Rabbimizin Hitabı

İnsan, bir damla karmaşık sudan yaratılmış, zayıf, âciz, naîf (tecrübesiz, saf) bir varlıkken Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, insana değer verip onu muhatap alarak kendisine hitap etmiş ve katından ilâhî bir “Kitap” indirmiştir.

Bu kitabın muhtevâsı; doğumdan ölüme; sosyal hayattan beşerî münâsebetlere, dünya ve âhiret saadetinin anahtarlarından hesap ve mîzana kadar ayrı ayrı bilgilerle insanı bilgilendirmiş ve kemâl yolunda terbiye etmiştir.

Bu semâvî kitabın metni ise, tarifsiz bir belâgatla âlim-câhil bütün dinleyenleri mest etmiş ve onları hidayete ulaştırmıştır.

Bu Kitabı okuma şerefine erenler ise, Rableriyle konuşma şerefine yükselmişler, harfleri adedince mükafatlara nâil olmuşlardır.

Allâh’ın mübârek elçisi Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle tanıtır Kur’ân-ı Kerîm’i:

“Kur’ân öyle bir zenginliktir ki, artık onun ötesinde bir fakirlik ve onun dışında bir zenginlik yoktur.” (Müsned-i Şihab, Kuzâî, 538)

İlâhî Kitab’ın ilk muhâtapları olan seçkin sahabîler de onunla ihyâ olmanın, onunla devlet bulmanın ulviyetini yaşamışlar ve Kitab’ı her daim önlerinde ve gönüllerinde taşımışlardır. Bunların içinden Abdullah ibni Mes’ud -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

“-Bu Kur’ân, Allâh’ın ziyafet sofrasıdır. Ondan bir şeyler öğrenme imkânı olan, hemen öğrensin. Hayırdan mahrum evlerin en fenâsı, içinde Allâh’ın kitabından bir şey bulunmayan evdir. Böyle bir ev, tamir eden kimsesi olmayan vîrâne bir ev gibidir. Şeytan, Bakara Sûresi’nin okunmakta olduğu bir evde duramaz, dışarı çıkar.” (Ebu Nuaym, el-Hilye 1/130)

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- ise şöyle demiştir:

“-Allâh’ın kitabını öğreniniz; çünkü Allâh’ın kitabı, sözlerin en üstünüdür. Kur’ân hakkında bilgili olmaya çalışınız, çünkü Kur’ân, kalplerin baharıdır. Kur’ân nûrundan şifâ dileyiniz, çünkü Kur’ân kalplerdeki hastalıklara şifâdır. Kur’ân’ı güzel bir şekilde okuyunuz, çünkü ifadelerin en güzeli Kur’ân’dır. Kur’ân yanınızda okunduğu zaman, susup onu can kulağıyla dinleyiniz ki, size merhamet edilsin. Kur’ân’dan bir şey öğrendiğinizde onunla amel ediniz ki, hidâyete ermiş olasınız. Zira bilgisi gereğince yaşamayan âlim, bilgisizliği yüzünden haksızlığa sapan bilgisizden farksızdır.” (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, 7/30)

Allah Teâlâ’nın mübârek kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîm, bütün yönleriyle zenginlik ve sevap kaynağı olmasına rağmen temel mâhiyeti ile; insanları hidâyete iletmek, terbiye etmek, iyiye, güzele ve hayra ulaştırmak için indirilmiştir. Nitekim nüzûluyle birlikte câhiliyenin en karanlık toplumunu; övülen, seçkin topluluğa “Ashâb-ı Güzîn”e tebdil eylemiştir. Allah Teâlâ bizzat şöyle tanıtır “Kitâb-ı Mübîn”ini:

“Bu Kur’ân, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye Sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sâd, 29)

Yüzünden okurken şifâ ve rahmet olan Kur’ân-ı Kerîm, aynı zamanda Rabbimizle kurduğumuz kalbî irtibatın, samimiyet ve muhabbetin esasıdır. Nitekim Rabbimiz, Zümer Sûresi 18. âyet-i kerîmede:

“…(Rasûlüm!) Sen bu söze kulak verip de sözün en güzeline tâbî olan kullarımı müjdele! Allâh’ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır…” buyurmaktadır.

Rabbimiz, yine “Kitâb-ı Mübîn”ini bizzat şöyle tanıtır bizlere:

 

Bu İlâhî Kitap

“…Bu (Kur’ân), Allâh’ın izniyle, insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve hamde lâyık olan göklerde ve yerde olanların sahibi Allâh’ın yoluna çıkarman için Sana indirdiğimiz bir kitaptır.” (İbrahim, 1)

 “Oysa o (Kur’ân), âlemler için bir öğütten (ve hatırlatmadan) başka bir şey değildir.” (el-Kalem 52)

 “O kitap (Kur’ân), onda aslâ şüphe yoktur. O, müttakîler (takvâ sahipleri) için bir yol göstericidir.” (el-Bakara, 2)

 “Kendilerine okunan kitabı Sana indirmiş olmamız, onlara yeterli değil midir?” (el-Ankebût, 51)

 “Bu Kur’ân, onunla uyarılsınlar ve tek bir ilâh bulunduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara tebliğ edilmiştir.” (İbrahim, 52)

 “De ki: «Onu (Kur’ân’ı), Ruhü’l-Kudüs (Cebrâil), Rabbinin katından mü’minlere, îmanlarını pekiştirmek, müslümanlara doğruluk rehberi ve müjde olmak üzere hak olarak indirmiştir.»” (en-Nahl, 102)

 “Bu Kur’ân, insanlara bir açıklama, takvâ sahiplerine yol gösterme ve bir öğüttür.” (Âl-i İmran, 138)

 “…Doğrusu size Allah’tan bir nûr ve apaçık bir kitap gelmiştir. Allah kendi rızâsını gözetenleri onunla kurtuluş yollarına eriştirir ve onları izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır, onları doğru yola iletir.” (el-Mâide, 15-16)

 “Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkan’ı/hak ile batılın arasını ayıran ölçüyü indiren ne yücedir!” (el-Furkan, 1)

 “Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek Allâh’a aittir. İşte Allah, benim Rabbimdir. O’na güvenirim ve O’na yönelirim.” (eş-Şûrâ, 10)

 “Kim ondan (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, bilsin ki, kıyamet günü bir günah yükü yüklenecektir. Bu kimseler onda (bu günahın azabında) ebedî kalacaklardır. Kıyâmet günü onlar için bu ne kötü bir yüktür!” (Tâhâ, 100-101)

 

Kıyâmet Gününde Kur’ân

Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’nın her birimize hitab eden mübârek kelâmı Kur’ân-ı Kerîm’le olan birlikteliğimiz, âhirette ise şöyle mükâfâtlandırılacaktır:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurmuştur ki:

“Kıyamet günü Kur’ân getirilecek ve:

«-Ey Rabbim, beni okuyup hayatını bana göre yaşayan bu kulunu giydir!..» diyecek. Böylece o kimseye kerâmet (şeref) tâcı giydirilecek. Sonra Kur’ân:

«-Ey Rabbim! Ona verdiği nimeti artır.» diyecek.

Böylece ona, cennet elbisesi giydirilecek. Sonra Kur’ân:

«-Ey Rabbim, ondan râzı ol!» diyecek.

Allah da ondan râzı olacak. Sonra:

«-Ey kul, oku ve yüksel!» denilecek. Böylece okuduğu her bir âyetle iyilik, sevap ve mükâfâtları artırılacaktır.” (Tirmizî, 2915)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle