Dünya Malına Tamah Etme

İnsan, hayat boyu bazen fakirlik ve geçim darlığı, bazen de bolluk ve genişlik ile imtihan edilir. Hayat, dümdüz bir şerit gibi akıp gitmez. İnişi ve yokuşu olur. Kula düşen, sıkıntı ve darlık zamanlarında sabretmek, bolluk ve genişlik zamanlarında da şükretmektir. Dolayısıyla hayatın bütünü sabır ve şükür dengesi içinde devam edip gider.

Bütün yaratılmışların Efendisi, Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendi hayatında birçok sıkıntı ve mahrumiyetlerden geçmiştir. Gün gelmiş açlıktan mübârek karnına taş bağlamıştır. Haftalar, aylar geçtiği hâlde evinde ocağın yanmadığı dönemler olmuştur. O, böyle zamanlarda hurma ve su ile açlığını bastırır ve yine de Rabbine kulluk ve şükründen geri kalmazdı. Dünyaya vedâ ettiği gün, zırhını, bir miktar arpa karşılığında rehin bırakmıştı.

Onun ümmeti olan bizler de, bütün hayatımızı dünyevî tat ve istekler uğruna tüketmemeliyiz. Belimizi doğrultacak birkaç lokma ile karnımızı doyurduktan sonra kendimizi âhireti kazandıracak işlere vermeliyiz. Hele dünya servetlerine fazlasıyla nâil olmuş kimselere imrenerek bakmak ve yarın o dünya servetinin her kuruşundan hesaba çekilecek olduğumuzu unutmak, büyük bir gaflettir.

Evet, mal ve dünyalıklar, hayatı devam ettirmek için şarttır. İnsan yabancıya değil, dosta bile muhtaç olmamak için çalışmalı, helâlinden kazanmalıdır. Bana birkaç lokma yeter deyip çalışma ve gayreti terk etmek, kendisini ve âilesini, başkalarının eline bakar hâle getirmek doğru değildir. Ancak burada dengeyi kaybetmemelidir. Çok değerli bir nimet olan hayatımızın hepsini, sırf daha fazla servet sahibi olmak için harcamak da “vakit israfı”dır. Dünya için, orada duracağımız kadar; âhiret için de orada kalacağımız kadar hazırlık yapmalı, şükür, sabır, kanaat ve teslimiyet ehli olmalıyız. Bütün himmet ve gayretimizi dünyaya sarf edip de âhirette bir de kazandıklarımızın şüpheli ve haram olması sebebiyle sıkıntı yaşamayalım. Sonuçta rızık, Allah’tandır. Herkesin rızkı takdir ve taksim edilmiştir. Cenâb-ı Hak’tan vereceği nimetlerin hayırlısını isteyelim ve elimizden geleni yaptıktan sonra, bize nasip olan rızkımıza da kanaat ve şükredelim. Allah, cümlemizi, sabreden ve şükreden kullarından eylesin.

Burada başımızdan geçen bir hâtıramı da sizlerle paylaşmak isterim. Yıllar önce, muhterem beyim Mehmet Bey, kolundaki çantayla işten dönerken vapurda çantası denize düşüvermiş. Büyük bir heyecan ve üzüntü içerisinde, bir kayık tutarak çantanın düştüğü yerleri araştırmışlar, ama koca deniz… Bulmak ne mümkün?! İçinde para, sened ve birçok kıymetli evrak var. Çaresiz eve dönüyor. Durmadan duâ ve niyaz ediyor, hâcet namazı kılıyor. Zaten çanta bulunsa da içindekilerin deniz suyunda ziyan olmaması mümkün değil!.. Ertesi gün yine vapura binip işyerine gidiyor. Günün ilerleyen saatlerinde, işyerine hiç tanımadığı iki kişi geliyor. Ayaklarında balıkçı çizmeleri… “Mehmed Topçu kim?” diye soruyorlar. Beyim, “Benim, buyurun!” diyor. Adamlar kendilerini tanıtıyor ve hikâyelerini anlatıyorlar. “Biz, balıkçıyız. Her gün ağlarımızı atar, balık avlar, sonra bunları satarak geçimimizi sağlarız. Dün de denizde balık avlarken, ağa bir el çantası takıldığını fark ettik. Çantayı açtık, içindekilerin ıslandığını görünce, hemen kulübemize gidip hepsini mandallara astık, kuruttuk. Sonra da çantadaki adrese bakıp sizi bulduk. Buyurun, çantanız ve içindekiler!..” Mehmed Bey, çantaya bakıyor ve içindekilerin hepsinin sağsâlim yerinde durduğunu görünce, önce şükür secdesine kapanıyor, sonra da bu balıkçıların gönlünü almak için:

“Bana öyle büyük bir iyilik yaptınız ki, bilemezsiniz! Dileyin benden ne dilerseniz!” diyor. Bir tanesi ufak bir bahşişe râzı oluyor. Diğeri de, “Benim ömrüm balıkçılıkla geçti, eğer imkânınız varsa, oğluma bir iş istiyorum.” diyor. Beyim, o balıkçının oğlunu bir plastik fabrikasına götürüyor ve orada işe başlamasına vesîle oluyor. Gel zaman git zaman, fabrika sahibi, kızıyla, bu balıkçının oğlunu evlendiriyor. Çok geçmeden kendisi de vefât ediyor. Koca fabrika, balıkçı ve oğluna kalıyor. Cenâb-ı Hak, kendi rızâsı yolunda, küçücük bir kanaat gösteren kişiye bile dünyada bu kadar mükâfât veriyorsa, kim bilir, öbür dünyada neler hazırlamıştır. Rabbim, rızâsı yolundan ayırmasın. Âmin.

PAYLAŞ:                

Zahide Topcu

Zahide Topcu

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle