Umudun Baharı

Allah her insanı birbirinden farklı ve özel yaratmıştır. Kimi kul, müjde âyetlerini, hadislerini duyunca gayrete gelir. Kimi kul da azâbı haber veren âyet ya da hadislerin tesiriyle, günaha karşı çok daha hassaslaşır.

Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerde bizi umutlandırarak gayrete gelmemize vesîle olacak pek çok güzellik müjdeleniyor.

“Tâğut’a kulluk etmekten kaçınıp Allâh’a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele: O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allâh’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.” (ez-Zümer, 17-18)

“Îman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler; rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır. Rableri onlara, tarafından bir rahmet ve hoşnutluk ile, kendileri için, içinde tükenmez nîmetler bulunan Cennetler müjdeler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz ki Allah katında büyük mükâfat vardır.” (et-Tevbe, 20-22)

 “Şüphesiz «Rabbimiz Allah’tır!»” deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara, «Korkmayın, üzülmeyin; size vaad olunan Cennet’le sevinin!» derler.” (Fussilet, 30)

İlâhî hitâbın heyecanlandıran, umutlandıran seslenişi; îman ve sâlih amel ile yaşamamız ve çilelerle dolu dünya imtihanını yüz akıyla tamamlamamız için büyük bir güç veriyor.

Hayat kılavuzumuz olan Peygamber Efendimiz’in hadîs-i şerîflerini ne kadar öğrenir ve hayatımızı o çizgide düzenlersek, ilâhî mükâfat ve müjdelere de o kadar yakınız demektir. Meselâ bir tatsızlık yaşıyoruz eşimizle, arkadaşımızla... Nefsimiz ısrarla haklı olduğunu ispat etmeye çalışıyor. Oysa Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- öyle bir müjde veriyor ki, ağzınızı açıp kendinizi yormadan hayra ulaşıyorsunuz:

“Haklı olduğu bir münâkaşayı terk edene Cennet’in ortasında bir ev kurulur. Kim de ahlâkını güzelleştirirse, ona da Cennet’in en yüksek yerinde bir ev kurulur.” (Tirmizî, Birr, 58)

Kalbi îman nûru ile parlayan bir müslüman için haklı/haksız kavramları yerine, Cenâb-ı Hakk’ın “rızâ”sı daha değerli hâle geliyor. Yaptığımız iş, “haklı olmak” ile değil, “Allâh’ı râzı etme çabası ile” kıymetleniyor.

Nefsimize değil de Allâh’ın belirlediği sınırlara, Peygamber Efendimiz’in çizdiği yola uygun hâle gelince amelimiz; müjdelerin muhâtabı olmaya başlıyoruz.

“Aşere-i Mübeşşere” düşüyor yüreğime, bir bahar çiçeği gibi... Daha dünyada iken Cennet’le müjdelenen kutlu on sahâbî... Ne yapmışlardı ki kazanmışlardı ebedî âlem saâdetini? Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine tutunursanız kurtuluşa erersiniz.” buyuruyor.[1]

O hâlde onları tanımalı, hayranı olmalı, kendi fırtratımıza en yakın olana tutunmalıyız ki, kazananlardan olabilelim.

Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- “sıddîk”, Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- “âdil”, Hazret-i Osman -radıyallâhu anh- hayâ timsâli, Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- “kahraman”, Hazret-i Talha bin Ubeydullah -radıyallâhu anh- “Uhud cengâveri”, Hazret-i Zübeyr bin Avvam -radıyallâhu anh- “Rasûlullâh’ın havârisi”, Hazret-i Sa’d bin Ebî Vakkas; “Allah için ilk ok atan”, Hazret-i Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh- “infak etmekte önder”, Hazret-i Ebû Ubeyde bin Cerrah -radıyallâhu anh- “ümmetin emîni”, Hazret-i Sa’d bin Zeyd -radıyallâhu anh- “Allah’tan başkasına hiçbir dönemde baş eğmeyen”...

Her bir yıldızın bir ışıltısını yakalama gayreti gerek bize...

“Havf ve recâ (korku ve ümit) arasında olmak” diye bir denge öğretiyor dînimiz bize... Âdeta “korku ile kendini tüketme, umutla da rehâvete kapılma!” diyor. Tıpkı Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın söylediği gibi!

“-Eğer «Bir kişi hâriç, bütün insanlar Cennet’e gidecek!» dense, o bir kişinin ben olabileceğimi düşünürüm; o kadar Allâh’ın azâbından, gazabından korkarım. Şayet «Bir kişi dışında bütün insanlar Cehennem’e girecek.» denilse, o bir kişinin ben olabileceğimi düşünürüm; o kadar Allâh’ın rahmetinden ümitvârım.”

Cennet’i müjdeleyen hadîslerde; ahlâkî güzelliklere, ihlâsa dair vurgular vardır. Her müjde, hayatımıza yol haritası tadında... Cennet’i kazanmak isteyen mü’minin yapması gerekenler ve uzak durması gerekenler açıkça belirtiliyor. Bütün bu netliğe rağmen tökezliyoruz zaman zaman! Çünkü nefis ve şeytan vazife mahallini aslâ terk etmiyor, dünya hayatı sürdüğü müddetçe...

Önemli olan; Cennet’e ulaştıracak, ebediyeti kazandıracak amellere sıkıca tutunmak, düştüğümüz yerden kalkıp yine aynı yola koyulmak…

Allâh’ım! Ümmet-i Muhammed’i, vaad ettiğin, müjdelediğin güzelliklere vardıracak amel-i salihlerle ziynetlendir. Kalplerimize îmânı ve sâlih amelleri sevdir. Râzı olduğun zamana kadar bizi hayır ve rızân yolundaki sâlih amellerle meşgul et. Bizi îman ile yaşat, îman ile huzûruna kabûl eyle. Sâlih ve sâdık kullarınla beraber haşreyle… Âmîn...

 

[1] İbn-i Abdi’l-Berr, Câmiu Beyâni’l-İlm, II, 191.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle