Kabartma Harflerin dünyasinda

(Şebnem Dergisi’nin kabartma nüshasını Hazırlayan Emine Türk Hocahanım’la Bir Mülâkât)

Kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Emine Türk. 1982 doğumluyum. 7 çocuklu bir ailenin ferdiyim. İlkokulu Kilyos Görme Engelliler İlköğretim Okulu’nda bitirdim. Ortaokulu bitirebilmek gayesiyle türlü sıkıntılara rağmen İmam-Hatip’e kaydoldum. Ders kitaplarında ve okuma kitaplarındaki kaynak yokluğundan dolayı güç şartlar altında ortaokulu bitirdim. Başörtüsü probleminin başladığı dönemlerde hem başörtüsü sıkıntısını yaşadım, hem de ortaokulda karşılaştığım sıkıntılar katlanmış olarak karşıma çıktı ve okul okul gezerek liseyi bitirdim. Bu arada “Beyaz Ay” Derneği’nin Hüdâyî Kız Kuran Kursu’nda düzenlemiş olduğu “Kabartma Kur’ân-ı Kerîm Okuma Dersleri”ne bir çok defa iştirak etmiştim.

Diploma notumun yüksek oluşuna ve okumayı çok sevmeme rağmen o yıllarda babamı kaybetmem, yurt dışında okuyabilme ihtimalimi de ortadan kaldırmıştı. Liseyi bitirmiş olduğum Düzce ilinin müftüsüne hayalimdeki kurs teklifini sunduğumda olumlu bir tavırla karşılaştım. Bu kurs, hem âmâlar için bir Kur’ân öğrenme şansı, hem de benim için kendi yağımla kavrulma fırsatı sağlayacaktı. Böylece kurs hayatım başlamış oldu. Şu anda da Mehmed Akif Kur’an Kursu’nda kabartma Kur’an öğreticisi olarak görev yapıyorum.

 

Ne zaman âmâ oldunuz?

Doğduğum zaman âmâ idim.

 

Âmâ olmak sizde ne gibi duygu ve düşüncelere sebep oldu?

Bunun benim için bir “imtihan” olduğunun, Allah’ın lutfuyla bilincindeyim. Hakkıyla sabredip şükredersem, beni âhirette çok daha güzel nimetlerin beklediğine iman etmek bana güç veriyor. Zîrâ Cenâb-ı Hak “iki sevgilisini aldığım kulumu cehenneme atmaktan hayâ ederim” buyuruyor. Yani eğer sadece bu dünya hesabıyla değil, âhireti de hesaba katarak düşünürseniz, âmâ olmak bir “nîmet” hâline bile gelebiliyor.

 

Şebnem’le ne zaman ve nasıl tanıştınız?

Görev yapmakta olduğum M. Akif Kız Kur’ân Kursu’ndaki arkadaşlarımın tavsiyesiyle tanıştım. Ve Şebnem’i bir yıldır takip ediyorum.

 

Şebnem sizde ne gibi duygu ve düşüncelere sebep oldu?

Herkesin anlayabileceği ve mânevî anlamda doyurucu bir kaynak olduğunu düşündüm. Duyguları harekete geçiren bir dergi.

 

Sizi Şebnem’i kabartma harflere çevirmeye sevkeden ne oldu?

Âmâ kardeşlerimin özel eğitim kitapları dışında kendilerini gerek kültürel, gerek mânevî açıdan geliştirebilmeleri için bir kaynak olmadığından Şebnem Dergisi’nin onlar için verimli olabileceğini düşündüm. Nitekim oldu da…

 

Bu âmâ alfabesinin özellikleri nedir?

Yan yana üçer nokta olmak üzere altı noktadan oluşan bir karenin 29 farklı şekilde kullanımı sonucunda alfabe oluşmakta. Ancak bu noktalar çok yer kapladığından normal alfabeyle oluşan bir yazı bir sayfa tutarken kabartma yazı yaklaşık iki sayfa tutmaktadır. Bu yazım için özel tablet, çiviye benzer bir kalem ve özel karton kağıtlar kullanılmaktadır. Bir de son yıllarda bu işi kolaylaştıran tabi maliyeti oldukça yüksek olan ve yurt dışında üretilen kabartma yazı printerleri (yazıcıları) çıktı. Bu alfabeye “Braille Alfabesi” deniyor.

 

Şebnem’in ne kadarını çevirdiniz?

İlk sayının tamamını, çok yer kapladığından konulara bölerek iki dergi (sayı) hâline getirdik. İlk yarısını bir ay ikinci yarısını bir ay verdik. Şimdi de başka bir kitap çevirisi yaptığımızdan ara vermek zorunda kaldık.

 

Zor olan çevirmek mi, yoksa çoğaltmak mı?

Çevirmek daha zor tabii. Zira düz alfabeyi kabartmaya çevirerek yazıyı yazabiliyorsunuz, çoğaltmayı ise yazıcıda kolayca yapıyoruz.

 

Diğer âmâlara ulaşmak için ne yapmalı?

Eğer devam edersek, sizler aracılığı ile bana ulaşmaları mümkün.

 

Bu eserin daha çok insana ulaşması için nelere ihtiyaç var?

Daha çok çevirmene ve daha çok printere ihtiyaç olduğu gibi yazı çok yer kapladığından karton masrafını karşılamak da güç oluyor. Yani hem kabartma yazı çevirisi yapabilen insanlara, hem de maddî kaynaklara ihtiyaç oluyor.

 

Şebnem okuyucularına söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Bir özürlünün elinden tutulduğunda yapamayacağımız hiçbir şeyin olmadığını bilmelerini ve bu anlamda duyarlı olmalarını söyleyebilirim. Onlara acıyarak değil, dostça yaklaşmalarını arzu ederim. Bizler de bize güvenen ve inanan insanların verdiği enerji ve destekle istediğimiz başarıları -tabî Allah’ın izni ve yardımıyla- elde edebildik.

Acımakla yetinen veya dışlayan insanlarla karşılaşmak, bizim heyecanımızı eksiltmekten başka bir işe yaramıyor. Şebnem’e, sesimizi duyurmak için sağladığı bu imkân sebebiyle teşekkür ediyorum.

 

Röportaj:

Handan Çetiner-Huri Sezen

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle