1- Ebû Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da.

2- Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi.

3- O, alevli bir ateşe yaslanacak.

4- Odun taşıyıcı olarak karısı da (ateşe girecek).

5- (Hem de) boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu hâlde.

 

Sûre Hakkında Bilgiler

Tebbet Sûresi, Mushaf’taki sıralamada 111., iniş sırasına göre 6. sûredir. Fâtiha Sûresi’nden sonra, Tekvîr Sûresi’nden önce nâzil olmuştur.

Sûre, adını, ilk âyette geçen “tebbet: kurusun” şeklindeki bedduâ ifadesinden almıştır. Sûreye, ayrıca “el-Mesed”, “el-Leheb”, “Ebû Leheb” isimleri de verilmiştir.

 

Nüzûl Zamanı

Muhtevâsından, Peygamber Efendimizin risâlet vazifesini açıktan tebliğ etmeye yeni başladığı ve Ebû Leheb’in Rasûlullah Efendimize ve İslâm’a düşmanlığının en haddi aştığı dönemde indiği anlaşılmaktadır. Bu da Bedir Gazvesi’nden 7-10 yıl öncesine denk düşmektedir.

 

Sûrenin Konusu ve Özellikleri

Sûre, Ebû Leheb’in yaptığı alenî ve aşırı düşmanlıkları sebebiyle âhirette çarptırılacağı azabı haber verir. Eşi, onun bu dünyada İslâm’a düşmanlığına yardım ettiği ve destek olduğu gibi, âhirette cehennemdeki ateşine de odun taşıyarak yardım edecektir.

Kur’ân-ı Kerîm’de tek bir yerde, bir İslâm düşmanı ismi anılarak lânetlenmiştir. Oysa İslâm’ın ilk dönemlerinde gerek Mekke ve gerekse Medîne’de, Ebû Leheb’in görünen düşmanlığından daha azgın kimseler vardı. Fakat bunlardan hiçbirisine yöneltilmeyen bu lânetleme ve cehennemle tehdit, Peygamber Efendimizin öz amcası olan Ebû Leheb ve hanımına yöneltilmişti.

Bunun pek çok hikmeti vardır. Bunları da yeri geldikçe izah etmeye çalışacağız. Şimdilik şunu söylemekle yetinelim ki, Arabistan’da İslâm’ın geldiği devirlerde bir kimsenin can, mal ve şeref güvenliği, öncelikle âile ve akrabalarına emanetti. Araplar, bu aile ve kabile bağları ile övünürler; bunlara sahip çıkmak için gerekirse ölümü göze alırlardı. Hâlbuki Peygamber Efendimiz, büyük bir dâvetle insanların huzuruna çıktığında, O’na en çok âile ve akrabaların destek olması, sahip çıkması gerekirdi. Gerçi Hâşim ve Muttalip oğulları, ilk zamanlarda İslâm’ı kabul etmeseler de, akrabalık hürmetine Peygamber Efendimize himayeye devam etmişlerdi. Ancak bir yetim olmak hasebiyle, “baba makamında” olması gereken öz amcası Ebû Leheb, İslam dâvetini ilk duyduğu andan itibaren yeğenine ve söylediklerine cephe almış, en azılı düşmanlarından birisi olarak gecesini gündüzünü yeğenini mahcup etmek, yolundan çevirmek ve maddî-mânevî işkencede bulunmakla geçirmiştir. Şüphesiz insanın en yakınlarından gelen düşmanlık ve ihanet, yabancı birisinden gelen saldırılara nispetle kişiyi daha çok yorar ve yıpratır.

 

Nüzûl Sebebi

Bu sûrenin nüzûl sebebi olarak, âlimler tarafından birkaç hâdise nakledilmiştir:

1-İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ- şöyle demektedir:

“Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- başlangıçta durumu gizliyor ve Mekke’nin mahallelerinde gizlice namaz kılıyordu. Bu, (Önce) yakın akrabanı uyar.” (eş-Şuarâ, 214) âyeti nazil oluncaya kadar üç yıl devam etti. Bu âyet nâzil olunca, Safâ Tepesi’ne çıktı ve tek tek isimleriyle akrabalarına seslendi, neticede toplandılar. Ebû Leheb:

“-Ne var?” dedi.

Allah Rasûlü, bunun üzerine:

“-Allah bana en yakın akrabalarımı uyarmamı emretti. Sizlerse en yakınlarımsınız. Sizler «Lâ ilâhe illâllâh: Allah’tan başka ilâh yoktur.» demedikçe ben size ne dünyada, ne de âhirette yardım edebilirim. Eğer Allâh’ı bilirseniz, Rabbinizin katında lehinizde şâhitlik yapacağım.” buyurdu. (Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân, Burûç, XIX, 437)

Bunun üzerine Ebû Leheb:

“-Yuh olsun sana! Bizi bunun için mi çağırdın?” dedi.

Bu söz üzerine bu sûre nâzil oldu.” (Buhârî, Cenâiz, 98; Tefsir, 111/1-3, 26/2, 34/2; Müslim, Fiten, 91; Tirmizî, Fiten, 63)

2- Benzer bir rivâyet, yine İbn-i Abbas -radıyallâhu anhümâ-’dan nakledilmiştir:

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, (Önce) yakın akrabanı uyar!” (eş-Şuarâ, 214) âyet-i kerîmesi nâzil olunca Safâ Tepesi’ne çıkıp:

“-(Savaş ve baskın tehlikesini haber vermek için kullanılan) Yâ Sabâhah!” diye insanlara seslendi. (Bu kelime, «Ey insanlar, sabah oldu, uyanın!» demektir.)

Bunun üzerine Kureyş, Peygamber Efendimizin başına toplandılar ve Rasûlullah onlara:

“-Ne dersiniz? Düşman size saldıracak desem bana inanır mısınız?” diye sordu. Onlar:

“-Biz senden şimdiye kadar doğrudan başka bir şey duymadık.” dediler.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“-Öyleyse ben sizi önünüzde bulunan bir azâb ile uyarıyorum.” buyurdu.

Ebû Leheb:

“-Yuh olsun sana! Bizi bunun için mi topladın?” dedi ve kalktı. Bunun üzerine Tebbet Sûresi nâzil oldu. (Fahreddin Râzî, Tefsîr-i Kebîr, Akçağ, XXIII, 538)

3- Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün amcalarını dâvet etmiş ve onlara yemek takdim etmişti. Ancak onlar:

“-Bizim her birimiz bir koyun yer.” diyerek O’nu kınamışlardı. Rasûlullah da onlara:

“-Yiyiniz!” buyurdu.

Yediler, doydular, ama sahandaki yemekten çok az bir şey eksilmişti. Sonra Peygamber Efendimize:

“-Ne var?” diye sordular. Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onları İslâm Dini’ne dâvet etti. Ebû Leheb de diyeceğini dedi.

Rivâyet olunduğuna göre Ebû Leheb:

“-Müslüman olursam bana ne var?” diye sormuştu. Peygamber Efendimiz:

“-(Bütün) müslümanlara verilenler…” diye cevap verdi. Ebû Leheb:

“-Ben onlara üstün olmayacak mıyım?” deyince, Allah Rasûlü:

“-Ne ile üstün tutulacaksın?” buyurdu.

Bunun üzerine Ebû Leheb:

“-Benimle şunları bir tutan dine yuh olsun!” dedi. Bu hâdise üzerine Tebbet Sûresi indirildi. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Azim, X, 45)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle