Kurtuluş Kapısı

“Peygamberlerin gönüllerinde öyle diriltici nağmeler vardır ki, o nağmeler Hakk’ı arayanlara kıymet biçilmez bir hayat bağışlar!” (Mevlânâ)

Yeniden dirilmeme vesîle olan, ruhuma âb-ı hayatı bağışlayan Kur’ân-ı Kerim Hocama!..

* * *

Dünya çok saldırgan, nefis çok zayıf, şeytan ise çok sinsi!.. –Bir hocamızın ifade ettiği gibi- İnsan, gerçekten de “iki ateş” arasında; dış âlemde şeytan, iç âlemde nefis!.. İşte bu kıskacın arasında ruhumun daralıp da feryâd ettiği bir akşam Allah’a yalvarmıştım:

“-Rabbim, bir velî kuluna duyur sesimi!.. Yoksa çatlayacak kalbim!” diyerek…

Kalbimin atışlarını unutmuş ve sadece şeytanın en büyük silahı olan dünyaya adanmış can çekişiyorken bir el aldı ve korudu kalbimi!.. Bu duâ bir Kur’ân Kursu’nun anahtarı oldu ve Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’in çatısı altına aldı beni…

Fikir çatışmaları altında boğulup “Allah’ım, neden yaşıyorum? Kalbim nerede? Neden hissedemiyorum onu!? Neden? Neden? Neden?”lerle boğuşurken yeni bir dünya, yeni bir nefha açıldı karşıma!.. Başarılı bir lise hayatı, yıllarca hedef edinip de kazandığım üniversite, hareketli sosyal çevre… Hiçbir şey, ama hiçbir şey beni böylesine güleryüzle, böylesi bir huzurla karşılamamıştı hayatımda!.. Burası sanki “hayyeale’l-felâh: haydi kurtuluşa!” kapısıydı!..

* * *

Hayatı sadece üniversiteye girip, diploma sahibi olarak kazanacağına inanan gençlere ve ebeveynlerine sesleniyorum:

“Hayat, bir kağıt parçasındaki üç satır kadar kıymetsiz değil!.. Bırakınız evlatlarınız hayatın farklı ve derin mânevî lezzetlerini de keşfetsin!.. Allah Teâlâ her kulunu farklı kaabiliyet ve karakterde  yaratmışken, neden insanların âciz “dedi”(k)lerine hapsediyorsunuz çocuklarınızı!.. İnsanların “Aman, ne güzel!” demesini mi, Allah’ın “Râzıyım kulum!” buyurmasını mı tercih edersiniz!.. Bırakın, Cenâb-ı Hakk’ın suya verdiği istidâdı gönüllere anlatan bir ebru ustası olsun evlâdınız! Ya da rakîk bir hattat! Bir sedef işçisi veyahud müzehhibe!.. Yoksa “parası olsun da, karakterini, şahsiyetini yitirse de olur!” mu diyeceksiniz!.. Yoksa ne uğruna olduğu belli olmayan, belki de hiçbir zaman ulaşılamayacak beklentiler için en kıymetli varlıklarınızı fedâ mı edeceksiniz?!

* * *

Hırsla kazandığım başarılar, geçici bir heyecanın ardından müthiş bir tatminsizlikle geceleri gözyaşı olarak dönüyordu ancak!..

Her gün yeni bir başarıya imza atan çocuğunuzun, geceleri buhranlar ve korkular içinde gözyaşlarına boğulmadığından emin misiniz?

“-Ya kazanamazsam? Ailemi üzersem? İnsanların yüzüne nasıl bakarım?”lar insana mutluluk vermiyor. Ve hayat sanki rakamlar, yazılar, alkışlardan ibaretti! Sadece mücâdele… Güneş yok, ay yok, gece yok, gündüz yok, deniz yok, yeryüzü yok!...

Ve ardından hayatıma “Şems” girdi, “Duhâ” girdi, “Leyl” girdi, “nehâr” girdi, “semâ” girdi, “arz” girdi… En önemlisi “elif” girdi…

Hiçbir başarım, hiçbir taltif “elif” diyebilmek kadar haz vermedi kalbime, dilime!.. Hiçbir çehre, Kur’ân iklimini nefha nefha etrafına yayan Hocam kadar gönlümde hoş râyihâlar bırakmadı.

Ben asit ile alkalinin kavgasındaki sırrı, Fuzûlî’nin suda gördüğü hasreti, dünyanın 23,5 derecelik eğimindeki ikramı, matematiğin art-eksi sonsuzluğundaki Bâkî’yi, Osmanlı’daki asâleti ve daha nicelerini lise sıralarında, fakülte yıllarımdaki boş satırlardan değil; o müstesnâ Kur’ân-ı Kerim hocamdan öğrendim!.. Meğer her şey Kur’ân’ın bir meâli, kâinâtta her zerre Allah Teâlâ’dan bir hâtıra imiş, Elest bezmindeki “belâ”mızı hatırlamamız için!.. “Kâinâttaki kudret akışlarını” keşfetmeye çalışıyorum şimdi… Dünyâ ne kadar güzelmiş meğer!..

İnsanın geçmişinde hatalar kolay bırakmıyor peşini!.. Evlatlarınız hatalara, tehlikeli girdaplara düşmeden yetişin onlara, yetiştirin onları!... Hayat hızla geçiyor; yirmi yıla, bir yirmi yıl daha ekleyin, bakın kırk ediyor!.. Halbuki kırk yaş ne uzak geliyor değil mi kulağınıza?!.. Kırka kırk ekleyin, belki bir çoğumuzun dili seksen diyemeyecek bile, ama emeller bitmiyor… Bırakın evlatlarınız hebâ etmesin yıllarını!.. Sonsuz hayatın bir ânıdır sadece, yaşamak… O “bir ân” için ebedî hayatlarını bir kağıt parçası uğruna tehlikeye atmasın çocuklarınız!.. İntihara götürecek kadar hapsetmesinler kendilerini bir noktaya!..

Hayat; binbir kapılı bir saray… Sadece bir kapıya yığılıp sıkıştırmayalım girişleri!.. Gök, hepimize yetecek kadar hudutsuz; ilâhî fırın, bir karıncaya bile ayrı sunuyor gıdasını!.. Hiç endişe etmeyin, “Yavrum ziyân olur!” diye… Yaradan, kâinâtta her şeyi yerli yerinde yaratıyor, yerine yakıştırıyor, emâneti gerçek sahibine emânet ediniz ki, rahat edesiniz!..

Peygamber nefeslerinin vârislerine emânet edin onları!.. Kur’ân’ın vârisi olmaya aday olsunlar! Bırakın peygamber nefeslerini hissedelim gönüllerimizde!... Kur’ân ikliminde peygamberlerin  hayatlarına yolculuk yapalım, Rasûlullâh’ın nasihatlerine kulak verelim!..

Emânet edin onları, peygamber hayatlarına… Ki, âb-ı hayata kavuşsunlar gençlerimiz!..

 

Şebnem Akhisarlı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle