Hazret-İ Zeyneb Binti Ali (R.A)

İslâm’ın Güzîde Hanımları -2-

Zeyneb binti Ali -radıyallâhu anhâ-, Medîne’de doğdu. Annesi, Peygamberimiz’in gözbebeği Hazret-i Fâtıma’dır. Hazret-i Ali Efendimiz’in ikinci kızı olan Hazret-i Zeyneb, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in üçüncü kız torunudur.

Hazret-i Ali’nin diğer bir hanımından olup kendisiyle aynı adı taşıyan küçük kardeşinden ayırt edilmesi için “Zeyneb el-Kübrâ” diye anıldığı gibi, ömrü boyunca birçok zorlukla karşılaştığı için “Ümmü’l-mesâib” künyesiyle de isimlendirilmiştir.

Çocukluğunda önce âlemlerin uğruna yaratıldığı dedesini, sonra O’na en çok benzeyen ve O’nun parçası olan annesini kaybetti. İsmini taşıdığı teyzesinin çileli hayatı, sanki onun hayatına da sirâyet etmişti. Babası Hazret-i Ali -kerremallâhu vecheh-, ona şefkat ve merhamet kanatlarını gererek yetiştirip büyütmüştür. Eğitimini bizzat babasının gözetiminde tamamlayan Zeyneb, tahsilli, akıllı ve basîretli bir genç kız olarak yetişmiştir. Bu sebeple kendisine “Âkıletü Benî Hâşim” lakâbı verilmiştir. Düşüncelerini ifadeye dökme hususunda son derece kâbiliyetliydi. Henüz çocukken bile bazı meselelerde verdiği cevaplarla babasını dahî şaşırtmıştır. İnandığını söylemekten çekinmez, gerçeklerden aslâ taviz vermezdi. Doğru olarak bildiği hususları nakletmekten hiçbir zaman uzak durmazdı.

Evlilik çağına geldiğinde birçok tâlibi bulunmasına rağmen babası, onu, amcası Câfer bin Ebû Tâlib’in oğlu Abdullah ile evlendirdi. Abdullah, babasının Habeşistan’a hicret ettiği dönemde dünyaya gelmiş, cömertliğiyle meşhur bir sahâbî idi.

Hazret-i Ali’nin hilâfeti döneminde Zeyneb, kocası Abdullah’la birlikte Kûfe’ye yerleşti. Abdullah, Sıffîn Savaşı’nda Hazret-i Ali’nin kumandanlarındandı. Bu evlilikten Ali, Avnü’l-Ekber, Muhammed, Abbas ve Ümmü Gülsüm -radıyallâhu anhüm- adlı çocukları doğdu.

Avnü’l-Ekber ile Muhammed, Kerbelâ’da şehid düştü.

Ümmü Gülsüm’ü, dayısı, Hazret-i Hüseyin’in sağlığında Muâviye oğlu Yezîd’e istedi, ancak babası Abdullah bu konudaki kararı Hazret-i Hüseyin’in vermesini istedi. Hazret-i Hüseyin, teklifi kabul etmedi ve Ümmü Gülsüm’ü, Kasım bin Muhammed bin Câfer ile evlendirdi.

Birçok yönden de annesi Fâtıma’ya benzetilen Zeyneb’in, kocası Abdullah gibi cömert olduğu, eline geçen her şeyi yoksullara dağıttığı ve gecelerini nâfile ibadetle ihyâ ettiği bilinmektedir. Hazret-i Fâtıma, Hazret-i Ali, Hazret-i Hasan, Hazret-i Hüseyin ve Esmâ binti Umeys’ten rivâyetleri bulunan Zeynep’ten kocası Abdullah bin Câfer yanında, Abdullah bin Abbas, Muhammed bin Amr, Atâ bin Sâib, Abbâd el-Âmirî ve yeğeni Fâtıma binti Hüseyin gibi isimler hadis rivayet etmiştir.

Kerbelâ hâdisesinde, kardeşi Hazret-i Hüseyin’in yanında yer aldığı bilinmektedir. Kocası Abdullah, Medîne’de kaldığı hâlde Zeyneb’in kocasını bırakıp iki oğluyla birlikte Hazret-i Hüseyin’in yanında nasıl yer alabildiği konusu tam olarak açıklık kazanmamıştır. Bu hususta iki ihtimalden söz edilmiştir.

İlkine göre Abdullah, Zeyneb’i bu tarihten önce boşamıştır. Tarihi tespit edilememekle birlikte Abdullah’ın Zeyneb’i boşadıktan sonra, onun küçük kardeşi “Zeyneb es-Suğrâ” ile evlendiği bilinmektedir. Bazı kaynaklarda kaydedilen ikinci ihtimale göre ise, o tarihte Zeyneb’in henüz boşanmamış olduğu ve kocasının izniyle Hazret-i Hüseyin’in yanında yer aldığı zikredilmektedir.

Hazret-i Zeyneb, bilhassa Kerbelâ Vak‘ası’nda ve sonrasındaki rolü bakımından önem arz etmektedir. Zira bu hâdisede Hazret-i Hüseyin -radıyallâhu anh- ne kadar önemli bir erkek ise, Zeyneb de o derece önemli rol oynamış bir kadındır. Yezîd’in askerlerinin kendilerini kuşattığı ve çatışmaların şiddetlendiği sırada, yaralananların tedavi ve bakım işini, ailenin en yaşlı kadını sıfatıyla Zeyneb yönetmiş, kadın ve çocukları o korumuştur.

Fesahat ve belâgatta babasına benzetilen Zeyneb’in Kûfe’de valinin yanına götürülürken halka hitâben, ayrıca Ubeydullah bin Ziyâd’ın huzurunda yaptığı konuşmalar ve ardından götürüldüğü Dımaşk’ta Yezîd bin Muâviye ile arasında cereyan eden atışmada söylediği sözler meşhurdur.

Ömrünün kalan kısmını Mısır’da geçiren Hazret-i Zeyneb, kardeşinin Kerbelâ’da uğradığı zulmü gönlünden son nefesine kadar atamadı. Elem ve kederi gün geçtikçe çoğaldı. Günden güne zayıflayan nâzenîn vücudu, sayılı nefeslerini tamamlayarak rûhu ile vedâlaştı.

Türbesi Kâhire’de bulunan İslâm’ın güzîde hanımlarından Hazret-i Zeyneb Annemizin şefaatlerini niyâz ederiz.

 

Faydalanılan Kaynaklar: TDV İslâm Ansiklopedisi; Mustafa Eriş, Peygamberimizin Kızları ve Kız Torunları, İstanbul, 2019, sh: 117-118; Mehmed Emre, Büyük İslâm Kadınları ve Hanım Sahâbeler, İstanbul, 2019, sh: 148.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle