Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

 

Allâh’ın ve âhiret gününün unutulduğu bir toplumda, herkes kendisine çalışır. Kendi rahatı, huzuru, serveti, şöhreti, makam ve mevkii için… Hayatın merkezine kendisini koyan bu tipler, bütün herkesi ve bütün fırsatları, kendi menfaat ve zevkleri uğruna acımasızca kullanır. Başkalarının sırtına basarak yükselir, başkalarının elindekini çalıp çırparak semirir… Başkalarının alınteri ve gözyaşı üzerinde gemilerini yüzdürürler. Onların gözünde “uyanık” ve “akıllı” tek kişi vardır, kendileri… Ticâret yapsalar, aldatırlar. Âile kursalar, zevk ve heveslerini aldıktan sonra ilk fırsatta başka limanlara yelken açarlar. Kendileri gibi olmayan, başkalarının dert, tasa ve yükünü çeken, “aldatan” olmaktansa “aldanan” olmayı tercih eden fedakâr insanlara da “aptal” veya “enayi”, en mâsum ifadesiyle “saf” gözüyle bakarlar. Böylelerinin ensesine vurup ekmeğini elinden almaya bayılırlar.

Evet, toplumumuzda bu tipleri her geçen gün daha fazla görmekteyiz. Hem sayıları, hem çeşitleri ve hem de maalesef bize olan yakınlıkları artmakta…

Acaba “aldatmak” nedir? Aslında “aldatan kim”dir, “aldanan kim”? Asıl akıllı kimdir, gerçek enayi kim?

Dünyadaki bütün servetler, tek elde toplansa…

Bütün insanlar kendisini iktidar kabul edip emrine boyun eğse…

Dünyada tadılmayan hiçbir zevk kalmasa…

Değil mi ki, yalan dünyadır ve bir gün gelip toprağın altına girilecektir, bütün bu şan ve şöhretin, mal ve mülkün, iktidar ve heybetin ne anlamı kalır?

Ölüm, insanın kıyâmetidir.

Ve ölüm, herkesin gerçek değerini ortaya koyacak yegâne mihenk taşı ve adâlet terâzisidir.

İnsanların ölene kadar hangi mevkie geldikleri değil, ölümden sonraki gerçek makam ve durakları önemlidir. Bu hayatta herkesin itibar ettiği niceleri vardır ki, ölüm, onun üzerindeki yaldızını döktüğünde geriye sadece paslanmış bir teneke kalır. Ve yine hayatta kimsenin dönüp bakmadığı niceleri vardır ki, ölüm, onun gerçek kıymetini âşikâr eder.

Ne mutlu, dünyaya aldanmayan, dünyanın ve dünyadakilerin aldatamadığı; âhiret yurdunun gerçek kahramanlarına…

* * *

Kasım Ayı, hac ve kurban ibâdetleri ile ziynetlenen bir ay… Bu vesîleyle Zilhicce ayının faziletlerini de işledik. Cenâb-ı Hak’tan Kurban Bayramı’nın ve bu mübârek günlerin, dünyamıza ve bilhassa bütün İslâm Âlemi’ne, hayır, bereket, huzur ve saadetler getirmesini niyaz ederiz.

Gelecek sayıda görüşünceye dek, Allâh’a emânet olunuz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle