Canlı Cenâze Hâline Getiren Zehir

Merak, merak, merak…

“-Merak ettim, denedim, şimdi de kurtulamıyorum.”

Günümüzün en yaygın kötü alışkanlığı olan sigarayı kullanan pek çok kişiden bu sözleri duyarız. İnsanın başına ne gelirse, meraktan gelir ya… O hesap! Fakat merak aslında ilgiyi, ilgi de öğrenmeyi sağlar. İyi ile kötüyü net bir şekilde ayırt edebilmemiz için bilgi elzemdir. O hâlde merakımızı, ona göre yönlendirmeliyiz.

Genel olarak sigara ve benzeri kötü alışkanlıklara; çocukluk ya da gençlik dönemlerinde başlanır.  Evlâtlarımızın ilgisini iyi işlere çekemezsek; Allah korusun, kötü şeylere kayabilirler. Bu da onların her iki dünyasını da karartmaya yeter. Zira zihin ve gönül, boşluk kabul etmez. Doğru olanı merak ettiğimiz takdirde “merak” iyidir. O hâlde evlatlarımızda iyiliklere karşı merak uyandırmak zorundayız. Fâtih Sultan Mehmed Han da çocukluk ve gençlik yılları yaşadı; ama aldığı eğitim neticesinde bütün alâkasını İstanbul’un fethi gibi güzel işlere odakladı ve kötü şeyler düşünmeye fırsatı olmadı.

Bir çocuk düşünün, âilesinde sigara içilmediği hâlde ona özenebiliyor. Sigaranın çok kötü bir alışkanlık olduğu net bir şekilde vurgulanmadığı takdirde; yavrumuzda “Evde sigara içilmiyor; ama içilebilir bir şey herhalde… Birkaç kez denesem ne olur?!” gibi bir düşünce oluşur. Yani; bir bakıma câizmiş gibi davranmamızdan kaynaklanıyor.

Sigaranın sağlığımıza, mâneviyâtımıza ve kazancımıza verdiği zararları; onun ne kadar kötü olduğunu, kesinlikle kullanılmaması ve içenlerin yanında dahî durulmaması gerektiğini net bir şekilde anlatmalıyız. İşte o zaman, hâdisenin ciddiyetini anlayan çocuk; değil onu denemek, merak etmeye bile korkar.

Birçok müslüman kardeşimizin de sigara kullandığına üzülerek şâhid oluyorum. Bunun başlıca sebebi; içkinin kesin olarak haram olduğu bilinirken, sigara için aynı şeyin düşünülmemesi ve daha çok “tercih meselesi” olarak görülmesidir. Öyle hâle geldi ki; sigara, artık çay gibi, çocuk, yetişkin, kadın, erkek demeden herkesin ağzında. Hâlbuki dînimiz açısından onu, içkiyle aynı kefeye koymak bile mümkün. Her türlü şüpheliden sakınmamız gereken bir dönemdeyiz. Kaldı ki; sigara, şüpheli değil, bugün tesbit edilen zararlarıyla haram olmaya çok yakındır. Vücûda verdiği sayısız zararlardan dolayı bazı ulema tarafından açıkça haram denmiştir.

Bir kez alıştıktan sonra, içmeyince sersemlik, çok içince de unutkanlık yapması da insanın aklına verdiği zararlardan bir tanesidir. Bedenin sıhhatine âşikâr bir şekilde zarar veren şey, mübah veya mekruh olamaz.

Kokusu ve dumanı yüzünden insanlara eziyet verir ve cemaatle namaz kılmayı zorlaştırır. Ayrıca Rabbimiz:

“…Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz!” (el-A’raf, 31) buyuruyor.

Tütünden daha açık israf olur mu? İsrafın haram olması hasebiyle de sigaranın haram olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Sigara içenlerden; onu içmek için hep bir bahaneleri olduğunu işitiriz. Ergenlik çağına gelmiş bir çocuk, delikanlılığa adım atmaktadır. Çevresinde sigara içen birkaç kişi, güyâ arkadaşça yaklaşarak:

“-Oğlum, yak bir tane!..” der.

“-Ben içmem.”

“-Niye, sen erkek değil misin, bunu içecek kadar cesâretin yok mu?” gibi sözlerle o genç, farkında olarak veya olmayarak hayat boyu esâretinden kurtulmakta zorlanacağı bir tuzağa çekilir.

İyi de erkeklik, sigara ile mi ölçülür? Üstelik yapılan araştırmalara göre; sigaranın erkekliği azalttığı, hatta aşırı derecede tüketildiğinde de zamanla yok ettiği ispatlanmıştır. Evlâtlarımızı, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sünnetine uygun tercihler yapmaya alıştırarak, bunun dışındakileri rahatça reddedebilecek karakterde yetiştirmeliyiz. Kendi prensiplerimizi de şunun bunun sözüne bakarak değil, dinimize göre koymalıyız. Böylece bizden yaşça küçük olanlara iyi bir “örnek” oluruz.

İnsanların sigara kullanmak için bahaneleri varsa; benim de içilmemesi gerektiğini savunmak için sebeplerim var. Her şeyden önce apaçık bir israf olduğu için bu illetten uzak durmamız elzemdir. Diyelim ki; bunca zararına rağmen dinimizce haram değil. O zaman içene ne kazandırıyor bir düşünelim. İnanın hiçbir şey... Peki, kaybettirdiklerini sayalım. Maddî olarak külfet olduğu için kazancımıza ortak. Sağlığımızı yitirmemize sebep oluyor. Bedenimizin ve ağzımızın kötü kokmasının, dişlerimizin sararmasının başlıca sebebi... Yüzümüzün nurunu azaltarak çirkinleştiriyor. İçimizi ve dışımızı kirletiyor. (Sigara kullanan kişinin kanı, sigarayı bıraktıktan sonra en az altı ay içinde temizlenebiliyor). Elimizden gençliğimizi alarak erken yaşlanmamızı sağlıyor. Hâfızamızı zayıflatarak düşünme yeteneğimizi yok ediyor ki; bir müslüman için bu çok önemli. Zira uyanık, akıllı ve firâsetli olmak zorundayız. Ayrıca enerjimizi azaltarak ibâdetlerimizde gevşeklik göstermemize yol açıyor. Velhâsıl sigara; insanı daha hayatta iken canlı cenaze hâline getiren zehirden başka bir şey değildir.

Ayrıca; Cenâb-ı Hakk’ın bizleri “ahsen-i takvîm”, yani en güzel varlık olarak yaratıp, Müslümanlıkla şereflendirmesi hasebiyle de her şeyin en güzeline lâyık olduğumuzu düşünüyorum. Rabbimiz Bakara Sûresi, 30. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor:

“Hatırla ki, Rabbin meleklere: «Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım!» dedi. Onlar: «Bizler hamdinle Seni tesbih ve takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?» dediler. Allah da onlara: «Sizin bilemeyeceğinizi herhâlde Ben bilirim.» dedi.”

Hak Teâlâ’nın bize lâyık gördüğü değer ve mevkiyi, biz niye kendimize vermiyoruz ki!.. Rabbimiz güzeldir, güzel olanı sever. O hâlde yüce Mevlâmızın yeryüzündeki vekilleri olarak; temiz, sağlıklı, dinamik, güzel kokan, akıllı müslümanlardan olmak zorundayız.

Cenâb-ı Hak cümlemizi, sevip râzı olduğu bir yaşayışı yeryüzünde en güzel şekilde temsil edebilen kullarından eylesin! Bizleri sigara gibi kötü alışkanlıkların pençesine düşmekten korusun! Bu gibi illete mahkûm olan kardeşlerimizi de en kısa zamanda hayırlısıyla kurtarsın... Âmin!

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle