Şuurlu Tüketici

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’nın açıkladığı bilgilere göre;

-Türkiye’de bir yılda yetişen 1 milyon ton meyve ve sebzenin %25-40’ı israf ediliyor.

-Türkiye’de bir yılda israf edilen gıda miktarı 26 milyon ton ve bunun maddî karşılığı, 214 milyar lira…

TÜBİTAK tarafından yapılan araştırmalara göre; israf edilen toplam sebze ve meyve miktarı 12 milyon ton ve 25 milyar lira değerinde. Bu miktar, Türkiye’nin toplam meyve-sebze ihracatının dört katı… Aynı araştırmaya göre, Türkiye’de günde 4.900.000, yılda 1,7 milyar ekmek israf ediliyor.

Su kaynaklarımız kısıtlı ve israf çok fazla. Türkiye, dünyanın en hızlı nehirlerinden birkaçına sahip olsa da su rezervleri bakımından alt sıralarda yer almakta.

Türkiye’de su kaynaklarının verimli kullanılamaması, geleceğe ilişkin tehditleri ciddi boyutlara ulaştırmakta...

Bir insanın biyolojik ve hayatî faaliyetleri için asgarî su tüketimi ihtiyacı 25 litredir. Ancak çağdaş hayat, bir günlük ortalama su tüketim standardını 150 litre olarak kabul etmektedir. Dünya ülkelerinde değişken olan bu miktar, Türkiye’de kişi başına 217 litredir.

Ülkemizin üç tarafı denizlerle kaplı olsa da “tatlı su varlığı” açısından zengin bir ülke değiliz. Türkiye genelinde yıllık ortalama yağış miktarı, 573,4 mm olup bu rakam, dünya ortalamasının (800 mm) altındadır. Bu yağış miktarı, 2020’de 500 mm, 2021’de ise 530 mm civarında ölçülmüştür.[1] Bu durum, kendi ülkemizin yıllık ortalamasının da altına düşmeye başladığımızı gösteriyor.

ABD ve Avrupa ülkelerinde israf edilen yiyecek miktarıyla dünya nüfusunun üç katı beslenebilmekte.

Son istatistiklere göre, her yıl dünyada üretilen gıdaların üçte biri ya kaybolmakta ya da israf edilmekte... Gıda maddeleri içinde en çok israf edilen ürünler ise, meyve ve sebzeler...

Zengin ülkelerde sadece tüketiciler tarafından israf edilen gıda miktarı, 230 milyon ton. Bu miktar, Sahra Altı Afrika ülkelerinin ürettiği gıda miktarını eşit. Kişi başına düşen gıda israfı miktarları, dünyadaki kaynakların dengesiz dağılımını ortaya koymakta. Tüketiciler tarafından israf edilen gıda miktarı, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde 95-115 kg arasında iken, Sahra Altı Afrika ülkelerinde bu miktar, 6-11 kg civarında.

* * *

Zikrettiğim bu bilgileri bir radyo programında dinlerken bu konuyu ele almam gerektiğini düşündüm. Aslında mesele hepimizi yakından ilgilendiriyor. Zira bu dünyada birlikte yaşıyoruz; kaynakları doğru ve dengeli bir şekilde kullanmazsak yine hep beraber zarar göreceğiz.

Öncelikle “Gıda israfına yol açan sebepler nelerdir?” diye düşünüp araştırmaya koyuldum. Gördüm ki; şuursuz bir tüketim anlayışı, satış ve pazarlama sektöründeki hırs ve açgözlülük, bazı tekonolojik ilerlemeler, ürün cazibesinde artış, albenili reklamların tesiri, beslenme kültüründeki eksiklik ve yanlışlar, sosyal ve kültürel sâiklerle gereksiz, hedefsiz şekilde elde edilmiş ihtiyaç fazlası tüketim malzemeleri ve bunların geri dönüşümünün sağlanamaması...

 

Peki, Gıda İsrafının Önüne Geçmek İçin Neler Yapılabilir?

Dünyada ve elbette ülkemizde, gıda israfının önüne geçilebilmesi için öncelikle “ihtiyaç fazlası” olarak alınan ve bu sebeple “potansiyel israf adayı” olan gıdaların alımının terk edilmesi gerekiyor. Başka bir ifadeyle gerçekten ihtiyacımız olmayan hiçbir şeyi almamalıyız.

-Gıda israfını gündemde tutmalı, bu husustaki kampanyalara, eğitim ve teşviklere önem vermesi ve toplumsal bir şuur ve hassasiyet kazanmalıyız.

-Değerlendirilmesi mümkün olan gıdalar için geri dönüşüm alternatifleri geliştirmeli, dönüşümü mümkün olmayan ihtiyaç fazlası gıdaları ise sahipli-sahipsiz hayvanlara yiyecek vb. vermek suretiyle değerlendirmeliyiz.

Bizler ekmek, su ve diğer gıdaların değerli bir “nimet” ve ziyan edilmesinin “haram” olduğu şeklinde bir kültür ve anlayışıyla yetiştirildik. Bu güzel kültür ve anlayışları yeni nesillere de aşılamak gerekiyor. En yakınındaki kimseler olan anne-babalarından ekmeğin kırıntısına, suyun tek bir damlasına bile önem verildiğini görmek, çocukların zihnine kalıcı bir davranış olarak yerleşiyor. Tabi bu davranışlarımız tutarlı ve devamlı olmak şartıyla…

Ülkemizde ekmek israfı yüksek boyutlarda. Bunu asgariye indirmek zorundayız. Ancak maalesef toplum olarak henüz yeterli bir şuur ve sorumluluk seviyesine ulaşmadığımızı düşünüyorum. Yiyebileceğimiz kadar ekmek alıp artan parçaları da farklı şekillerde (kıtır ekmek, köfte içi, kanepe, kızartma vs. gibi) değerlendirebiliriz. Ama lütfen çöpe atmayalım. Unutmayalım ki, o ekmeklerde açların da hakkı var!..

Meyve ve sebzeler de Allah Teâlâ’nın biz kullarına bol bol sunduğu nîmetlerden… Tüketeceğimiz kadar almak, fazlasını ise paylaşmak en güzeli.

Köylerimiz de bol olan meyveler; pekmez, pestil, meyve kurusu, reçel yapılarak değerlendirilir. Sebzeler ise bazı yörelerde güneşte kurutulur; ekseriyetle de konserve, salça ve turşu yapılır. En güzeli ise; herkesle paylaşılır, aslâ israf edilmez.

Şunu eklemeden geçemeyeceğim; gönlü güzel yurdum insanı, meyveleri toplarken daldakilerin hepsini toplamaz ve:

“-Bu meyvelerde kurdun, kuşun da hakkı var; kalanını da onlar yesin!..” der

Ne güzel bir düşünce değil mi? Verenin hürmetine verebilmek, infak edebilmek... Dilsiz mahlûkata bile verdiklerimizin hakikatte “bizim” olduğunu bilmek...

Netice olarak etrafımızda çöpten ekmek toplayarak yaşamaya çalışan insanların yaşadığı bir dünya, gıda israfının ulaştığı boyut itibarıyla, gerçek kıymetini yitirmiş bir dünyadır. Her gün gözümüzle şâhid olduğumuz bu manzaralara rağmen vurdumduymaz bir şekilde yiyip içtiklerimizin bu dünyada da, âhirette de bir faturası olacaktır, elbet…

Hayat kaynağımız, olmazsa olmazımız suyla ilgili de birkaç hatırlatma yapalım: İnsan bedeninin dörtte üçü sudur. İnsanoğlu, su olmadan yaşayamaz. Yazımın başında, ülkemizin su zengini bir ülke olmadığını söylemiştim. Öyleyse insan, hayvan ve bitkilerin hayat kaynağı olan suyu israf etmeden, sadece ihtiyacımız kadar kullanmak zorundayız. Boşa akan her damlada Afrika’daki susuz insanların gözyaşını görmek mümkün... “Onların yaşadığı açlık ve kuraklığı biz çıkarmadık!” diye düşünebiliriz, ama bugün onların açlık ve yoksulluğunda, bizim elimizdeki imkânları hoyratça kullanmamızın da bir payı var.

Ünlü aktör Morgan Freeman’a göre insanlık, Afrikalı bir anne çocuğuna, “Tabağındaki yemek bitecek!” diye bağırdığında kurtulacak. Biz de dünyadaki bütün açlar doyana kadar tıka basa yemek yeme, bütün ağlayanlar gülene kadar katıla katıla gülme alışkanlığımızdan vazgeçelim ki, âhirette en azından sığınabileceğimiz bir mazeret kapımız, Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna çıkacak bir yüzümüz, belki kurtulmamıza vesile olacak bir sâlih amelimiz olsun!..

 

[1] https://mgm.gov.tr/veridegerlendirme/yillik-toplam-yagis-verileri.aspx.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle