Hâmilelikte Beslenme-2

Vitamin: Hayâtî öneme sahip olan vitaminler, vücutta pek çok kimyevî olaya girerler. Gebelikte yapım-yıkım olayları arttığından, vitamin ihtiyacı da artmaktadır. Dengeli beslenen bir kadında, folik asit dışında vitamin kullanımına gerek yoktur. Ancak, ilk üç ayda şiddetli bulantı kusması olanlarda, vitamin desteği gerekebilir. Hekim tavsiyesi olmaksızın, vitamin ilaçlarını, kendi başına kullanmak doğru değildir. Örneğin, belli dozun üzerindeki A vitamini, bebeğin sakat doğumuna sebep olabilir ki, kişi bu dozu kendisi bilemez. Günümüzdeki bilgiler ışığında; özel bir hastalığı olmayan, normal beslenebilen annelerde, folik asit dışında vitamin desteğine gerek yoktur.

Folik asit (B9 vitamini), B grubundan, yeşil yapraklı sebzelerde yaygın olarak bulunan, suda eriyen, vücutta ince bağırsağın ilk kısmından emilen bir vitamindir. En çok karaciğer, böbrek, fındık, fıstık, badem, ceviz, pirinç, makarna, bezelye, mercimek, kuru fasulye, brokoli, ıspanak, karnıbahar, nane, yumurta ve kepekli unda bulunur. Uzun süreli pişirmelerde ve bekleyen gıdalarda, miktarı önemli ölçüde azalır. Vücutta depolanmadığı için, her gün alınmalıdır. Yetişkinlerde, folik asit ihtiyacı günde 0,4 mg.dır. Hâmilelik ve emzirme döneminde, 0,4-0,8 mg. alınmalıdır. Daha önce sakat bebek doğumu olan annelerin, almaları gereken B9 vitamin miktarı, daha fazladır.

Toplumumuzda, hafif folik asit eksikliği yaygındır. Ağır eksiklik durumlarında, annede kansızlık ve buna bağlı yorgunluk, hâlsizlik, uyuşukluk gibi belirtiler görülür. Folik asit, özellikle son yıllarda ehemmiyeti daha fazla anlaşılan bir vitamindir. Hücre bölünmesinde ve yenilenmesinde, hücrenin genetik yapısının oluşumunda, kırmızı kan hücrelerinin yapımında, sinir dokularının oluşmasında önemli görevleri vardır. Ayrıca ağız sağlığında, diş eti hastalıklarının tedâvisinde, erişkinlerde kalp hastalıklarının önlenmesinde yardımcı olarak kullanılmaktadır. Anne karnındaki bebeğin merkezi sinir sisteminin oluşup gelişmesinde, özellikle gereklidir. Yumurtanın döllenmesinden 17-30 gün sonra, bebeğin nöral tüpü gelişir ve kapanır. Bu tüp, daha sonra bebeğin beyin, omurilik, kafatası ve omurlarını oluşturur. Bu kapanma gerçekleşmezse, bebeğin beyni ve omuriliği açıkta kalır ki, bu duruma “nöral tüp defekti” denir. Bu bozukluk, çoğu kez hayâtî tehlike arz eden, ciddî bir tablodur. Yaşayan bebeklerde de, sürekli tıbbî bakım ve tedavî gerektirmektedir. Hâmileliklerinde bu şekilde sakat bebek sahibi olanların, bir sonraki hâmileliklerinde de aynı sakatlığın tekrarlama ihtimali, 20 kat artar. Folik asit kullanımı, bu ihtimali %70 oranında azaltmaktadır.          

Beyin, omurilik gibi önemli sistemlerin oluştuğu dönem, hamileliğin başlangıcıdır ve bu süreçte pek çok kadın hâmile olduğunu fark etmeyebilir. Bu kritik dönemde, Folik asitin kullanımı oldukça önemlidir. Bu sebeple bebek sahibi olmayı düşünen bir hanım, Folik asit kullanımına hâmilelikten önce başlamalıdır. Daha önce sakat bebeği olan anneler ise, en az üç ay önceden başlayıp, yüksek dozda Folik asit kullanmalıdırlar. Doktorunuz, sizin için gerekli olan dozu ayarlayacaktır.

Şüphesiz Folik asit kullanmamak, bu sakatlığın kesin sebebi değildir. Ancak bu vitaminin kullanımı, muhtemel bir tabloyu büyük ölçüde önlemektedir. Tabiî ki şifayı veren Cenâb-ı Hak’tır. Kula düşen ise, sebeplere yapışıp tevekkül etmektir. Böylelikle, Rabbimizin yarattığı ve insanoğlunun emrine âmâde kıldığı nimetlerden faydalanırken, O’nun kulları olarak, Yüce Sahibimize karşı olan şükür borcumuzu ödemekten gafil olunmamalıdır. Annesinin karnında, her şeyden habersiz ve savunmasız, âciz bir hâlde, minicik hücreleri akıl almaz kusursuz bir programla işlerken, ihtiyacı olan her şeyi, o minik hücrelerin ayağına kadar getiren kudreti sonsuz Mevlâmız, beyin-omurilik bozuklukları gibi ağır bir sakatlık tablosunun önlenmesine bir bitki yaprağını vesîle kılmıştır. Rabbimiz -celle celâlühû- hiçbir şeyi boşuna ve abes yaratmamıştır. Bununla ilgili olarak, Alîm ve Hakîm olan Yüce Rabbimiz “Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?” buyurmaktadır. (er-Rahman, 18)

Mineraller: En önemlileri kalsiyum ve demirdir. Kan yapımına ve kemik yapısına katılan bu minerallerden demir; sakatat, kırmızı et, ton balığı, yumurta ve kuru baklagillerde bulunur. Kalsiyum ise; süt, yoğurt, peynir ve yeşil yapraklı sebzelerde boldur.

Kalsiyum hâmileliğin 8. haftasından itibaren, bebeğin oluşmaya başlayan kemik ve diş gelişimi için önemli bir mineraldir. Hâmilelik döneminde kalsiyum ihtiyacı normalin iki katı kadar artar. Ancak, sütten geçen hastalıklara karşı dikkatli olup, sütün ve peynirin hijyenik ve iyi pastörize olmasına özen gösterilmelidir.

Demir bakımından zengin gıdaların tüketilmesi, özellikle 4-4,5 aylardan sonra daha da önem arz eder. Zira demir eksikliğine bağlı kansızlık, bu aylardan sonra belirginleşir. Kan hapları, gebelik bulantılarından ötürü ilk aylarda kullanılamayabilir. Mide şikâyetleri rahatlar rahatlamaz demir ilaçlarına başlanmalıdır. Demir, bebeğinizin zeka gelişimi için son derece önemli bir mineraldir. Annede demir eksikliği; hâlsizlik, uykuya meyil, nefes darlığı, çarpıntı gibi şikâyetler oluşturabileceği gibi, erken doğum, anne karnında bebeğin gelişememesi, ölü doğum, düşük gibi problemlere de yol açabilir. Kansızlık, lohusalık döneminde de anne için sıkıntıya sebep olabilir.

Demir hapları kesinlikle sütle veya kalsiyum hapları ile birlikte içilmemelidir.

Kalsiyum ve demir etkileşerek birbirlerinin bağırsaktan emilimini bozar. C vitamin bakımından zengin sebze ve meyveler demirin emilimini artırırlar. Demir hapının dozu, yine doktorunuz tarafından ayarlanmalıdır.

 

Beslenme İle İlgili Diğer Hususlar

Hâmilelikte, öğünler mümkün olduğunca az az ve sık sık olmalıdır. Mide bağırsak sisteminde, hormonların etkisiyle meydana gelen gevşeme, ana öğünlerden sonra  midede ekşime, yanma, ağrı, bulantı gibi şikâyetlere sebep olabilir. Öğünleri küçültüp sayısını artırmak, yatmadan bir-iki saat öncesinden yeme-içmeyi bırakmak, yemeklerden sonra oturur pozisyonda dinlenip kısa gezintilerle midenin boşalmasına yardımcı olmak, bu tür şikâyetleri de azaltır. Yağlı ve baharatlı yiyecekler, kızartmalar, fazla miktarda çay, kahve ve çikolata uzak durmanız gereken yiyeceklerdendir. Davranış ve diyet değişikliğine rağmen mide yanmanız düzelmezse, doktorunuza başvurmalısınız.

Genel olarak hâmilelikte bol lifli ve sıvı destekli beslenmelidir. Gıdalar taze tüketilmeli, salam, sosis, dondurulmuş besinlerden, fast-food tarzı beslenmeden, dışarıda  pişirilip hazırlanmış gıdalardan, lokantalarda yemekten kaçınılmalıdır. Hazır besinler renklendirici, tatlandırıcı ve koruyucu maddeler içerdiğinden anne-bebek sağlığını olumsuz etkileyebilir. Hâmilelikte çok tuzlu yiyeceklere olan eğilimin önüne geçilmeli, ancak tuzu diyetten tamamen kaldırmamalıdır. Sıvı olarak bol su tüketilmeli, çay, kahve, kakao, gazlı içecekler tercih edilmemeli, alkol kesinlikle alınmamalıdır. Alkol; bebekte zekâ geriliği, gelişme geriliği ve bebek ölümüne sebep olmaktadır. Sigara da aynı şekilde, bebekte zekâ ve gelişme geriliğine, erken doğum ve bebek ölümüne yol açmaktadır.

Taze sebze ve meyveler, kepekli unla hazırlanan yiyecekler, kuru yemiş, kuru baklagiller, kuru üzüm, kuru kayısı, portakal, elma v.s. lif ve posa yönüyle zengindir. Günde bir fincan kadar tüketilecek ceviz, badem, fıstık ve fındık, birçok mineral ve vitamini içerdiğinden oldukça faydalıdır. (Çinko, kalsiyum, magnezyum, vitamin E ve B gibi)

Normal bir zamanda alınan kalorinin üzerine, gebelik döneminde günde 300 kilo kalori eklenmelidir. Böylece, bir kadının hâmilelik boyunca alacağı ağırlık, ortalama olarak 10-12 kg’dır.

Vücut kitle indeksine göre; zayıfların 12-18 kg,

kilosu normal olanların 11,5-16 kg,

şişman olanların 11,5 kg,

ikiz gebeliği olanların 16-20kg alması normaldir. (Vücut kitle indeksine göre kilo değerlendirmesi, obezite konulu yazımızda mevcuttur. Bkz: Şebnem Dergisi, sayı: 20)

Bundan fazla kilo alınması gereksizdir, vücut için yüktür. Aşırı kilolar gebelik döneminde, doğumda ve lohusalıkta sıkıntılara sebep olur. Ayrıca fazla kilolar yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi pek çok sağlık problemini de beraberinde getirir. Bu durumda, bebeğin obez olmasına da dâvetiye çıkarılmış olur.

PAYLAŞ:                

Betül Nefise İnal

Betül Nefise İnal

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle