Her Başarılı Erkeğin Arkasında Bir Hanım Var

“Yâ Rabbî, rızkımızı helâlinden ve beylerimizin elinden ver!”

Bu, her hanımın muhakkak etmesi gereken bir duadır bence... Çünkü günümüzde “kadın-erkek eşittir” düşüncesi, kadınları, her sahada erkeklerle boy ölçüşmeye veya onların yaptığı her çeşit işi yapmaya yöneltti.

Hayır! Kadın ve erkek, birçok yönden eşit değil, eşit olmaması da normal! Nasıl biz, “bütün erkekler eşittir” ya da “bütün kadınlar eşittir” desek ve herkese aynı işleri yaptırmaya çalışsak, bu hayatın gerçeklerine aykırıdır; aynı durum kadınlarla erkekler arasında da mevcuttur.

Rabbimiz, kadını da erkeği de birbirinden farklı yapılarda yaratmıştır. Kadınların fizikî yapıları da, psikolojileri de erkeklerden farklıdır. Bu onları, daha üstün veya daha zayıf kılmaz. Çünkü kadın olsun, erkek olsun, İslâm’a göre üstünlük “takvâ”, yani Allâh’a kulluktadır. Kim daha çok takvâ ehli ise, o daha üstündür.

Kadın ve erkeğin dünya hayatında üstleneceği roller de farklıdır. Bir erkek, istese de normal şartlarla bir çocuk doğuramaz, onu emziremez vs... Bu, Allâh’ın kadınlara verdiği bir farklılık, hattâ büyük bir meziyettir. Çünkü nesil, kadınların elinden ve onlar sayesinde doğar, büyür, şekillenir. İnsanlık, var olmak ve varlığını şerefli bir şekilde devam ettirmek için kadına muhtaçtır. Allâh’ın kadına verdiği en ulvî rol, anneliktir. Annelik, sabır, tahammül ve fedakârlık ister. Yapı olarak daha hassas yaratılmış olan anne, merhamet kundağına sarıp büyütür yavrusunu… Bebek okşaması gereken nârin ellerin, madenlerde veya taş ocaklarında kazma salladığını düşünmek, aslında “kadın-erkek eşitliğini” savunanların tıkandığı noktadır.

 Dînimiz, insan yetiştirmek gibi zor ve kıymetli bir vazifenin en ehemmiyetli kısmını hanımlara vermiştir. İnsanın en zayıf, en himâyeye muhtaç yıllarında anneler, onların bütün ihtiyaçlarını karşılamaya gönüllü olarak kendilerini adarlar. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de hanımların bu ulvî vazifedeki fedakârlıklarının mukabili olarak onlar hakkında:

“Cennet (sâliha) annelerin ayakları altındadır.” buyurmuştur. (Ahmed bin Hanbel, III, 429; Nesâî, Cihad, 6; Deylemî, Müsned, 2611)

Evet, hanımlar bir çiçek kadar kıymetli ve nârindir. Nasıl ki çiçeği, ormana kendi başına terk ettiğimizde solarsa, hanımlar da sırf para kazanmak maksadı ile sokakların hoyrat ellerine terk edilirse yıpranırlar. Şahsiyet ve değerlerini yitirmeye başlarlar.

Yaratanımız, bizi bizden daha iyi bildiği için fıtratımıza en uygun vazifeleri vermiştir. Çoluk çocuğunun rızkını kazanma, dışarıda yapılacak işler ve âile reisliği erkeğin, evinin temizliği, düzeni, bakımı ve çocuk yetiştirme işi de hanımlarındır. Herkes üzerine düşeni en güzel şekilde yaptığı takdirde mutlu bir yuva tesis edilir. Zira her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır. Hanım yapması gerekenleri ihmal edip, erkeğin yapacağı işi yapmaya kalkarsa; ortada ne başarılı bir erkek, ne o erkeğin arkasındaki hanım kalır. Hattâ daha da ötesinde âilenin bile varlığından söz edilmemeye başlar.

Günümüz hanımlarında, “Beyimin eline bakmayayım, kendi paramı kendim kazanayım!” mantığı ile çok ciddi bir çalışma hırsı var, maalesef... Bu hırs sebebiyle bazen kendisi de dâhil bütün âile büyük bâdirelerden geçiyor. Oysa kadın veya erkek, insanların mutluluğu çok şeye sahip olmalarında değil, sahip olduklarına kanaat etmelerindedir. En zengin insan, kanaat sahibi olandır.

 O hâlde kadınlar, hiçbir şekilde iş hayatına girmeyecekler mi? Hayır, elbette kadının da hayatın çileli yollarında kendi fıtratlarına uygun yapabilecekleri, hattâ yapmaları şart olan vazifeleri var. Meselâ bilhassa hanımlara ihtiyaç duyulan alanlarda; sağlık, eğitim vb. sahalarda… Hatta ticarette bile… Fakat bütün bu iş kollarında çalışan hanımların da dikkat etmesi gereken şeyler var: Öncelikle niyet, sırf para kazanmak olmamalı… Bir mü’min şuuruyla her yaptığı işin öncelikle Allah rızâsı ve O’nun ilâhî dînine hizmet boyutunu düşünmeli… Aynı zamanda evini ve çocuklarını ihmal etmemeli… Kendini gereğinden fazla yıpratmamalı ve dînimizin koyduğu mahremiyet sınırlarına dikkat etmeli… İnsan, Allâh’ın dinine meşrû ölçüler içinde hizmet etmek istedikten sonra kendisine pek çok iş kolu bulabilir. Kendi ev işlerini yapmak bir hizmet olduğu gibi, çeşitli hayır müesseselerinde gönüllü veya ücretli işler de yapılabilir.

Ama bir hanımın, dışarıda Allah rızâsı için koştururken kendisine ihtiyacı olan eş ve çocuklarını tamamıyla ihmal etmesi de yakışık almaz. O hâlde îtidali, dengeyi kaybetmemelidir.

Allah Teâlâ, insanların rızıklarına kefil olduğunu, lokması bitmeyen kimsenin vefat etmeyeceğini haber verirken, kadın veya erkek, bütün insanların rızık endişesi ile haram-helâl ölçülerini çiğnemesi hiç doğru değil!.. Hayat, bazen zor yüzünü gösterir insanlara, o zaman sabretmeyi bilmek gerekir. Bazen de bir anda hava açar günlük güneşlik olur, işler rayına girer. O zaman da şükretmek gerek...

Rabbimiz, rızâsı yolunda bir hayat sürmeyi, kanaatle zenginleşip infak ile mutlu olmayı ve hakikî mânâsıyla sabredip şükretmeyi cümlemize nasip eylesin. Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle