Orada Bir Vatan Var Uzakta

26 Aralık Pazar günü, Türkiye’den kilometrelerce ötede, Güney Asya’da 8.9 şiddetinde büyük bir deprem ve ardından dehşetli bir “tsunami” felâketi yaşandı. O bölgeden gelen haberler, gidip gelenler bu büyük dramı “asrın felâketi” diye nitelediler. Üç yüz bine dayanan ölü sayısı, miktarı belirsiz kayıplar ve haritadan silinmiş şehirler, adalar ve ülkeler…

Bu felâketin ardından bölgeye çok sayıda yardım kuruluşu el attı. Büyük organizasyonlarla yardımlar toplandı. Ama biz müslümanlar olarak biraz tutuk, geride ve vurdumduymaz kaldık, maalesef, insanların yaşadığı bu küçük kıyamete… Halbuki o bölgedeki insanlar, hemcinslerimiz olmalarına ilâveten aynı zamanda din kardeşlerimizdi.

“İstanbul Uluslararası Kardeşlik ve Yardımlaşma Derneği”nin (IBS) ikinci başkanı Ömer Güzelyazıcı beyefendi ile bir röportaj yaptık. Kendileri, IBS temsilcileriyle birlikte bölgeye birkaç defa gittiler. Ve kardeşlik ve yardımlaşmanın gereği olarak neler yapılabileceğini yerinde incelediler. Sizi bu canlı, fakat acı satırlarla başbaşa bırakıyoruz:

* * *

Şebnem: Siz, IBS olarak Açe bölgesine ilk giden Türk kâfilelerinden birisiniz. Orada gördüklerinize, yaşadıklarınıza geçmeden önce “Niye Açe?” diye soracak olursak… Öncelikle burası bizim için ne ifade ediyor?

Ö. Güzelyazıcı: Bu bölge bizimle ilk defa Kânûnî Sultan Süleyman zamanında irtibat kuruyor. Bizimle daha evvelden de irtibatları olduğuna dâir bazı rivâyetler var, ama belgelenmiş şekliyle ilk olarak Kânûnî zamanında bizden yardım istiyorlar. O devirde Portekizliler okyanuslara açılmışlar, büyük gemiler yaparak Hindistan bölgesine ulaşmaya, orada koloni ve sömürgeler kurmaya başlamışlar. O bölgede yer alan Açe Sultanlığını da devamlı tehdit ve taciz etmekteydiler. Bunun üzerine Açe bölgesi, Halîfe-yi Rûy-ı Zemîn (Yeryüzünün Halîfesi) olan Kânûnî’ye müracaat etmiş ve yardım talep etmişler. Kendilerine derhal İstanbul’dan yardım ve askerî güç gönderiliyor. Ancak bu desteğin Açe’ye ulaşması gecikiyor. Çünkü o sırada Yemen’de isyan çıkmış; bu isyanla meşgul olan Kaptanpaşa Hayreddin Reis, İkinci Selim zamanında bölgeye ulaşabiliyor. Osmanlı donanması Açe’ye giderken her türlü desteği de yanında götürüyor: Ustalar, inşaat malzemeleri, askerî techîzât, gıda vb. pek çok yardım sayesinde Açe Sultanlığı gelişmeye başlıyor. Bir tarafta toplar dökülüyor, bir tarafta Osmanlı ustaları eliyle güzîde câmiler inşâ ediliyor. Kısa zamanda büyük bir güç temin eden Açe Sultanlığı, Portekizlilere karşı büyük zaferler elde ediyor. Ve arazi olarak da genişlemeye başlıyor. Üzerinde bulunduğu Sumatra adasına, hatta Malakka boğazını da geçerek Malezya’ya kadar civardaki adalara yayılıyor, büyüyor ve büyük bir sultanlık hâline geliyor. Açeliler bu yardım sayesinde bölgenin en büyük devleti hâline dönüşüyor.

Açe’ye gönderilenler içinde bir Türk bayrağı da var. Açeliler, Türkleri o kadar bağrına basıyorlar ki, o Türk bayrağını da kendi bayrakları olarak kabul ediyorlar. Sadece üst ve alt tarafına bilâhare birer çizgi çekiliyor, Türkiye’nin bayrağıyla karışmaması için…

Sonradan ilişkiler kopuyor. Son dönemlerde pek fazla bir irtibat kurulmuyor ama onlar hâlâ Sultan Abdülhamid dönemini yâd ediyor ve onun adını halife olarak hutbelerde anıyorlar.

Günümüze gelindiğinde 1945–1946 yıllarında, Endonezya bağımsızlık savaşı veriyor. Portekizlilerden sonra Açe’ye Hollandalılar geliyor, Hollandalılar burayı işgal ediyorlar. 1945–1946 Suharto’nun bağımsızlık hareketinden sonra Açe’ye özerklik veriliyor. Özerk bir yönetim kuruluyor. Üç hukuklu bir sistem yerleştiriliyor. Endonezya’nın federal sistemi, Açe özerk bölgesinin sistemi ve şahsî hukukta şer’î sistem. Üç hukuklu bu sistemle bugünlere kadar geliniyor.

Tsunami felâketiyle ilişkilerimiz tekrar başladı. Türkiye’den çeşitli sivil toplum temsilcileri, bu arada bizim mensubu olduğumuz IBS, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer kuruluşlar örgütlenerek bölgeye yardım götürdüler ve götürmeye devam ediyorlar.

 

Şebnem: Peki oranın şu andaki siyâsî durumu nasıl?

Ö. Güzelyazıcı: Şu an Endonezya’yla kavgalı. Açe’nin bağımsızlığını savunan Açe gerillaları var. Endonezya hükümetine karşı bir ayaklanma yürütüyorlar.

 

Şebnem: Oradaki felaket hakkında biraz bilgi verir misiniz? Açe bundan ne kadar etkilenmiş?

Ö. Güzelyazıcı: Oradaki felaketin boyutları çok büyük. Şöyle ki Tsunami sebebiyle bütün Hint okyanusu çevresinde iki yüz seksen bin insan öldü. Bu ikiyüz seksen bin insanın, elli bini Açe dışındaki yerlerde, iki yüz otuz bini ise Açe’de... Böylece felâketin merkezinin aslında Açe olduğu net olarak anlaşılıyor.

 

Şebnem: Oraya gittiniz, gördünüz. Felaketin boyutlarıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Ö. Güzelyazıcı: Tsunami esnâsında 12 metre, hatta 20 metreyi aşan dalgalar ortaya çıkmış. Şöyle söyleyelim: Banda Açe şehrinin –distirik denilen– 11 tane mahallesi var. Bunlardan 5 tanesi tamamen yok olmuş. Şehrin içerisindeki bütün altyapı da tahrip olmuş. Tsunami’nin ulaştığı yerlerde bir tek bina dahî ayakta kalmamış. Daha doğrusu üç bölgeye ayırabiliriz: Tsunami’nin asıl vurduğu bölgede hiç bina yok. Ondan sonraki bölgede çok az sayıda bina ayakta kalmış, çoğu ise tahrip olmuş. Bir de az sayıda binanın tahrip olup birçoğunun ayakta olduğu üçüncü bir bölge var.

Tabiî Tsunami’den önce bir de deprem olmuş. Bu depremde 400 kişi hayatını kaybetmiş. Deprem esnasında da gene Açe’nin çeşitli yerlerinde yıkılmış yok olmuş binalar var.

 

Şebnem: Depremle Tsunami’nin arası ne kadar sürmüş?

Ö. Güzelyazıcı: Depremle Tsunami’nin arası, aşağı-yukarı, yarım saat kırkbeş dakika... İlk önce deprem olmuş. Onun telâşesi ile millet uğraşırken arkasından da Tsunami gelmiş.

 

Şebnem: Oradan gelen haberlere bakınca geride daha çok çocuklar kalmış. Gerçekten böyle mi? Niye daha çok çocuklar kalmış?

Ö. Güzelyazıcı: Tam bir ayrım yapmak zor. Anne babalardan da hayatta kalanlar var, ama daha çok çocuklar göze çarpıyor. Tabiî çok çocuklu aileler... Orası bir İslâm toplumu. Annelerini, babalarını kaybeden çok sayıda çocuk var. Bu arada Tsunami’nin kurbanları arasında da çok sayıda çocuk var.

 

Şebnem: Halkın Tsunami’ye bakış tarzı nasıl?

Ö. Güzelyazıcı: Birçoğu bunun ilâhî bir felâket olduğunu, daha evvel oradaki savaş sebebiyle çok kardeş kanı döküldüğünü, bunun Cenâb-ı Allah tarafından bir cezâ olarak kendilerine indirildiğini düşünüyorlar.

 

Şebnem: Buradan oraya ne gibi yardımlar yapılabilir?

Ö. Güzelyazıcı:  Buradan oraya herhangi bir aynî yardım söz konusu değil… Mesafe çok uzun, taşımacılık zor ve pahalı. Ancak nakdî yardımlar rahatça ulaşabiliyor. Para olduktan sonra bölgeden her şeyi temin etmek mümkün. Ucuz bir bölge çünkü. İhtiyaçları orada tedârik etmek daha uygun oluyor.

 

Şebnem: IBS olarak orada neler yapıyorsunuz?

Ö. Güzelyazıcı: IBS olarak, biz bir tane yetimhânenin bakımını üstlendik. İhtiyaçlarını gideriyoruz. İkinci bir yetimhane açmak için de hazırlıklarımızı tamamladık. Buradaki binaların, okul ve yetimhanelerin tesviye edilerek çoğaltılması, güçlendirilmesi gerekiyor. Sağlam binalar bile deprem ve tsunamiden az-çok zarar görmüş.

 

Şebnem: Misyonerlerin bir hayli faaliyetleri var deniyor.

Ö. Güzelyazıcı: Evet, birtakım misyonerlik faaliyetleri var. Tabiî bu misyonerlik faaliyetlerinin başarıya ulaşması, muvaffak olması mümkün değil. Gerçi biz, bir kardeşimizin dahî koparılmasını büyük bir kayıp sayarız, ama misyonerlik faaliyetlerinin pek başarıya ulaştığı söylenemez. Misyonerlerin çadırlarını hep boş olarak görüyoruz. Oraya psikolojik yardım etmek, ihtiyaçları gidermek adı altında geliyorlar. Sempati kazanmaya çalışıyorlar, ama şu ana kadar muvaffak olduklarına dair hiç bir şey duymadık.

 

Şebnem: Açe dışında Tsunami bölgelerinden başka nerelere gittiniz?

Ö. Güzelyazıcı: Bizim görev bölgemiz orası olduğu için Açe bölgesi dışında herhangi bir yerde bulunmadık.

 

Şebnem: Uzak bir coğrafyadaki yakın kardeşlerimize yapmış olduğunuz bu yardımlar dolayısıyla sizin şahsınızda derneğinize çok teşekkür ederiz. Allah yaptığınız ve yapacağınız bütün hayırlı işlerde yardımcınız olsun.

Ö. Güzelyazıcı: Biz de bu imkânı sağladığınız için derginize minnettârız. Halkımızın teveccüh ve yardımını, kardeşlerimize ulaştırmak bizim için de büyük bir şeref. Kendimizi bu iki güzide toplum arasında hayır ve iyilik elçileri olarak kabul ediyoruz. Allah, maddî-mânevî bütün emeği geçenlerden râzı olsun.

 

* * *

İstanbul Uluslararası Kardeşlik ve Yardımlaşma Derneği (IBS)’in Açe bölgesinde kurmuş olduğu aşevleri, sağlık organizasyonları ve yetimhâneleri için destek olmak isteyen yardımsever okuyucularımıza, ilgili Derneğin telefon ve hesap numaralarını veriyoruz:

Albaraka Türk Üsküdar Şûbesi:

YTL: 35000456-1 / USD:35000456-2 / EUR: 35000456-3

Halkbankası Üsküdar Şûbesi:

YTL: 16000059 / USD:53000046 / EUR: 2P000034

Vakıfbank Üsküdar Şûbesi:

YTL: 2041602 / USD: 048000267452 / EUR: 048000178335

Tel: (0216) 342 85 99 - Faks: (0216) 343 15 19

* Bu yardım kampanyası İstanbul Vâliliği’nin 14.01.2005 tarih ve 1079 sayılı olur’u ile yapılmaktadır.

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle