Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Zor dönemlerde yaşıyoruz. Artık duymaya alıştığımız, neredeyse kanıksadığımız, “Irak’ın falan bölgesinde bir patlamada 30 kişi öldü.”, “Sûriye’nin falan şehrinde şu kadar insan öldürüldü.” haberlerine her geçen gün yeni yeni ülkeler, yeni Müslüman coğrafyalar ekleniyor. Somali’de, Burma’da, Irak’ta, Sûriye’de ve şimdi Mısır’da her gün onlarca insan, onlarca Müslüman birileri tarafından sebepsiz yere ve kitleler hâlinde öldürülüyor. Bu, bazen mezhep bir savaşı, bazen bir iktidar mücadelesi, bazen ne olduğu bilinmeyen bir intihar saldırısı yüzünden oluyor. Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?! Fâiller, kâtiller her gün bambaşka maskeler takıyor, değişip duruyor, ama ölenler, mazlûmlar hep mi Müslüman?! Burada bir yanlış yok mu? Bir tuzak, bir hile, bir oyun kokusu sezilmiyor mu sizce de…

Evet, önemli bir asrın eşiğindeyiz. Müslümanlara biçilen deli gömleği artık bu bünyeye dar geliyor. Müslümanlar, kendilerine biçilen dar saha ile yetinmek istemiyorlar. Artık “Ben buradayım!”, demek istiyorlar; “Ben insanım, benim de haklarım var!..”

Ancak bu ifadelerin de bir bedeli var. Yıllar yılı, iktidarın, rantın ve her türlü maddî imkânın üstüne çöreklenmiş olanlar, bu tahtlarını gönül rahatlığı ile terk etmek istemiyorlar. Neticede binbir türlü mahrumiyet ve sıkıntı gündeme geliyor: Savaşlar, göçler, açlık, susuzluk, hastalıklar, ölümler vs…

İşte biz, böyle buruk bir tarihin, böyle buruk bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bir Ramazan ayı bitiyor, ardından bayram da geliyor. Fakat bu bayram da bizim için “buruk bir bayram”… Yüzümüzde tebessüm var elbette, ama içimiz kan ağlıyor. Rabbim, bizi hem dünya ve hem de âhiret hayatında gerçek bayramlara kavuştursun.

Dedik ya, birilerinin Müslümanlara biçtiği “deli gömleği” dar geliyor diye… Bu, ekonomik hayatta da böyle… Artık Müslümanlar da para ile haşır neşir oluyor. Geniş kitleler, maddî olarak gittikçe daha müreffeh bir hayat sürüyorlar. Kısacası zenginleşiyoruz. Fakat bu zenginlik, peşinde mânevî hastalıklar ve kayıplar da getiriyor. Çünkü biz, “para ile imtihan”a alışık değiliz. Çabucak kaybediveriyoruz. Ya saçıp savuruyor, israf ediyoruz. Ya da verilmesi gereken yerden tasarruf (!) edip Allâh’ın verdiği nimeti, kullarından esirgiyoruz.

Müslümanların günümüzdeki kargaşadan bu kadar çok etkilenmesinin en büyük sebebi, hazırlıksız yakalanmak… Biz, daha kendimizi, iç dünyamızı tam olarak inşâ ve ihyâ edemediğimiz için sahip olduğumuz maddî ve mânevî imkânlar, bizi bir anda kıskıvrak yakalıyor ve esir ediyor. Biz ne zaman içimizdeki cehâlet, bencillik, tefrika, atâlet ve nefsâniyet çemberinden çıkacağız; işte o zaman ilim, fedakârlık, birlik-beraberlik, gayret, hizmet ve mâneviyât âlemlerinde varlığımızı isbat edebileceğiz. Cenâb-ı Hak, bizi, rızâsına götürecek bu selâmet yollarına ulaşanlardan eylesin. Âmin.

Bu vesileyle Şebnem Âilesi olarak Ramazan Bayramı’nızı tebrik eder, bütün okuyucularımıza, İslâm Âlemi’ne ve bütün insanlığa hayır, bereket ve huzur getirmesini temenni ederiz. Gelecek sayıda buluşuncaya kadar Allâh’a emanet olunuz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle