Kanatlarımı Taşıyanlar

“Selâm” deyip geçmekle yükselirim.. Bir câhilin son sözünde hayat bulur, cennet köşküme sevinirim. Sustuğum her sataşmanın gölgesinde dinlenir, kulağıma fısıldanan vaadleri dinlerim.

Kanatlarımı taşırlar o câhiller... Özenle hazırladıkları günah kokulu yuvalarından kendi elleriyle uçuruverirler. Umursamaz hâllerimle terk ederim onları... Ağzım kapalı, gönlümün sükûtunda, yükseldikçe koklarım huzuru... Bir yeri terk etmek başkalaşıverir. O hüzünlü mâzisinden sıyrılır çiçeklenir. Şeytanın diyarında kanat çırpmak da her yiğidin harcı değildir. Kâh düşerim kanarım, kanayan yaramdan Rabbime sığınır kalkarım. Kolay değildir sükûtunla göç etmek… Dönüp ardına:

“-Son sözünü söyle, rahatla!..” der şeytan, içinde kurar en okkalı cümleleri.

İşte o vakit karar verirsin yükselmek mi, dibe çökmek mi? Bir sözün ağırlığından kurtulduğunu zannedersin, hâlbuki ayağına taş bağlarsın ya da susarsın; kanatlarını açar huzuruna uçarsın. Etinden sıyrılan kemik gibi zor gelse de bu sükût, şeytanın hüznüyle dindirir bütün acı yanları. Cennet vaadleri susturur; hayali ise boğar yoldan çıkaranları.

Vazgeçmez misafirperver hâlleriyle şeytan, kandırmaya çalışır. En özel tuzaklarıyla seni baştan çıkarır.

“-Gel!..” der.. “Yalnızca gel.. Burada hayat var, eğlenmek var, hesapsızca yaşamak... Sen! İki günlük dünyada bu kadarını hak etmedin, gençsin, temiz kalplisin ve boş vermeyi öğrenmelisin…”

Bitmez şeytan ve nefsin ayartma hamleleri... Günahı özenle süsler, tazecik önüne koyuverirler.

Ya terk ediş hikâyen? Bir vedâ hikâyesi yetmez insana… Her an “Gel!” çağrısı varsa, gitmek de o kadar bereketli olmalı… Hakkıyla adım atıp geriye bakmamalı. O gidişin adı, bir câhilin sataşmalarına karşı vakarla susmaksa, sevdiğinin dedikodusundan -aslında ölü etinden- uzaklaşmaksa ya da nefsânî bir eğlenceyi terk etmekse gözyaşı dökülmeden ayrılmalı. Küçük vedâ, büyük veda demeden her birine gönülde yer ayırmalı.

Ve bizim vedâ hikâyemiz başkalarına ibret olmalı... Kendi kanadımızın ağırlığını hissetmek istemiyorsak, başkalarına da kanat takmalı ve yükselmenin hazzını beraber yaşamalıyız.

“Bu terk ediş, başka bir terk ediş!..” diyerek sevinmeli ve başka vedâların duâsı için el açmalı, güç istemeliyiz. Sıyrıldığımız her ortamın üzerimize sinen çirkin kokusundan tevbe sularıyla temizlenmeliyiz.

Sevmeliyiz; göçleri, gidişleri… Sevmenin hafifliğinde bir başkadır şeytana sabretmek çünkü.. Terk ettiğin günahınsa eğer, işte o vedâ, hak eder Arş’a yükselmeyi… Ve senden önce gider cennet köşküne. Senin gelmeni bekler ve dinler, her bir kanat sesini…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle