YAZ VE TESETTÜR

Çok sıcak…

Bu hava, bizim gibiler için bir imtihan mı?

Düşünüyorum.

Etraf gözümde sıcaktan buhar olup dalgalanırken, şeytanla olan mücâdeleme devam ediyorum.

Daralıyor, bunalıyorum.

Tesettürün gerektirdiği gibi giyiniyor, ama dayanamıyor, sorguluyorum.

İslâm’da neden bu mevsime özel bir hüküm yok? Neden ben de diğerleri gibi üzerimdekileri hafifleterek serinlemiyorum?

Aslında etrafımdaki et pazarı hâline dönmüşlere sorsan, onlar da sıcaklardan şikâyetçiydi nedense!? İçimde bir ses:

“−Nasıl giyinirsen giyin, sıcaktan rahatsız olmaman mümkün değil!..” diyordu bana. Ama şeytan, yine de rahat bırakmıyordu beni…

Bir adım atmalıydım, gerçeklere doğru... Savaşımı kazanmalıydım, içimdeki Firavun’a karşı... Ve nefsimin sorduğu her sorunun doğru cevabı için araştırmaya başladım.

Öncelikle aklıma bilimsel olarak İslâmî hükümlerin karşılığını bulmak geldi.

Düşünüyor ve anahtar cümleyi kuruyordu zihnim!..

“Güneşi yaratan da Allah, tesettürü emreden de!..”

Eee… Şimdi ben -hâşâ- O Yaratıcı’dan daha mı iyi mantık yürütecektim acaba?

Bu cümle, tüm kilitleri açacak bir şifre oluyor ve ben düşündükçe ufkumu aydınlatıyordu.

Ardından “Yazın Yapılması Gerekenler” diye bir sağlık araştırması çıktı karşıma... Dikkatimi çekti, okumaya başladım.

Güneşin cilt kanserine kadar varan büyük çaptaki zararları anlatılıyordu bu yazıda… Deride lekeler, çillenme, deride kalınlaşma ve kabalaşma, erken yaşlanma, ince damarların oluşması, deri esnekliğinin kaybolması ve nihayet deri kanserleri olarak artarda sırlanıyordu bu zararlar.

Neyse ki çaresini de söylüyorlardı, korunmanın... İşte tam bu noktada, araştırmam büyük bir değer kazanıyor ve nefsimin vesveseleriner tokat gibi bir cevap oluyordu.

Güneşten korunmak için; özellikle başımızı, omzumuzu güneş ışınlarından korumamız gerektiğini, vücudu mümkün olduğu kadar örtebilen bol ve açık renkli, uzun kollu t-shirt veya elbiselerin tercih edilmesinin gereğini anlatan satırlar, gözlerimin fal taşı gibi açılmasına sebep oluyordu.

Heyecanla devam ediyordum; giyilen giysilerin, koruyucu kremlerden daha etkili olduğunu söyleyen herhangi biri de değildi, bir tıp doktoruydu.

Yazın kavurucu sıcağında, başımı Allah rızası için örtmem, tesettüre uygun kıyafetler giymem, beni benden çok tanıyan yüce Yaratıcı’mın, beni hastalıklardan muhafazasıydı aslında…

Gözyaşlarıma hâkim olamıyorum.

Nasıl bir merhamettir ki; ben şüphe etmiş, şeytanla bir olarak sorgulamıştım hükümlerin sebeplerini… Ancak O, bana ne kadar kıymet verdiğini, beni ne kadar çok sevdiğini bir kere daha göstermişti.

Okuduğum her satırda, O’na olan muhabbetim ve bana karşı olan sevgisini hissetmem, en büyük tesellim olmuştu yüreğimde…

Aslında bedenimi bunaltan güneş değil, O’na karşı duyduğum muhtaçlığın kavurucu tesiriydi sadece…

Affet yâ Rabbi, Sen’in hükümlerinde tereddüt edip kendi âciz aklımla sorguladığım için…

Ne güzel bir şey, Allâh’ın emir ve yasaklarına gönülden, tereddütsüz ve tâvizsiz teslim olabilmek!.. Rabbim, bu hâli bizlere de nasip et!..

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle