Rûhu’l-Beyan - Kur’ân Meâli Ve Tefsîri

Erkam Yayınları, İsmail Hakkı Bursevî

 

Osmanlı devrinin mâneviyat erlerinden ve en velûd müelliflerinden olan İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri’nin “Rûhu’l-Beyân” isimli tefsîri, Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılması ve insan hayatına aksettirilmesi yönünde çok mühim bir yere ve tesire sahiptir. Hazret’in, vahyin inzâli müddetiyle aynı süre miktarınca olmak üzere, 23 senede kaleme aldığı bu müstesnâ tefsîr, kendinden evvelki birçok tefsîri ihtivâ etmesinin yanında, Bursevî Hazretleri’ne has bir idrâk ve his derinliği ile mûtenâ ve müstesnâ bir eser hüviyetindedir.

Bursevî, ilmek ilmek işlemiş olduğu bu tefsîrinde, âyet-i kerîmeleri önce âyetlerle, sonra da hadîs-i şerîflerle açıklama yolunu takip etmiş. Daha sonra tefsîr eserleri başta olmak üzere, evvelki İslâm ulemâsının sözlerinden ve sâlihlerin ibret dolu menkıbelerinden istifâde etmiş. Bütün bu muhtevâyı yoğururken kendi yorum ve ilhâmını da bazen nesir, bazen de şiir yoluyla dercetmeyi ihmal etmemiş.

Esâsı, Bursa Ulu Câmi kürsüsünden vermiş olduğu tefsîr vaazlarına dayanan bu kıymetli eser, bu sebepten konuşma üslûbuna yakın olmakla, muhtevâsının ağırlığına rağmen üslûp yönünden kolay anlaşılabilir bir vasfa sahiptir. Ayrıca şer’î ilimler yanında, tasavvufî yorumları da gözden kaçırmayan ve bu hâliyle işarî tefsîrlerin en olgunlaşmış örneklerinden biri olarak kabul edilen Rûhu’l-Beyan, birçok tefsîr kitabının özünü bünyesinde barındırmaktadır.

İslâm ilim ve irfanının kitaplaşmış hâllerinden biri olan Rûhu’l-Beyân, Erkam Yayınları bünyesinde İslâmî ilimlerde ehliyet ve vukûf sahibi bir komisyon tarafından tarafından Arapça aslından günümüz Türkçesine îtinalı bir şekilde aktarılarak Türk okuyucusunun istifâdesine arz ediliyor. En son yayınlanan 17. cilt, Mü’min Sûresi 85. âyet-i kerîmeye kadarki âyet-i kerîmelerin tefsîrini ihtivâ ediyor.

Bir tefsîrle birçok tefsîrin muhtevâsına erişmek ve Kur’ân’ın mânâsı kadar “rûh”una da nüfûz edebilmek isteyen hakîkat tâlipleri için bu kıymetli eseri tavsiye ediyoruz.

 

Tadımlık               :

(Bakara Sûresi, 2. âyetin tefsîrinden):

“Şer’-i şerîf örfünde «takvâ»: Kişinin âhirette olacak şeylerden tam olarak korunmasıdır. Bunun da üç mertebesi vardır:

1-Küfürden kaçınıp uzak durmak sûretiyle ebedî azabdan korunmak. Buna «Allah, onları takvâ kelimesine bağladı.» (el-Fetih, 26) âyet-i kerîmesi delâlet etmektedir.

2-Günah sayılan her şeyden uzak durmak. Gerek yapmak ve gerekse terk etmek sûretiyle büyük küçük günahlardan sakınmak. Şerîatte “takvâ” denildiğinde bu anlaşılır. «O ülkelerin halkı inanıp Allah’ın azâbından korunsalardı.» (el-A’râf, 96) kavl-i şerîfi bu mânâya işarettir.

3-Gönlünü, Hak’tan alıkoyan her şeyden temizlemek; tamâmen Hakk’a yönelmektir. Bu «Ey inananlar! Allah’tan gereği gibi korkun!» (Âl-i İmrân, 102) âyet-i kerîmesinde emredilen takvâdır. Gerçek takvâ da budur.”

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle