İftar ve Sahur Nasıl Yapılmalıdır

Rabbimiz’e sonsuz hamd ü senâlar olsun ki, bir Ramazân-ı Şerîf ayına daha kavuştuk. Uzun ve sıcak yaz günlerine gelen bu Ramazan ayında, yaklaşık 16 saat orucu bozan hâllerden uzak duracağız. Bu süre, ilk bakışta göze oldukça fazla görünmekteyse de vücutta depolanan yağ, protein ve karbonhidratların yanmasıyla açığa çıkan enerji, bir insana hiçbir şey yemeden yaklaşık 70-75 gün yetmektedir. Rabbimiz, insanı öyle muhteşem yaratmıştır ki, 16 saatlik bir açlık süresinde vücut sistemi hiçbir şekilde zarar görmez. Zira pek çok düzenleyici sistem devreye girerek bünyedeki su-tuz miktarını, şeker seviyesini, kandaki pek çok hormonu dengede tutar. (Bu konuyla ilgili yapılmış çalışmalar için bkz: Prof. Dr. Alparslan Özyazıcı- Din ve Bilimin Işığında Oruç ve Sağlık, sh: 61)

 Bir yıl boyunca yorulan vücut sisteminin revizyonu için, Ramazan orucu bulunmaz bir fırsattır. Obezitenin salgın bir hastalık gibi yayıldığı, katkılı gıda maddeleri tüketiminin çoğaldığı, zararlı alışkanlıkların çocukluk çağına kadar indiği, stresin insanı yıpratıp çökerttiği asrımızda oruç; hem maddî, hem mânevî hastalıklarımızın şifâsına vesile olmaktadır.

Orucun faydalarından istifâde edebilmek için, usûlüne uygun bir şekilde tutmak gereklidir. Ramazan ayında en çok şikâyetler, sindirim sistemiyle alâkalı olmaktadır. Hazımsızlık, midede ekşime, yanma, gaz, kabızlık gibi. Ayrıca hâlsizlik, bitkinlik, baş ağrısı da görülmektedir. Ancak bunların sebebi, uzun bir günde oruç tutmuş olmaktan değil, iftar ve sahuru yanlış bir şekilde yapmaktan kaynaklanmaktadır. Öyleyse bu uzun günlerde sahur ve iftarımız nasıl olmalıdır?

-Kahvaltı güne başlarken nasıl önemli bir öğün ise, sahur da oruca başlarken öyle önemlidir. Sahur atlanmamalı, mutlaka yapılmalıdır.

-Gün içinde kan şekerini dengede tutan ve yavaş hazmedilen, besin değeri yüksek, kalorisi düşük gıdalar tüketilmelidir. Bu, kilo problemi olanlar için de idealdir. Lifli, protein muhtevası yüksek gıdalar, sebze, meyve, tahıllı ürünler, kuru baklagiller, kuru meyveler, kahvaltılıklar bunların başında gelir. Çorba, sebze yemekleri, meyve, tahıllı ekmekler daha doyurucu, yavaş sindirilen ve kan şekerini daha uzun süre dengede tutan yiyeceklerdir. Sahur, kahvaltı şeklinde olmalı; yumurta, peynir, süt, hurma, yeşillik tercih edilmeli ve bol sıvı alınmalıdır.

-Vücudun susuz kalması; yorgunluk, sersemlik, kas krampları, hazımsızlık ve kabızlığa sebep olur. Kabızlık da gün içinde kişiyi stresli ve gergin kılar, gaz ve karın ağrılarına sebep olur. İftardan sahura kadar dengeli bir şekilde sıvı açığı kapatılmalıdır. Kafeinli içecekler, idrar söktürücü tesirleriyle sıvı kaybına sebep olduklarından tercih edilmemeli, su, süt, ayran, taze meyve suları içilmelidir.

-Günler uzun diyerek, aç kalırım korkusuyla tıka-basa sahur yapmak ya da sahurda yağlı, salçalı, baharatlı ağır yemekler, kızartma, hamur işleri tüketmek, hem sindirim sistemine yük bindirerek fazla enerji sarfiyâtına ve yorgunluğa, hem de daha çabuk acıkmaya sebep olacaktır.

-Gece, yatmadan sahur yapma durumunda; aç kalma süresi biraz daha uzar ve gün içinde hâlsizlik, bitkinlik, baş ağrısı görülür. Yiyip yatıldığı için hazım zorlaşır, midede gaz, ekşime, yanma, ağrı gibi şikâyetler ortaya çıkar. Sahur için gece kalkılıp, yemekten sonra bir miktar uyanık kalınırsa; hem bu şikâyetler engellenmiş olur, hem de kıymetli vakitleri ibadetle değerlendirme fırsatı yakalanmış olur. Özellikle reflü hastalığı olanlar, sahuru hafif yapıp bir-iki saat uyanık kalmalıdır. (Reflü: Mide-yemek borusu arasında bulunan kapaklardaki gevşeklik sebebiyle mide muhtevasının geriye doğru kaçması hastalığıdır.)

-Mide rahatsızlığı olanlar (reflü, gastrit, ülser gibi), sahurda ilaçlarını alarak oruç tutabilirler. Oruç tutup ilaç tedavisi alan hastalardaki iyileşme oranı, oruç tutmayıp tedavi olan hastalara göre daha yüksek bulunmuştur. (bkz: a. g. e., sh: 131) Oruç tutmadan uzun süre aç kalan ülserli hastalarda mide asit salgısı artarken, oruca niyet eden hastalardaki asit salgısının azaldığı tespit edilmiştir. (sh:128-130)

-Oruçlu iken bütün iç organlar bayram etmektedir. Mideye tutturulan oruç, diğer âzâlara da tutturulabilirse ne kadar da güzel olur. Gün içinde gösterilen sabır, iftar ederken de gösterilmeli, iftar sofrasında nefse hâkim olunmalıdır. Acziyetini hissederek ve şükrederek hafif bir şekilde iftar edilmelidir. Su, hurma, kuru meyveler, zeytin tercih edilebilir. Hurma, kan şekerini düzenleyen, mineral ihtiyacını karşılayan, lifli, ideal bir iftarlıktır.

-İftarın ardından yavaşça ılık bir çorba içilmesi, zeytinyağlı salata yenilmesi; doygunluk verir, susuzluğu giderir ve hazmı kolaylaştırır. Bundan sonra ana yemeğe geçmeden 10-15 dakika ara verilmelidir. Zira hızla yapılan iftarlardan sonra kramp tarzı karın ağrıları görülmektedir. Akşam namazı için yemeğe ara vermek, tokluk merkezinin bu sürede uyarılarak fazla yemenin önüne geçilmesini sağlar. Böylece mide-bağırsak sistemine de aşırı yüklenilmemiş olur.

-Ana yemekler de hafif olmalı, iyice çiğnenerek yavaş yenilmeli, sebzeli, beyaz etli, haşlama tarzı gıdalar tercih edilmelidir. Ağır yemeklerle iftar yapılırsa, kanda hazım için yükselen hormonlar, kişide bitkinlik ve uyku hâli ortaya çıkarır. Yemek yiyip yatınca da hazımsızlık meydana gelir.

-Bol sıvı almayı ihmal etmemelidir. İftarla beraber çay tüketimi, sıklıkla yapılan hatalardandır. Çay ve kafeinli içecekler; yemekle alınan vitaminlerin, özellikle de demirin emilimini azaltır. En ideal içecek, sudur. Çay, yemekten bir süre sonra içilmelidir.

-Meyve yemeyi de ihmal etmemelidir. Mevsim meyveleri, hem sulu, hem de mineral ihtiyacımızı karşılar vasıftadır.

-Ramazan ayında artan tatlı isteği, bol şerbetli hamur tatlıları yerine; sütlü tatlılar, hurma, kuru meyveler, az şekerli kompostolar ile giderilmelidir.

-Oruçlu iken yoğun egzersiz yapılmayacağı gibi, bütün gün yatarak orucu kuru bir açlığa da dönüştürmemelidir. İftardan sonra hafif yürüyüş yapılabilir. İftarı hafifçe yapıp akşam namazını edâ etmek, ardından yemeği yavaşça yemek, yatsı ve teravih namazlarını câmide cemaatle kılmak, oruç ibadetini lâyıkıyla îfâ etmeye çalışmak gerekir. Böylelikle rûhun gıdası verilirken, bedenin ihtiyacı olan faaliyet de yapılmış olur, hazım kolaylaşır.

-Sigara tiryakilerinin iftarla beraber hemen bir sigara içmeleri, boş mideye yapılmış en büyük kötülüktür. Ramazan ayı, zararlı alışkanlıklardan kurtulabilmek için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.

-Vücudun adaptasyonu için; Ramazan orucuna birden başlamak yerine, rahmet ve mağfiret mevsimi olan üç ayların ilk ikisi de zaman zaman oruç tutarak değerlendirilmelidir.  Ramazan’ın, Recep ve Şaban aylarından sonra gelmesi, Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, Şaban ayında oruç tutmayı artırması mânidardır. Orucun ruh ve beden sağlığına olan faydasından bütün yıl boyunca istifade edebilmek için; her şeyi ile bizlere en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i taklit ederek sene içinde de oruç tutmaya gayret etmeliyiz.

Hâsılı, orucu Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gibi tutmalı, mübarek Ramazan ayını O’nun gibi değerlendirmeye çalışmalıyız. O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, her hâli ile bizim için en güzel örnektir. Âyet-i kerîmede buyrulduğu gibi;

(Ey mü’minler!..) Andolsun ki, Rasûlullah’ta sizin için; Allâh’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allâh’ı çok zikredenler için bir «üsve-i hasene» (uyulmaya lâyık en güzel bir örnek) vardır.” (el-Ahzâb, 21)

PAYLAŞ:                

Betül Nefise İnal

Betül Nefise İnal

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle