Bütün Kötülüklerin Anası

Bir derviş varmış. Hacca gitmek üzere yola çıkmış. Uzun zamandır biriktirdiği altınlarını bir keseye koymuş. O devirde belli aralıklarla, hemen her konak mesafesinde bulunan kervansaraylardan birisinde konaklamış. Orada hacca gitmek üzere yola çıkmış bulunan diğer hacı adayları ile de görüşmüş ve kervanlarına katılmak üzere müracaat etmiş. Aralarına kabul etmişler ve ertesi sabah erkenden yola çıkacaklarını bildirmişler. Derviş de gönül rahatlığı içinde kervansaraydaki odasına çıkmış. Akşam ve yatsı namazlarını müteâkip istirahate çekilmiş. Birden kapısı çalınmış. Kapıyı açmadan:

“-Kim o?” diye seslenmiş.

Kapının ardındaki ses, bir kadına aitmiş:

“-Kapıyı açabilir misiniz, size çok mühim haberlerim var.”

Derviş, tereddüt etmiş. İçinden bir ses, açmamasını söylediği hâlde kapıyı aralamış.

Sesin sahibi, genç ve güzel bir kadınmış. Kapı aralığından yel gibi odaya girivermiş. Kaşla göz arasında ne yapacağını şaşıran derviş, kapıyı kapatmadan kadından ne istediğini sormuş. Kadın, biraz da rahat bir ifâdeyle:

“-Benden bu kadar korkma. Sen yolcusun herhâlde… Bak sana çok kârlı bir teklifim olacak. Beni biraz dinler misin?” demiş.

Derviş, gönülsüzce:

“-Ne diyeceksen de ve hemen çık! Dinlenmem lâzım!..” demiş.

Kadın daha da pervâsızlaşarak:

“-Bana üzerindeki bütün paraları ver!” diye seslenmiş.

Derviş:

“-Hayır, ne münâsebet? Onlar benim hac için yıllardır biriktirdiğim paralar!.. Onları sana neden verecekmişim!.. Derhal odamı terk et, yoksa seni zorla çıkartırım!..” demiş.

“-Eğer bana dokunacak olursan, bir feryad kopartırım ki, bütün handakiler başına toplanır. Onlara bana saldırdığını söylerim!”

Derviş, bakmış ki papuç pahalı, tereddüt etmeye başlamış. Kadın, onun tavırlarını büyük bir dikkatle izliyormuş ve teklifini yenilemiş:

“-Bak, sen iyi bir adama benziyorsun. Sana üç teklifim olacak. İstediğini seç, ben de seni rahat bırakayım. Birincisi, bana bütün paranı ver. İkincisi, benimle beraber ol. Üçüncüsü de, işte şu getirdiğim şişeden bir bardak şarap iç!..”

Derviş, içten içe, büyük bir bâdirenin kenarında olduğunu fark etmiş. Seçenekleri düşünmeye başlamış. Parasını verse, hacca nasıl gidecek… Zinâya meyletse, bunca yıldır muhafaza ettiği istikametini ve mânevî makamını kaybetme riski var. Hem de hac yolunda… En mâsumunun bir kadeh şarap içmek olduğuna karar vermiş.

“-Tamam, şarap içmeyi kabul ediyorum. Ama hemen gideceksin.”

Kadın, “tamam” demiş ve kadehi doldurmuş.

* * *

Derviş, gözünü araladığında çoktan sabah olmuş. Olup bitenleri düşünmüş; ilk kadehle başlayan içki âleminin ardından o şûh kadınla birlikte olduğunu hayal meyal hatırlamış. Can havliyle, kesesinin bulunduğu yere elini attığında, paralarının yerinde yeller estiğini anlamış. O, en mâsum gördüğü içki ile kısa bir müddet de olsa aklı başından gitmiş, bu yüzden hem hac kervanını, hem paralarını, hem yıllardır emek verdiği dervişlik kisvesini yitirmiş. Tekrar en başa dönerek tevbe kapısına yönelmiş.

Öyleyse, insanın aklını başından alan, onu türlü kötülüklere sokan içki ve benzeri alışkanlıklardan uzak durmalıdır. Bazı şeylerin ilki, mânevî hayatımızın sonu olabilir. Bu zavallı dervişin düştüğü acıklı durum gibi bir hâle düşmemek için, aklımız, hep başımızda olsun!.. “Bir anlık gaflet, atı uçurumdan yuvarlar.” demişler. Allah, bizi göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimizin eline düşürmesin. Hâlimizi de, âkıbetimizi de hayreylesin!..

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle