Bu mahallenin yeni konukları vardı… Suriyeli mülteci bir âile ve 5 çocuğu… Barınmaları için kiraladıkları bu köhne ev, onlar için belki de bir köşktü. Binlerce mülteci, savaş ve zulümden kaçarken hayatlarını kaybetmişlerdi. Onlar şanslılardandı, hayattaydılar, sığınacak bir ülke, başlarını sokacak bir ev bulmuşlardı.
O, bir devrin bitip Cumhuriyet’in kuruluşuyla başlayan süreçte, siyâsî ve sosyal çalkantıların yoğun olarak yaşandığı, kıtlığın hüküm sürdüğü, ekonominin taban yaptığı, zor yılların müşâhidi bir hanımefendi… Bu kadar uzun bir ömürde sayısız acı-tatlı hatıra biriktirmiş, tâbir yerindeyse “hayat profesörü” olmuş, koca bir çınar o… Sizi, satırlarım aracılığı ile tanıştırma...
Öğleden sonra yola çıkmıştık bile… İki oğlum önde, eşim ve ben arka koltukta, yirmi beş yıl aralıksız gidip geldiğimiz Anadolu’nun o sâkin, huzur bahşeden bağrına doğru yola koyulduk. Yollar, bayram sebebiyle boştu. Eylül ayının güzel bir gününde, sağ ve solumuzda uzanan boş tarlalar, ekim ayının habercisi gibiydi. Bu uçsuz bucaksız tahıl tarlaları, dağlar, taşlar insan...
21. yüzyılın önemli problemlerinden biri de şüphesiz “yalnızlık”tır. Sanayileşmenin getirdiği menfîliklerden biri olan yalnızlık, bütün dünyada hızla artıyor. Yalnızlıktan en fazla zarar görenler ise, yaşlı ve kimsesizler… Âilenin küçülmesi ile yalnızların sayısı gün geçtikçe artmaya devam ediyor. 2015’e ait istatistik bilgiler şöyle: Yaşlı nüfusun % 56,2’si kadın, dün...