Hikmet Ehlinin Tabiatı

Hikmet sahibi bir zât, suya düşmüş bir akrep gördü. Parmağını uzatarak onu kurtarmaya karar verdi. Fakat akrep parmağa tutunup çıkacağı yerde, onu soktu. O hakîm zât, aldırmadı ve parmağını tekrar uzattı. Her şeye rağmen akrebi sudan çıkarmaya kararlıydı. Akrep, parmağı tekrar soktu. Yan tarafta olanları seyreden birisi, o zâta müdahale edip artık elini uzatmamasını istedi. Hakîm ise ona şu cevabı verdi:

“–Akrebin tabiatı, sokmaktır. Benim tabiatım ise sevmek!.. Bir akrep beni soktu diye neden tabiatımı değiştireyim ki?”

Sevmeyi terk etmemeli. Fıtratımızda meknûz bulunan güzellikleri, etrafımızdaki kötülüklere fedâ etmemeli. Akreplere aldanıp, akrep tabiatlı olmamalı!...

 

Mazlumların Duâ Oklarını

Hiç Düşündün mü?

Selçuklu Sultanı Alaaddin, şehrin kalesini tamamladığında, Mevlânâ’nın babası Bahâüddin Veled’e bitirilen kaleyi görmesini ve bir değerlendirme yapmasını ricâ eder. Bahaüddin Veled gidip yapılanları görür ve fikrini şöyle ifâde eder:

“–Kaleniz, sel felaketlerini, düşman akınlarını önlemek için fevkalade güzel ve kuvvetli. Fakat senin yönetimindeki mazlumların, ezilen insanların dua oklarına karşı ne tedbir aldın? Çünkü onların duâ okları, değil yalnız senin kaleni, yüzbinlerce kale burcunu deler geçer ve dünyayı harâbeye çevirir. En iyisi sen, adâlet ve iyilikten kale burçları yap ve hayırlı duâlardan askerler oluşturmaya gayret et. Böylesi senin için surlardan daha emindir. Zira halkın ve dünyanın güven ve huzuru o askerlerle sağlanır.”

 

Âbidin Muhabbeti

Bir hırsız, bir âbidin evine girdi. Ne kadar aradıysa bir şey bulamadı. Canı sıkıldı. Âbid işi anladı; hırsızın eli boş dönmemesi için üzerinde yattığı kilimi

-sezdirmeyerek- hırsızın geçeceği yere bıraktı.

Derler ki, Hak yolunun erleri düşmanların gönüllerini bile incitmemişlerdir. 

Bu makâm sana nasıl müyesser olur ki; dostlarınla zıtlaşmada, çekişmedesin!.. 

* * *

«Kalbi temiz olanların muhabbeti her zaman aynıdır. Onlar insanları hem yüzlerine karşı, hem gıyablarında severler. Öyle arkadan bin türlü ayıbını nakledip yüzüne karşı kul-kurban olmazlar.» Bazı insan var ki, yüze karşı yumuşak koyun, arkadan insan yiyici kurt gibidir.

« Her kim başkasının ayıbını senin yanında sayar dökerse şüphesiz senin ayıbını da başkalarının yanında söyleyecektir.»

 

Sözün Tesiri

Yunan toprağında bir kervan vurmuşlar. Birçok mal ele geçirmişler. Kervanda bulunan tüccarlar ağlamışlar, inlemişler.

«–Allah için olsun, peygamber için olsun, bize acıyın, malımızı verin!.. » demişler. Fakat bu yalvarmanın bir faydası olmamış. Kalbi kara hırsız gâlip gelince, kervan halkının ağlamalarından müteessir mi olur?

Tesâdüfen Lokman Hakîm de o kervan halkının arasında imiş. Kervan halkından birisi Lokman Hakîm’e rica etmiş:

“–Şu hırsızlara biraz nasihat buyur, hâkîmâne sözler söyle! Belki malımızın bir kısmını olsun geri verirler, bu kadar malın gitmesine yazıktır!..” demişler.

Lokman Hakîm:

“–Asıl böyle anlayışsız kimselere söylenecek, hakîmâne sözlere yazıktır!” demiş.

Paslı bir demirden pası cilâ ile gidermek kâbil değildir. Hiç taşa demir çivi girer mi? Kalbi kara insana öğüt vermenin de faydası yoktur. 

* * *

Büyükler demişlerdir ki: Âsûde, rahat ve huzurlu zamanlarda, kalbi kırıkların gönüllerini al; çünkü fakirin kalbini almak belâyı savar.

«Bir sâil gelip inliyerek senden bir şey istediği zaman ver!.. Eğer sen o sâile bir şey vermezsen bir zâlim gelir senden zor ile alır!

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle