Bir Anneden Hâfızlık Yapan Kızına…
“Ey benim güzel kızım!
Birden dört sene öncesine dönüverdim. Gönlümdeki arzu, hep hafız olmandı. Bunu ne kadar belli etmesem de…
“–Anne, ben hafız olamam ki!..” der dururdun, yüreğime farkında olmadan küçük küçük korlar düşürürdün. Tâ ki, 4 Temmuz 2004 Pazar gününe kadar…
Muhterem Hocamız, babamızı ziyarete gelmişti. Deden,
“–Torunum Kur’ân Kursu’nda okuyor!” dediğinde, muhterem hocamız sözlerine şöyle devam etti:
“–Bereket olur inşâallah!.. Genç hocalara ihtiyaç var. Hoca olursa, anne ve babasına da sadaka-i câriye olur.” demişti.
Böylece bir Allah dostunun duâsı ve bereketi ile, bir de baktın, kendini hâfızlık elemelerinde buldun. İki buçuk sene, üzüntüleriyle, sevinçleriyle, sıkıntıları ile bir serüven gibi geldi geçti!.. Allâh’a ne kadar şükür etsem, azdır!..
Bu duygu, bu onur, kaç anneye nasip olabilir?!
“–Ama anneciğim, ben ne kadar lâyıkım ki!.. Belki de kıymetini bilemiyorum!.” diyordun, her fırsatta… Aslında senin bu endişen bile seni ne kadar yüceltiyordu!..
Sen ağladın diye ağladım, sen güldün diye güldüm. Bazen gözyaşlarımın tuzları çorbalara karışırdı. Ne zaman:
“–Dersimi verdim, anne!” dediğinde tekbir getirmeye başlardım, kendi kendime...
Âh yavrum, bir gün bana dersini verdiğinde, nefesimi tuttum, hata yapmayasın diye!.. Ama sen o âyetlerin ağırlığıyla yerinde duramıyordun!.. O sîmânın değişikliğini, kıpkırmızı oluşunu gözlerimle gördüm. Nihayet bitirdin. Şimdi has yapıyorsun… Heyecanla muvaffakiyetini bekliyoruz. Sınavlar yakın, heyecanımız dorukta!..
Benim ve babanın hayatı, sanki senin üzerine kurulu gibi... En sevinçli günümüz, seni ziyarete geldiğimiz gün!.. Bazen düşünüyorum:
“–Aman Yâ Rabbim! Benim, hâfız bir kızım var...”
Hani bazıları der, ya, “Kızım şu okula gidiyor, şu üniversiteyi okuyor!..” diye gururlanırlar. Ben de:
“–Benim kızım hâfızlık yapıyor!..” demekle mutlu oluyorum. Bu cümle beni en gururlu anne yapıyor.
Ne çileler çekmene rağmen, zaman zaman “Anne ben bırakacağım galiba!” demene rağmen, bazen yalnız başına kalmana rağmen, pes etmedin, sabrettin... Cennetin kapısını açtın inşâallâh!..
Bizi de cennette yanına alırsın değil mi? Benim akıllı ve sabırlı kızım...” (Yasemin Nurgül Gönül)
Bir Hâfızdan Hâfız Kardeşlerine
Sana “İşte Yürüyen Kur’ân!” denildiğinde, aşktan İmâm-ı A’zam gibi uykuların kaçmalı, Mevlânâ gibi aşkın sarhoşluğu seni senden alıp O’na götürmeli!..
Hâfızlık çalışan kardeşlerime âcizâne tavsiyelerim:
1-Hâfızlığın birinci şartı, istemektir. Hâfızlığı istemek, canlı Kur’ân olabilmeyi arzu etmek, Allâh’ın rızâsına nâil olabilme ümîdi içerisinde olmak… Rabbimizin “el-Hâfiz!” esmâsından bir nebze de olsa nasiplenmeyi istemek!..
2-Farkında olmaktır. Ne yaptığının, hangi yola baş koyduğunun idrâki içinde olmak… Kaldırmaya, dağların bile güç yetiremediği Yüce Kelâmı gönlüne nakış nakış işlemek zorunda olduğunun farkında olmak!.. Niyetini kontrol etmek!.. Ne için hâfızlık yaptığının hesâbını sormak kendi kendine… Allah için mi? Makam için mi?
3-Gayret edip tevekkül etmek!.. “Gayret kuldan, Tevfik Allah’tan” der büyüklerimiz… Azmi, gayreti elden bırakmamak… Çalışmak, çalışmak, çalışmak!.. Gece gündüz demeden, bu sayfa kolay, bu zor demeden!.. Zaten Rabbimiz Necm Sûresi 39. âyet-i kerîmesinde, “İnsan için çalıştığının karşılığı vardır.” buyurmuyor mu?
4-Sabretmek!.. Hâfızlıkta çok imtihanlarla karşılaşılır. Bu imtihanların, Rabbimizden geldiğinin farkında olarak sabır lokmalarını teslimiyetle yudumlayabilmek…
* * *
Hâfız adaylarının hâfızlık çalışmaları esnasında, hocalarının çok büyük rolleri vardır. Çünkü talebelerin desteklenmesi ya da kösteklenmesi çoğunlukla hocaların elindedir. Nice istekli insanın azim, gayret ve iyi niyetleri, basiretsiz bir hocanın ellerinde hebâ olup gitmektedir. Allah korusun. Rabbim, beni yetiştiren hocamdan binlerce kez râzı olsun. Çünkü o, yeri geldi benim arkadaşım oldu, yeri geldi annem, yeri geldi rehberim oldu. Hem onu çok severdim, hem de çok korkardım ondan… Çünkü o bütün bu saydıklarım olurken hep hocam olarak kaldı. Aramızdaki mesafeyi hep korudu, kolladı.
Rabbimiz, cümlemizi, Kur’ân-ı Kerîm’i, O yüce kelâmı, en güzel şekilde satırlardan sadırlarına geçiren hakîkî hâfızlardan eylesin. Cenâb-ı Hak, başta hâfızlar olmak üzere, bütün ümmet-i Muhammed’in yâr ve yardımcısı olsun. Âmin. (Hümeyrâ Genç)
Hâfızlığa Başlarken
Hâfızlıkta duâ etmek ve duâ istemek çok önemlidir. Mevlânâ Hazretleri şöyle buyurur:
“Eğer duâ için temiz bir yüreğiniz yoksa, temiz yüreklilerden duâ isteyin!..”
Hâfızlık, öncelikle gönül işidir. Gönül istemeden, kalb bu ateşle yanıp kavrulmadan, gece-gündüze, açlık-tokluğa, uykusuzluk yorgunluğa karışmadan hâfızlık yapılmaz.
İnsan, hâfızlığa başlarken, hemen bitirivermek istiyor. Ancak Allah sabretmesini öğretiyor. Bir gün ders veremeyince hâfızlığı bırakmayı düşünüyorsun. Rabbim, metânetli olmayı öğretiyor. Ertesi günün dersini yetiştiremeyeceğini düşününce ağlanıp endişe etmeye başlıyorsun. Sanki bir ses, “Uykunu terk et de dersini yetiştir!..” diyor. Dersini vaktinde verince ferahlıyorsun. Nasıl bir anne, bütün işini, vaktini yeni doğan yavrusuna göre ayarlar; hâfızlık da öyle!.. Her işinizi, her programınızı ona uydurmaya başlıyorsunuz. Onun için ne kadar fedâkârlık yaptığınızı gördükçe, hâfız olmayı gerçekten istediğinizi bir kere daha anlıyorsunuz!.. Çünkü sevgi, fedakârlık gerektirir!..
Bazı arkadaşlarım, hâfızlığa başlarken velîlerinin zoru ile başlıyorlar. Fakat sayfalar ilerledikçe, Cenâb-ı Hak, onların kalbine Kur’ân-ı Kerîm’e karşı ayrı bir muhabbet bahşediyor. Artık insanların zorlamasına gerek kalmıyor. Bu muhabbet, onları hâfız olmaya yönlendiriyor.
Hâfız olmak, başka bir şeyde başarılı olamayıp da başvurulacak son kapı değildir. Hâfız olmak, aslında âhirete tâlib olanların, kabiliyet ve imkânı olanların ilk başvuracakları, Rabbimizle mülâkât kapısıdır. (Şeyma Ergün)
Hâfızlık, Ayrı Bir Gönül Âlemi İster
Hâfızlık, gerçekten bir deryâ, bir okyanus… Aşk ister, sabır ister, teslimiyet ister, râzı olmayı ister. Kişi, hâfızlığını tamamladıktan sonra bile “hâfız” olduğuna inanamaz. Sanki ayrı bir güç, ayrı bir ilâhî kudret bizi elimizden tutarak te’yid etmiş, desteklemiş!..
“Zahmetsiz rahmet olmaz.” demişler. Hâfızlık yapan öğrencinin ruh hâli de her ân değişkendir. Bazen ümitli, bazen ümitsiz, bazen endişeli, bazen heyecanlı… O yüzden çevresinden, arkadaşlarından, âile ve hocasından her zaman moral ve desteğe ihtiyaç duyar. Şayet çevremizde bize moral verebilecek kimsemiz yoksa, o zaman en büyük kapıya, Rabbimizin makamına yönelmek şart!.. Onu hatırlamalı, onu zikretmeli, ona duâ edip, ondan yardım istemeliyiz.
Hâfızlık, insanların sabır ve samimiyetlerinin test noktasıdır. Gerçekten azim ve sabırla, insanın üstesinden gelemeyeceği hiçbir zorluk yoktur.
Hâfızlık, son durak değil, hayatın başlangıç noktasıdır. Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen kimsenin önündeki en hassas dönem başlamış demektir. Artık bildiğini, öğrendiğini hayatına geçirmesi ve insanlara hayırlarda öncü ve örnek olması gerekir. Rabbimiz, bu zor vazifeyi, bütün kardeşlerimizle birlikte bizim için de kolaylaştırsın. Âmin. (Emine Gürses)
YORUMLAR