Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Günümüz insanının değişen zihniyetinin en büyük misallerinden bir tanesi de “mala sahip olma” hakkındadır. Çokça mala sahip olanlar, ne yaparsa yapsınlar, nasıl yaşarlarsa yaşasınlar insanların nazarında üstündürler, haklıdırlar. Bu sakat anlayışa göre, para, mal veya makam, her türlü hatayı örten bir zırh, her kapıyı açan anahtar ve hem insanlar nezdinde ve hatta Allah katında yükselmenin en önemli vâsıtasıdır. Bu sebeple zenginler, girdikleri yerde itibar görür, başköşeye oturtulur, makbul ve muhterem insanlar olarak hürmet görürler. Ve yine bu sebeple zengin olmak için her yol mübahtır.

Bir de bu mal ve makama sahip olmayan, sıradan, silik ve fakir kimseler vardır. Bunlar, iki yakalarını bir araya getirmekte zorlanırlar. Sabahtan akşama helâlinden rızık peşinde koştukları hâlde ellerine geçen iki lokma, ne kendilerine, ne de âilelerine yeter. Yine yokluk ve açlık içindedirler. İçten içe varlıklı kimselerin hâline bakar ve imrenirler. Bazen içlerinde kaderlerine karşı bir küskünlük oluşur, bazen de büyük bir nefret ve kinle zenginlere karşı diş bilerler.

Hâlbuki bütün bu değer yargıları, dünyaya bakış tarzıyla alâkalıdır. Ve hâkim kültür hâline gelmesine rağmen Allâh’ın indirdiği en mükemmel dinin ölçülerine vurulduğunda hiçbir mânâsı yoktur. Çünkü bu dinin ölçülerine göre, üstünlük takvâ iledir. Yani Allah sevgisi, Allah korkusu ve Allâh’ın dinini yaşamaya çalışmak ile… Daha dindar olan, Allah katında, insanların en makbulüdür. İster fakir, ister zengin olsun, fark etmez.

Mal, tek başına, ne üstünlük ve ne de haklılık sebebidir. Hatta servet, çoğunlukla insanın ayağına takılan bir zincir gibidir. İnsanın hürriyetini azaltır, sorumluluklarını arttırır. Gereği gibi kullanılmadığında vebâli mucibdir.

Allah, kullarından dilediğine, dilediği kadar verir. O’nun nazarında, dünyanın bir sinek kanadı kadar değeri olmuş olsaydı, onu kâfirlere vermeyeceğini bildirmiştir. Hatta inkârcıların rahat ve konfor içinde yaşamalarına, diyar diyar gezmelerine imrenmemek gerektiğini, bunun geçici bir fayda olduğunu, âhirette ise büyük ve kalıcı bir azabın kendilerini beklediğini haber vermiştir.

Öyleyse, mal nedir? Zenginlik ve fakirlik ne? Zenginler, Allâh’ın seçkin, mümtaz ve değer verdiği kulları; fakirler ise, âdeta ihmal ettiği, değersiz gördüğü, sefil ve zavallı kulları mı? Zenginlik, bir lütuf ve ihsan; fakirlik bir cezâ ve kahır mıdır?

Şebnem Dergisi’nin bu sayısında bu konuya kısaca temas edelim istedik. İnsanlara, hayata ve dinimize karşı bakışlarımızı düzeltmemiz gereken hayâtî bir konu… Böylece insanlar, mal ve servet peşinde koştuklarından daha çok, Allâh’ın katında daha iyi bir kul olmaya koşarlar belki… Fakirlerin, Allâh’a ve kadere karşı kırgınlıkları azalır; zenginlerin de şımarıklık ve bencillikleri… Böylece toplum olarak Rabbimizin rızâsı istikametinde topyekûn bir kulluk arayışına yöneliriz.

Şebnem Dergisi olarak Kasım ayının başında Tüyap Kitap Fuarı’nda ve ardından Osmaniye’de okuyucularımızla buluştuk. Bu programların hazırlanmasına vesile olan bütün kardeşlerimize bütün kalbimizle şükrânlarımızı arz ederiz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle