Sokaktan Üretime

Sokak çocuğu kimdir? Sokakta gördüğümüz, kendi hâlinde üstü başı perişan insanlar nasıl yaşarlar? Biz gözümüzü çevirip geçiyoruz; peki onlarla kimler ilgileniyor? Daha doğrusu onlarla ilgilenen birileri  var mı?

Şebnem Dergisi Yayın Kurulu olarak, bu sorularla yola çıktık ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İSMEM’e ulaştık. Bizi misafir ettiler, ağırladılar. Dışarıdan bir misafirin kendileriyle oturup hasbihâl etmesi oradaki gençleri de çok heyecanlandırdı. Oldukça canlı bir sohbet oldu. Bu sohbetten de bazı anekdotlar alıyoruz.

Ama biz burada meseleye daha geniş bir perspektiften bakma fırsatı verdiği için İSMEM’in kurucularından ve şu anki idarecisi Dr. Kâmil Eyüpoğlu ile yaptığımız mülâkatı takdim ediyoruz.

“Sokak Çocuğu” kimdir?

Gelişmekte olan ülkeler için genel olarak kabul görmüş üç çeşit tanımı vardır. Birincisi sokakta çalışıp, ailesiyle beraber oturan çocuklar. İkincisi aile desteği sürekli ve yeterli olmayan sokaktaki çocuklar. Sonuncusu ise aile desteğinden tamamen yoksun sokak çocukları…

Biz de sokak çocuğunu ikiye ayırıyoruz: Sokakta yaşayan, sokakta çalışan… Sokakta yaşayan deyince, gecesini ailesinden uzak olarak tamamen sokakta geçiren çocuğu kastediyoruz. Çalışan çocuk da kendi içinde iki türlü… (Bugünkü akademik çalışmalar böyle bir ayrım yapmıyor, bu bizim ayrımımız.) Çalışan ve çalıştırılan!.. Çalışan, kendi iradesiyle ailesinin geçimine katkıda bulunmak üzere boya sandığı vs. ile para kazanan çocuk; çalıştırılan ise ailesi veya mafya tarafından zorla sokağa terkedilmiş, istemediği halde çalışmaya mecbur olan, âdeta sömürülen çocuklar…

Sokak çocukları; sokağın özgür ortamında uzun veya kısa vadeli dönemlerde yaşarlar. Kendilerini aile veya herhangi bir müessese kontrol etmediği için rahat hissederler. Bunların büyük bir kısmı uçucu veya benzeri uyuşturucu madde kullanırlar. Bu çocukların aileleri ile bağları ya tamamen veya kısmen kopmuştur.

Sokağın sert koşullarına karşı savunmasız oldukları için genellikle gruplar halinde bulunurlar ve şehir merkezlerinde belli bölgelerde yaşarlar.

 

Çocuklar hangi sebeplerle sokağa yönelmektedirler?

Bilhassa Sanayileşme hareketlerinden sonra gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkmış bir durumdur. Toplum içindeki yozlaşma ve yabancılaşma, aile içindeki huzursuzluk, baskı ve şiddet olayları; boşanma ve benzeri sebeplerle parçalanmış aileler, ekonomik sıkıntılar, göç ve işsizlik, çocukları kendilerini daha rahat ve özgür hissedecekleri yerlere, yani sokaklara yöneltmiştir.

 

Peki, sokakta aradıklarını bulabilmişler midir?

Sokak, burada yaşayan gençler için bilinmeyenlerle dolu, içinde bir çok tehlikeyi barındıran bir “mekân”dır. Sokakta yaşayan çocuk ve gençler, çetin geçen mevsim şartları, bulaşıcı hastalıklar, şiddet, fiziksel ve cinsel istismar, suça zorlama, öldürülme gibi tehlikelerle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu tehlikeler karşısında kendilerini daha dayanıklı ve cesur hissedebilmek için uçucu maddelerin yarattığı bir hayal dünyasına sığınmak ihtiyacı içindedirler. Bu maddeleri aldıklarında hayatın acımasız gerçeklerinden uzaklaşmakta, rahatça dilenmekte, tehdit etmekte veya hırsızlık yapabilmektedirler.

Her türlü olumsuzluğuna rağmen sokak, bir müddet sonra gençlerde alışkanlık yapmaktadır.

 

Bu kadar olumsuz tarafı olan sokağın hangi yönleri câzip gelmektedir ki?

Sokak, özgür ortamı, disiplinden uzak şartları ve (yasak da olsa) kolay yollardan para kazanma imkanlarıyla aile baskısından, yoksulluktan ve ilgisizikten bunalmış gençleri kendine çekmektedir. Sokakta yaşayan çocuklar sürekli hareket halindedirler. Bu onların birbirleriyle tanışmasına fırsat verdiği gibi farklı ortamlara girip çıkmalarını da sağlar. Böylece merak, serüven ve heyecan duygusu gençleri maalesef kendine çekmektedir. Devamlı yer değiştirmeleri sebebiyle sayılarını tesbit etmek de zordur.

 

Türkiye’de ne kadar sokak çocuğu vardır?

Türkiye’de 1950’li yıllardan itibaren hızlanan göç ve çarpık kentleşme, sokak çocuklarını da ortaya çıkarmıştır. Yukarıda saydığımız sebeplerle aile ve toplumda yer edinemeyen çocuklar, sokaklara yönelmişlerdir. Türkiye’de ilk sokak çocuklarına 1940’lı yıllarda rastlanmış ve yaşadıkları mekanların da etkisiyle bu çocuklara “köprüaltı çocukları” denmiştir.

Bugün Türkiye’de bulunan sokak çocuklarının sayısını tesbit edecek kesin sonuçlar bulunmamaktadır. Ancak çeşitli kriterlere dayanarak tahminî sayılar çıkarılmaktadır.

Gazetelerde, İstanbul’da beşyüz bin sokak çocuğu var, diye sık sık görebilirsiniz. Ama İstanbul’da bu kadar sokak çocuğu yok. Tabii, sokakta yaşayan-çalışan bütün çocukları sayarsak belki bu rakama ulaşabiliriz; ama sokağı mesken edinmiş, orada yatıp kalkan çocuk sayısı (İstanbul için) 900-1.200, en geniş olarak 600-1.600 civarında…

Bizim 70-75 çocuk üzerinde yaptığımız bir araştırmaya göre sokakta yaşayan bu çocukların yüzde ellisinin ailesi var. Bu istatistik, sokakta bir anket olarak değil, çocukların özel bilgileri biraraya getirilerek kapsamlı bir şekilde yapıldı. Her birine aileleleri ve geçmişleri ile ilgili 10-15 sayfalık özel dosyalar oluşturuldu. Dolayısıyla elde ettiğimiz bu cevaplar keyfî, hayalî veya yalan değil; oldukça güvenilir.

Türkiye’deki sokak çocuklarının yarısı veya üçte biri İstanbul’da bulunmaktadır.

 

İSMEM hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?

1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin 17, 18, 34, 48, 49. maddeleri gereği belediyeler, hangi yaşta olursa olsun sokakta kalmış mağdur insanlara hizmet etme sorumluluğu taşırlar. Bu kanundan hareketle İstanbul Büyükşehir Belediyesi de il sınırları içindeki himayeye muhtaç sokak çocuklarını, sokağın dertlerinden kurtarmak üzere bu merkezi kurmuştur. Kuruluş aşamasında pek çok alt yapı çalışması yürütülmüş, bu sahada çalışan çeşitli kurumlarla görüş alışverişinde bulunulmuştur.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürlüğü (SHÇEK), gibi devlete bağlı kurumlar, yönetmelikler gereği 18 yaşına kadar hizmet verdikleri sokak çocuklarını, bu yaştan sonra tekrar sokağa göndermektedirler. Bir iş imkanı veya aile kurma yeterliliğine sahip olmayan genç, hedeflenen başarıyı gösterememekte ve çoğunlukla verilen emekler de zâyî olmaktadır.

Biz bu eksiği görerek, müessesemizde yaş sınırı koymaksızın sokaktan aldığımız bir genci sosyal ve ekonomik hayata tekrar kazandırmak üzere muhtelif iş sahalarında el becerilerini geliştiriyoruz. Bizdeki eğitimi tamamlandıktan sonra bir ustanın yanına çırak olarak vererek iş hayatına atılmasını ve zamanla toplumda kendine saygın bir yer edinmesini temin ediyor; sokağa tekrar dönmesini ise engelliyoruz. Daha yeni bir müessesemize olmamıza rağmen 5 gencimizi işe yerleştirdik.

Kısacası, bizim eğitim verdiğimiz genç, sokağa tekrar dönmemelidir, hayata atılmalıdır. Ana sloganımız, “Sokaktan Üretime: Biz sokak çocuğu değiliz; geleceğin ustalarıyız.” Çocukları buna inandırdık, buna inanmayınca da hiçbir şey bekleyemeyiz. Aslolan geleceğin ustaları olmalarına inanmalarıdır.

İSMEM, 2003 Temmuz ayında 7 çocukla faaliyete başladı. 60 kapasitemiz, 55 mevcudumuz var. Şimdilik sokakta “çalıştırılan” gençler arasından seçtiğimiz 16-20 yaş grubu erkeklere hitab ediyoruz. 16 yaşından küçük çocuklar, ya diğerleri tarafından eziliyor; ya da meslek ciddiyetini algılayamıyor. Kurallara uymuyor, “ben nasılsa sokağa dönerim.” diyor. Bu yüzden çeşitli girişimlerimiz verimli olmadı. Uzun vadede sokakta yaşayan ve çalışan her cinsten ve yaştan insana hitab etmeyi düşünüyoruz.

Buraya gelenlerin üçte ikisi ortaokulu bitirmemiş durumda. Biz okullarına devam etmelerini veya dışarıdan vermelerini sağlayarak diploma almalarına da yardımcı oluyoruz. Şu âna kadar 9 gencimiz ilkokul-ortaokul diploması aldı.

Bize müracaat edenler arasında uyuşturucu hiç kullanmamış % 60, sigara kullananlar ise %77. Biz sigarayı azaltmak için, sigara içmeyene sigaranın parasını veriyoruz.

Tiner ve bali koklayan çocuklar zamanla kekeme oluyor. Yine bu iki maddenin kullanılması zamanla kalıcı zekâ geriliğine yol açıyor. Diğer uyuşturucuların zararları tedavi sayesinde bir müddet sonra yok olurken, tiner ve bali kalıcı etkiler meydana getiriyor. Hatta bunları kullanan çocuklar arasında birden ona kadar sayamayacak olanları var. Tiner ve bali kullanan çocuklar, soğuk havalarda ısınmak için bu maddeleri kullanmaya yöneliyorlar. Çünkü tiner ve bali insanın içini ısıtmaz; yakar, akciğerleri kavurur. Çok zararlı ve tehlikeli bir alışkanlıktır. Bu yüzden gecenin ayazına, kışın soğuğuna direnç kazanmak için kullanmaya başlarlar, sonra da alışkanlık şeklinde devam edip gider. Karşıdan bakıldığında madde bağımlısı kişilerin burun kemikleri erimiştir; burunlarına tahriş yapa yapa…

Sigara ve polien (tiner ve balinin hammaddesi) alınmadığı zaman, diğer uyuşturucu maddeler gibi insanda kriz yapmaz. Bu yüzden mücadele edilirse bu alışkanlık terk edilebilir. Biz de gençlerimiz üzerinde bunu başardık.

 

İnsana hizmet etmek gibi mukaddes bir vazife ile meşgulsünüz. Allah kolaylık versin. Bu meşguliyetleriniz arasında bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Biz de size teşekkür ederiz. Bu gençleri hakir görmeyelim, onlar bizim çocuklarımız. İnsanları, burayı görmeye, bir çayımızı içmeye bekleriz.

(İSMEM irtibat: 0216 39368 86-8, Mezbahane arkası, Aydınlı Köyü, Tuzla-İstanbul)

 

GEÇMİŞİMİZİ ÇÖPE ATTIK

*Hayatım doğduğum günden beri hep çok kötü geçti. Hayat denilince aklıma hep acı, kötülük ve isyan gelir. Annem, ben 6 aylık iken ölmüş. “Anne sevgisi nedir?” hiç tatmadım. Sonra babam beni dedeme bırakıp gitmiş. Küçüklüğümde, dedem ve büyük annemle evden atıldık, sonra amcamın evine taşındık. Ben 6 yaşındayken babamı buldular ve beni onun yanına verdiler. Babam bana yabancı birisi gibi geliyordu, evliydi de… Zaten onunla yaşamak istemiyordum, ama mecburen yaşamak zorunda kaldım. Sonra ben büyük amcamla kalmaya başladım. Bu kargaşa ânında zaman zaman sokakta kalıyordum. Böylece sokağa da alışmaya başladım. Yine birgün sokakta dolaşırken babamın arkadaşına rastladım ve bana babamın öldüğünü söyledi. Babamla yaşamasam da âdetâ yıkıldım, daha sonra sokağa kaçmam arttı. (1988-Tayfun Can)

*Biz buraya gelmekle geçmişimizi çöpe attık; çöpü de ancak hayvanlar karıştırır. Onun için geçmişimize dönmek, hatta hatırlamak bile istemiyoruz. Burası açılınca buraya geldik. Ben elektrikçiyim, bir ay sonra nasipse işe başlayacağım. Ekmeğimi buradan çıkarmış olacağım.

*Buradan beklentilerimiz, bir diploma almak, meslek sahibi olup bir işe yerleşmek ve hayata tekrar başlamak… (Tolgahan)

*Ailemiz bize hiç değer vermedi. “Senden bir şey olmaz” dedi ve bizi sokağa saldı. Şimdi burada bir insan olduğumuzu, bizi seven bize değer veren insanların da bulunduğunu gördük. Bu bizi tekrar hayata bağladı. Her şeye rağmen ben varım ve buradayım bir şeyler öğrenmek, kendi ayaklarım üzerinde durmak istiyorum. Kendim ve herkes için bunu gerçekleştireceğim.

*1984’te Adana’da doğdum. Ailemin maddî durumu iyi olmadığı için küçük yaşlarda çalışmaya başladım. Hamallıktan ayakabı boyacılığına, simitçiliğe kadar her türlü işte çalıştım. Çalışmaktan dolayı okula da gidemedim. Beş yaşında babam ölmüş, ondört yaşında annem yeniden evlendiği için üvey babam beni istememiş, sokağa atılmıştım. (…) O genç yaşlarda herkes baba-oğul gezerken ben orada çalışıyor, geceleri tek başıma kalıyordum. Ama bir gün Allah’ın bana bir kapı açacağını biliyordum. Onbeş yaşıma girdiğimde İstanbul’a hayatımı kurtarmaya geldim. (Kazım Genç)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle