Gecenin Beyaz Karanlığı

Mehmed Akif Ersoy Kız Kur’ân Kursu Âmâ Talebeler Arasında Düzenlenen Kompozisyon Yarışması Birincisi

Gecenin koyu rengiyle beraber, bir tomurcuk fışkırmıştı çimenlerin arasından. Filizleri, uzanmak istiyordu rengini bilmediği, masmavi gökyüzüne. Karanlığa doğan yıldızı tutmak, hep gönülden hissederek, boşlukta; ellerinle aramak bir şeyleri, tarifi olmayan bir duygu…

Ben hiç oynayamadım; yaşıtlarımla, dışarıda cıvıl cıvıl... Sorumsuzca uçup da, tellere takılan uçurtmam olmadı benim. Hep sevincin, şırıltısında huzur bulduğum bir ırmağın resmini çizdim senelerdir serin duvarlara. Çocukluğumun, gençliğimin hayallerini biriktirdim, küçük odamda. Annem yeşertti yalnız kurumuş çiçeklerimi; canım kadar sevdiğim varlık.

En sevdiğim renk; mavi, gökyüzünün, denizin gizemli rengiymiş. Baharda; gönül bahçemi saran süslü örtü, yeşilmiş. Sarı ise, beni ısıttığı zaman hüznümü dağıttığım, güneş… Pembe hayallerim; kırmızı, baharda tomurcuklarını açıp bana gülümseyen gül... Mutluluk, çiğ taneleriyle ıslanmış, yeşil yaprakta gizli. Dağ başlarında açan çiçekler anlatır, kalbime sığmayan hislerimi, en iyi.

Şimdi anlıyorum, görmek; gözle algılamak değildir her şeyi. Asıl görmek, hissedebilmektir; doğru ile yanlışı en iyi, kalp gözü ile. Tüm umutlarımın bittiği yerde, beyaz bir bulut semâda; uzatmıştı, bir parçasını bana; çılgın dalgaların sürüklediği ben, artık tutunmuştum karadaki söğüt ağacının dallarına…

Nice sıkıntılarla geçti, öğrencilik hayatı. Defter, silgi kokusu yerine, kabartma kalemim, tabletimdi arkadaşım. Büyük bir geminin yalnız yolcusu olarak mücâdele ettim, anneciğimdi tek destekçim, beni anlayan…

Birilerine muhtaç olmak zor olsa da; hep başarmak için, istemekti parolam. Hamdolsun Rabbime! Bu dünya imtihanını kazanmam için, almıştı gözlerimi… Beni denemek için. Bilirim ki, O, sevdiği kuluna verirmiş derdi, elemi. 

Görmüyorum (!) diye, küsmek yok aslâ hayata!.. Okumak, daha çok öğrenmek ve öğretmektir başkalarına mânevî değerleri, gerçek olan.

Balıkların, kuşların, denizlerin, bütün canlıların konuşmalarını duyarım ben, kalbimde... Temiz havayı çektiğimde içime!.. Anlarım, yaşamanın tadını…

Tek başına yürüyüp özgürce koştuğumda, kokladığımda çiçekleri huzur bulurum. Sizin gözlerinizi kapayıp da bizi anlamaya çalışmanız değildir, görmemek. Bir yanı hep yarım kalmış, hâtıra defterimin…

Sokakta bastonla yürüyen bir insan, tekerlekli sandalye kullanan bir kişi, tuhaf gelmesin size. Siz acımadan, arkadaşça yaklaşırsanız eğer; farkında olmadan kazanırsınız çok şeyler!.. Anlayabilirsiniz! Zekâda, el becerisinde ve özgürlükte sizden hiçbir farkımız olmadığını.

Hamdolsun! Kalbim, bu kursta yıkandı; Kur’ân nûruyla. Doğduğum günden beri kurumuş çiçeklerim yeşerdi! Dilerim Rabbimden, bütün kader arkadaşlarıma bahşetsin; bu târifsiz nimeti. Yüreğim, rüzgârda savrulan buğday başakları gibi kıpır kıpır… Özürlü insandır; dikenlerle dolu hayat yolunda yürümesini en iyi bilen!..

Berrak yağmurlar, ıslatsın dalgalı saçlarınızı…

Rabbim bereketini dağıtsın, adını her dâim anan mü’min kullarına…

 

Ayşe Ortak

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle