Fıkhî Açıdan Ağlamak-2

Cenâzede ağlamak günah mıdır?

Sevilen bir insanın ölüm haberini almak, çok acı bir hâdisedir. Böyle acı bir haberin tesiri ile üzülmek, kederlenmek ve ağlamak, şefkat ve merhametin eseri olan insânî bir davranıştır. Bize düşen, karşılaştığımız bu zor hâdiseyi isyan ederek değil, sabırla hafifletmeye çalışmaktır. Nitekim Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- başına gelen musîbet ve çileler karşısında, kaderi tenkid mânâsına gelecek ve isyan ifade edecek tek bir kelime söylememiş ve bize bu konuda da güzel bir örnek olmuştur.

O, çok kıymetli hanımı Hazret-i Hatice Vâlidemizi ve -Hazret-i Fâtıma hâriç- bütün evlâtlarını kendisi hayattayken elleriyle toprağa vermiş, ancak Rabbine isyan edecek bir tek söz veya davranışta bulunmamıştır. Hattâ oğlu İbrahim, küçük yaşta vefat edince çok üzülmüş, mübârek gözyaşlarını tutamamıştır. Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh-:

“-Sen de mi (ağlıyorsun) yâ Rasûlâllah!” deyince, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“-Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Buna rağmen, biz Rabbimizin râzı olacağından başka bir söz söylemeyiz!..” buyurmuş, sonra da biricik oğlunu bağrına basıp:

“-Ey İbrahim, gerçekten senin firkatinden dolayı mahzûnuz!” deyip, gözyaşı dökmüştür. (Buhârî, Cenâiz, bâb 152, c. II, 80-85)

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bu davranışına ve sözlerine rağmen maalesef günümüzde yakınlarını kaybeden bazı kimseler, saçını-başını yolarak, elbiselerini yırtarak, kendilerini yerlere atarak, bağıra-çağıra ağlamakta, kadere ve Rabbimiz’e isyan mânâsı taşıyan nâhoş ifadeler sarf etmektedirler. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu tür ağlamaları açıkça yasaklamıştır.

 Abdullah ibn-i Mes’ud -radıyallâhu anh-, Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğunu nakletmektedir:

“Yanakları tokatlayarak, yaka-paça yırtarak, câhiliyet çığlığıyla ağlayan, bizden değildir!..” (Buhârî, Sahîh, Cenâiz, no: 1294; Fethu’l Bârî, III, 210)

 Ümmü Atıyye -radıyallâhu anhâ- da:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e biat ederken, bizden; «Ölünün arkasından dövünerek yas tutmayacağımıza dâir» söz aldı.” diye anlatır. (Buhârî, Cenâiz, no: 1294; Fethu’l-Bârî, III, 227)

 Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-’ın anlattığına göre, Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“-İki ses vardır ki, dünyada da, âhirette de lânetlenmiştir. Bunlar:

1-Nimete kavuşunca çalınan müzik âletinin sesi,

2-Musîbet ânında feryat sesi.” (Elbânî, Sahîhu’l-Câmii’s-Sağir, no: 3801)

 Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurmuşlardır ki:

“Feryad ederek ağlayan kadın, ölümünden önce tevbe etmezse, kıyâmet günü üzerinde katrandan bir gömlek, kir pas içinde bir elbise ile getirilir.” (Müslim, Cenâiz, no: 2157; Nevevî, VI, 475)

 Hadîs-i şerîflerde özellikle kadının zikredilmesinin sebebi, bağırıp-çağırma yahut ağıt yakma gibi işlerin daha çok kadınlar tarafından yapılmasından dolayıdır.

Abdullah ibn-i Ömer -radıyallâhu anh-, Hazret-i Hafsa Vâlidemizin, babası Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın şehid olmasına sebebiyet veren hançerlenme hâdisesi sebebiyle ağır hasta bir şekilde bulunan babasının başında ağlarken, Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- buna bile müsamaha etmemiş ve kızını şöyle uyarmıştır:

“-Dur bakalım kızım!.. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in: «Ölü, âilesinin kendisine (uygunsuz bir şekilde) ağlamasından dolayı azap görür.” buyurduğunu bilmez misin?” (Müslim, Cenâiz, no:2139; Nevevî, VI, 467)

 Bu durum, Hazret-i Âişe Vâlidemize ulaştığında, o şöyle buyurmuştur:

“-Hayır, onlar Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in bu sözünü ya unuttular, ya yanlış anladılar yahut şüpheye düşüyorlar. Vallâhi Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, aslâ; «Ölen bir kimse, birinin ağlaması sebebiyle azâb olunur.» dememiştir. Lâkin O -sallallahu aleyhi ve sellem-, ölen yahudi bir kadının ardından ağlayanlar için:

“-Bunlar ona ağlıyor, hâlbuki o azap görüyor.” buyurmuştur.

Fakat bu­nunla, onun ağlamak yüzünden değil, küfrü sebebiyle azaba dûçâr olduğu­nu anlatmak istemiştir. Yani “Onlar ağlaya dursunlar, kadın küfründen dolayı azap görüyor.” demiştir. Çünkü âyet-i kerîmede; «Hiçbir günahkâr nefis, başkasının günahını yüklenmez.» (el-En’âm, 164) buyrulmuştur.” diyerek Hazret-i Ömer’in bu rivâyetini tashih etmiştir.

 Cumhûr (âlimlerin çoğu) bu hadîs-i şerîflerden şu neticeye ulaşmıştır:

 -Hazret-i Âişe Vâlidemizin rivâyetinden anlaşılacağı üzere, bu hadis, müslüman olmayanlar içindir.

 -Öldükten sonra yas tutarak feryâd u figânda bulunma­yı vasiyet etmek, Câhiliye Araplarının âdetlerindendi. İşte ölüye azap veren ağıt, İslâm’ın yasakladığı ve İslâm’dan önce çok revaçta olan “bağırıp çağırarak”, Allâh’a karşı yakışıksız sözler söyleyerek, saçını, başını yolup elbisesini yırtarak ağlamak (niyâha)’tır.

Bilhassa ölünün böyle bir âdeti var idiyse ve âilesine bunu aşılamış, bir de arkasından böyle yapılmasını vasiyet etmişse, bu, kişinin azap çekmesine vesîle olur. Aksi takdirde Allah hiç kimseye, diğerinin suç ve günâhından dolayı azap etmez.

-Bir kısım ulemâya göre ise, bu hadislerden murâd: Ölen kimse­nin geride bıraktığı ağlayanları görerek “rikkate gelmesi ve üzülmesi”dir. Onun azap görmesinden maksat budur. (Buhârî, el-Cenâiz, IV, 105-116; Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Ebediyet Yolcusunu Uğurlarken, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları)

 

Namazda ağlamak namazı bozar mı?

Namazda dünyevî bir şey için, meselâ; hastalık, bir malın veya arkadaşın kaybolması vs. gibi musibetler sebebiyle sessizce ağlamak, namazı bozmaz. Ancak dünyaya ait bir işi hatırlayarak, harfler belli olacak şekilde sesli ağlamak, “âh, uf, of” gibi sesler çıkarmak namazı bozar. Ama kişi, hastalıktan dolayı kendisine engel olamadığı için inliyor “âh, of” diyorsa, bu durum da namazı bozmaz.

Namazda uhrevî bir sebepten dolayı; yani, Allah Teâlâ’nın korkusundan ya da cennet ve cehennemi hatırlamaktan dolayı ağlamak veya inlemek, “âh” demek namazı bozmaz. (Ayrıntılı Bilgi İçin Bakınız; Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, Erkam Yayınları, Namazda Konuşmak Bölümü, sh: 338)

 Abdullah ibn-i Şıhhîr -radıyallahu anh- şöyle demiştir:

“Bir keresinde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanına gitmiştim. Namaz kılıyor ve ağlamaktan dolayı göğsünden, kaynayan kazan sesi gibi sesler geliyordu.” (Ebû Dâvud, Salât, 158; Nesâî, Sehv, 18)

 

Ağlamak, abdesti bozar mı?

Gözyaşının kendisi necis değildir. Bunun için ağlamak, abdesti bozmaz. Ancak gözdeki bir ağrı veya hastalık sebebiyle gelen gözyaşı, iltihaplı olma durumunda abdesti bozar.

 

Ağlamak orucu bozar mı?

Gözyaşı, ağza girmediği müddetçe orucu bozmaz. Ancak gözyaşı veya yüz teri, ağza girecek olsa, duruma bakılır:

Eğer bir veya iki damla gibi az bir şey ise, orucu bozmaz. Çünkü bundan kaçınmak mümkün değildir. Fakat tuzluluğu bütün ağız içinde duyulacak derecede fazla olup da oruç hatırda iken yutulacak olursa, orucu bozar. (Devam edecek)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle