Çorbacı

Ölüm değil beni korkutan boş bir hayat ardından, varacağım yer olması sıkıyor canımı. Nedir ki kırk’lı elli’li yıllar, billahi çok değil. Hele hele çizilen bu yolda bize hiç gelir. 

Ne beklersin ki hayattan çorbacı? Ne bekler hayat senden?

İkiniz de tüketirsiniz hoyratça zamanı. İşte geride kalanlar sıkar biraz canımı. Yedi yaşında başlarsın okula, sayma ondan öncesini. Sonra yıllar yılı gider gelirsin kara tahtalı değirmene. Berrak zamanı öğütmek için. Yirmi iki civarı alırken diplomanı, tüketivermişsindir üçte birini zamanının.

Diploma yetmez diyor çorbacı. İyi bir iş bul hele bakalım. Askerliğini de yap, sonra da evlen bakalım. İşte bir on yıl daha uçuveriyor ansızın. Yaş oluyor otuz beş. Gerçekten yarısı mıdır yolun? Belki de yarısından da yakın. Geriye bakma sakın, ey küheylan kopuverir zincirleri hayatın, bir iplik gibi ansızın.

Hele bir borçlarımızı ödeyelim, sonra daha iyi yaşarız, şimdilik biraz sabır diyor karım Nazife… Eee doğru da söylüyor hani. Hele başımızı sokacak bir yuva olsun da gerisi kolay diyor. Eeee bu da doğru hani…

İşte böyle yitip gidiyor zaman… Hep on seneler yirmi seneler eriyen buz misali. Karım, çocuklarım, kooperatif başkanım, yardımcım, Tek tük arkadaşlarım ve tv’deki haber spikeri… Bu kadar çevremizdekiler, bunlara bakıyor yıllardır gözlerim. İşte bu yüzdendir ki, miyopsun diyor doktorum. Tak iki numara gözlük, ellinci yaş günümü kimse fark etmiyor bile. Çünkü ufaklığın diploma töreni var. 

Ne biçim alışveriş bu anlayamadım gitti. Yapmak istediğim bir çok şey özlem kapısında gitti. Hırs ile saldırıyorum mutfağa, ne varsa atıştırmak için… Sıcacık bir el tutuyor elimi. Perhiz yapmalısın artık diyor karım Nazife. Eee doğru da söylüyor hani. Kalan on yılımın birkaç yılı hastalıklarla geçiyor. Gerisi de torunların peşinde.

Eee hani yaşayacaktık? Hani yaşayacaktık diye bağırıyorum!!! Sakin ol! Sakin ol! diyor karım, tansiyonun düşecek. Eee doğru da söylüyor hani… Nedir hayatın kısır döngüsü, anlayamadım gitti. Elimdeki tek sermayemdi, bir gün gibi bitti. İyi yaşadık, hoş yaşadık diyor karım Nazife… Patronların da pek severdi seni. Çok da çalışırdın hani, Bak her şeyimiz var. Büyüdü sayılır çocuklar da… Daralacak da ne derdin var?!. Hadi neşelen artık. Eee doğru da söylüyor hani. Bir karı, birkaç çocuk, bir ev, bir araba… İşte hayatın bilançosu bu!

Hayır, hayır korkuyorum ölümden… Boşa geçen bir hayatın ardından nasıl gidilir oraya? Özgürce çizmeliydim, hayatımı zor da olsa. Özgürce ulaşmalıydım sona. Yalnızlıkla bile yaşansa, kanaviçe gibi dokumalıydım hayatı… Güzellikleri, sırları...

Güzel yaşanmış bu gün; her dünü bir mutluluk rüyası, her yarını bir umut hayali yapar. İyi bak, onun için bu güne, böyle olmalı şafağa selâm..!

 

(“http://www.angelfire.com/80s/savas/hayat.html” adlı internet adresinden)

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle