Her Gün Binbir Mûcize

İnsan, aczini hissettikçe imana yaklaşıyor. Evet, gerçekten insan, yaşadığı dünyanın kâinâtta kapladığı yeri düşününce ya da kendisinin dünya üzerinde kapladığı yer ve zamanı düşününce ne kadar âciz olduğunu yakînen idrâk ediyor. Ancak kendisini unutan, “küçük dağları ben yarattım” cinsinden bir gurur ve kibre kapılan insan, ululanıyor, dikleniyor ve kendisini yaratıp her türlü ihsanı ile bakıp büyüten Rabbine karşı isyan ediyor.

İnsanın, Allah Teâlâ’nın azamet ve kudretine ulaşması için herhangi bir sahada, herhangi bir konuda, kısa bir zaman düşünmesi bile yeterli… Meselâ uzayın büyüklüğü, dünyadaki âhenk ve ihtişam, insan vücudunun her bir organında, hatta her bir hücresinde yaşanan yüzbinlerce mûcize…

İşte insanın “gen haritası” demek olan DNA bunlardan bir tanesi… Her bir insanın, genetik olarak anne-babasından kendisine geçmiş, kendisinden de çocuklarına geçecek olan bu şifreler, büyük bir kudretin varlığını, hesap-kitabını ve büyüklüğünü gözler önüne seriyor.

30 yıl öncesine kadar ateist olan 56 yaşındaki Dr. Francis Collins şöyle diyor:

“Laboratuarda çalışırken Tanrı’yı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben, ona inanıyorum. (…) Tanrı’nın var olduğuna dâir rasyonel (aklen kabul edilmesi gereken) bir temel var ve bilimsel gelişmeler, insanı Tanrı’ya daha da yaklaştırıyor.” (Bkz: Vatan Gazetesi, 4 Nisan 2008)

Bu ve benzeri gelişmeler bize şu âyet-i kerimeyi hatırlatıyor:

“İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki, onun (Kur’ân’ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi?” (el-Fussilet, 53)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle