Kitap Tanıtımı

OSMANLI TOPLUMUNDA ÂİLE

İlber Ortaylı, Timaş Yayınları

Tarihçi İlber Ortaylı, Osmanlı toplumundaki âile müessesesini anlattığı bu eserinde oldukça kıymetli bilgiler sunuyor.

Âile müessesesini ele almadan önce, onu çerçeveleyen iki önemli unsuru ele alıyor. Bunlardan birincisi ve geniş olanı, Osmanlı toplum düzeninin dayandığı “millet sistemi”, ikincisi ise, âile hayatını çok sıkı bir şekilde çevreleyip büyük ölçüde standartlaştıran “mahalle hayatı”.

Osmanlı’daki millet sisteminin, dil veya ırk esaslı değil, din ve mezhep esaslı bir ayrıma dayandığının altını çizen Ortaylı, bu din ve mezhep farklılıklarının Osmanlı toplumunda âileyi etkileyen bazı tarafları olmakla birlikte müslim ve gayr-i müslim tebaa arasında âilevî hayat açısından çok büyük benzerlikler ve hattâ aynîlikler bulunduğunu belirtiyor.

Mahalle hayatı hakkında ise, şu değerlendirmeleri yapıyor:

“Osmanlı mahallesi, âile ile organik bir bağ içindeydi. Doğum, evlenme, ölüm; mahalleyi ortaklaşa ilgilendiren ve dayanışmaya sevk eden olaylardır. Ferdin doğumunda, evliliğinde, ölümünde, şâhidi mahalle halkıdır ve hayatın bu üç safhası o sâyede meşrûlaşır. (…) Okulda ne oluyor herkes bilir; evlerde ne oluyor herkes bilir. Düğün-dernek bütün mahallenindir, el emeği göz nuru çeyizin hazırlanmasına, düğün hizmetlerine de herkes katılır. Cenâzeyi mahalleli kaldırır, komşular cenâze evine üç gün yemek taşır.” (sh: 50-51)

Eserin ilerleyen bölümlerinde, “Toplumsal Tabakaları İtibariyle Osmanlı Âilesi” başlığı altında, hânedan âilesinin yapısı ve bir eğitim-hizmet müessesesi olarak Harem’deki işleyiş anlatılıyor. Yine aynı başlık altında “ulemâ âileleri”ne ve akabinde de “gayr-ı müslim soylular”ın âile hayatına değiniliyor.

“Âilenin Hukukî Temeli” başlığı altında, İslâm Hukuku eserlerinden ve arşiv belgelerinden istifadeyle âile müessesesiyle ilgili bazı hukûkî meseleler ve bu meselelerin Osmanlı toplumunda ele alınış şekline temas ediliyor.

Osmanlı âilesinin günlük hayatının konu edinildiği bölümde, özellikle çocuğun eğitimi ile ilgili bilgiler dikkat çekmekte. Bu bölüm altında yer alan diğer konu başlıkları ise şunlar: “Âilenin Tüketimi”, “Âilenin Hizmetlileri”, “Âilenin Sağlığı” ve “Türk Âilesi-Beslenme Biçimleri”.

Eserin son kısımlarında, 18. asırda başlayıp 19. asırda hız kazanmış olan içtimâî değişime paralel olarak Osmanlı âilesinin, modern âile yapısına doğru dönüşümü ve bunun beraberinde getirdiği meseleler işleniyor. Sonuç itibariyle de günümüz toplumunun âile hayatına, tarihî yapının yansımaları ele alınıyor.

Kısacası, âile hayatımıza, tarihî süreç içerisinde ve geniş bir yelpazede bakmak isteyen okuyucularımız için oldukça faydalı bir eser olduğunu söyleyebiliriz.

 

EVVEL ZAMAN İÇİNDE İSTANBUL RAMAZANLARI

İsmail Dervişoğlu, Kurtuba Kitap

1879-1956 tarihleri arasında yaşamış bir devlet memuru ve gazete yazarı olan Ahmet Semih Mümtaz’ın eski İstanbul’daki ramazan ve bayram yaşantısına ait yazılarından oluşan bu kitap, zamanın toplum hayatına dair oldukça zengin bir bilgi kaynağı olarak göze çarpıyor.

Yazar kalemiye (bürokrasi) erbâbından bir âileye mensup bulunduğu içindir ki, saraylarda ve devlet erkânına ait konaklarda cereyan eden ramazan ve bayram faaliyetlerine dair oldukça geniş bir mâlûmata sahip. Osmanlı toplumunun son devirlerinde dahî cemiyet hayatının ne denli kaynaşık ve sınıflanmayı reddedici bir vasfa sahip olduğunu göstermesi açısından, kitaptaki bilgiler ayrı bir değer taşıyor.

Hummalı ramazan hazırlıkları, iftarlardaki cömertlik ve zengin-fakir arasındaki kaynaşma manzaraları, diş kirası geleneği ve ileri gelen devlet erkânının konaklarındaki iftar dâvetlerine dair zengin hatıralar, keyifli bir üslûpla anlatılmış kitap boyunca. Ramazanda cemiyet hayatında ibadet ve diğer dinî merasimlerin renklenerek artışından bahsedilmiş. Ayrıca ramazan akşamlarının sahurlara kadar devam eden, işretten uzak eğlence hayatı, hayal perdesi oyunlarından meddahlığa, orta oyunlarından saz şairlerinin ince zekâ ve zevk-i selîm mahsûlü atışmalarına varıncaya dek tasvir edilmiş. İlerleyen bölümlerde ise, bayram hazırlıkları, bayram âlemleri ve bayramlaşma merasimlerine dair bilgilere rastlıyoruz. Kitapta bol bol yer alan hâtıra ve rivâyet nev’inden çeşitli hikâyeler de keyifli ve ibretli tablolar arz ediyor.

Kitabın muhtevâsına ve zevkli üslûbuna daha yakından muttalî olabilmek için tadımlık birkaç kısa iktibas yapmakta fayda var:

“Ramazan, cemiyet hayatının iyilikleri ile fenalıkları üzerinde bir tesir icra eder; herkese bir sükûn ve itaat ârız olurdu. Kalp kırmamak, kızmamak, fena söz söylememek, fenalık etmemek… hülâsa günaha girmemek için azami bir dikkat sarf edilirdi.”

“Ramazan’ın herkese şâmil bir hususiyeti daha göze çarpardı. O da ortalığı saran bereketti. Fakir-zengin herkesin karnı doyar, gözü doyar, yüzü gülerdi. (…) Birçok konakta da diş kirası alınırdı. Yine birçok konakta fukara sofraları vardı. Hattâ bazı konaklar bulundukları mahallelerde fakir evlerine erzak verirdi.”

“Mevlevî tekkeleri, (…) verdikleri iftarlarda enfes yemekler sunmakta meşhur ve birbirinin rakibi idiler. (…) Zengini, fakiri; beyi, gedâsı aynı sofrada toplanır, şeyh efendinin has misafirleri gibi aynı yemekleri yerlerdi.”

“Bekçilere tepsilerle börek ve pide verildiğini de hatırlıyorum. Bu yemeklerden kalan kırıntı ve artıkları köpeklerine vermek dahî bir usûl ittihaz edilmişti.”

“[Ramazanda] pazarlar alım satımda yiyecek bahsini hayrete şâyân bir şekilde ucuzlatırdı.”

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle