Kutlu Doğum’a Özel Bir İkram

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in “20 Nisan” olarak bilinen mîlâdî doğum günleri, yurdumuzda farklı faaliyetlerle kutlanıyor. Çeşitli şehirlerden duyduğumuz kutlama ve anma toplantıları, anlamlı faaliyetler, hepimizin, îman heyecanıyla birlikte Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e olan muhabbetimizi de artırıyor. Böylece canımız Peygamberimiz’i daha da yakından tanıma imkânı bulmuş oluyoruz.

Aslında hayat rehberimiz olan Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bizler yaşadıkça daima önümüzde “üsve-i hasene” olmalı ve her davranışımızı O’nun tasdîkinden geçirmeliyiz. O’nu tanımaya çalıştıkça daha çok hayranlık duymaya başlarız. Zira O, insanlar içinde en çok tanınmayı, bilinmeyi ve hayranlığı hak eden müstesnâ bir güzelliktir. O’na olan hayranlığımız arttıkça teslîmiyet ve itaatimiz de artar. Çünkü insanda, hayran olduğu kimseyi taklit meyli vardır. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e derinden muhabbet ve hayranlık, bizleri sünnete uygun bir ömür geçirmeye yönlendirir. Neticede “kuru kuruya seviyorum” demenin aldatıcılığını anlamış oluruz. Meselâ şu hadîs-i şerîf bizim de îman ve muhabbetimizi gözden geçirmemize bir ışık tutabilir:

Bir gün Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile sohbet ederken, Peygamber Efendimiz:

“-Ey Ömer, malını mı daha çok seversin, beni mi?” diye sormuş, Hazret-i Ömer, tereddütsüz:

“-Elbette Seni…” cevabını vermişti.

“-Peki âileni mi daha çok seversin, beni mi?” diye sorduğunda, aynı kararlılıkla:

“-Seni yâ Rasûlallah!” demiş. Peygamber Efendimiz, son olarak:

“-Peki canını/nefsini mi daha çok seversin, beni mi?” diye sorduğunda ise hak ve adalet ölçüsünden hiç ayrılmayan Allâh’ın âdil ve fâruk kulu, bu sefer tereddüt geçirerek, “Herhalde nefsim kötü bir duruma düşecek olsa, o an kendimi tercih edebilirim” mânâsına gelen:

“-Gâlibâ nefsimi…” demiştir.

Bunun üzerine İki Cihan Serveri Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“-Olmadı, yâ Ömer, îmânın henüz kemâle ermemiştir.” diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Ömer -radıyallâhu anh-:

“-Anam-babam Sana fedâ olsun, ey Allâh’ın Rasûlü, düşünmek için bana bir hak daha veriniz, tam bir muhâsebe yaparak neticeyi arz edeyim.” demiş ve sonunda:

“-Seni her şeyden, canımdan da çok seviyorum yâ Rasûlâllah” diyerek, güzeller güzeli Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e muhabbetini arz etmiştir.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, tebessümle:

“-Şimdi oldu, ey Ömer!.. Ben, bir kimseye canından daha sevimli olmadıkça, o kimse hakkıyla îman etmiş olmaz.” buyurmuşlardır. (bkz: Buhârî, Eymân, 3)

Acaba bugün bizim canımız, malımız, çoluk-çocuğumuz için beslediğimiz sevgiler Peygamber Efendimizin sevgisinin önüne geçiyor mu, yoksa Peygamberimize muhabbet, bütün dünyevî sevgilerin üstünde mi?!

Özellikle bizlere verilen nimetlerle imtihan edilirken aklımıza ilk gelen düşünce, “Esas hayat, âhiret hayatıdır.” cümlesi mi, yoksa başka düşünceler mi? 

En basitinden, çocuğunun özel bir gününü,  eşi-dostuyla birlikte güle oynaya kutlayan ana-babanın mutluluğunu, başka hangi günde görebiliyoruz? O gün, çeşit çeşit hediyeler vererek kucakladığımız yavrumuzun varlığıyla sevinen bizlerin, sevinç gözyaşlarını hatırlayalım. Biricik yavrumuzun her isteğini yerine getirmek, onun hasta gecelerinde uykusuz kalmak, ona ufacık bir diken batmasına bile dayanamamak, daha nice nice fedakârlıkların hepsi ona duyduğumuz sevgiden kaynaklanmıyor mu? Elbette bunları yapmayalım demek istemiyoruz. Fakat dünyada sahip olduğumuz bunca nîmetleri ihsân eden Cenâb-ı Hakk’ı ve O’nun Habîbi Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i bütün sevgilerin zirvesine çıkarmamız gerekiyor. Hattâ evimizde ve çevremizde kutlayacağımız yegâne doğum günü, O’nun dünyayı teşrif günü olmalıdır.

Peygamber Efendimizin varlığıyla hayatımız ve sevdiklerimiz, esas varlığını bulduğundan, Allâh’ın sevgisinden başka hiçbir sevgiyi, O’nun sevgisinin önüne geçirmemeliyiz. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dünyayı teşriflerine yürekten sevinmeli, coşmalı, hatırı için iyilikleri ve infakları çoğaltmalıyız. Özellikle yavrularımıza bugünü hasretle bekletecek hâtıralar bırakmalıyız.

 

Temiz Pasta

Bu vesîleyle, çocuklarınızla o gün severek yiyeceğiniz bir pasta tarifi vermek istiyorum. sarmasıkeczanesi.blokspot.com adresinden istifade ederek hazırladığım “Temiz Pasta” olarak adlandırılmış bu pasta, güvenle yiyebileceğimiz, katkı maddelerinden uzak, tertemiz bir pasta... Yani hazır puding tozları, krem şanti, pasta dolgu kremaları, hazır pasta tabanları, tart jölesi gibi hazır paketlenmiş ürünler ihtivâ etmiyor.

 

Pastanın yapılışı

Keki için gerekli malzemeler:  (1 yumurtaya 1 Türk kahvesi fincanı un ve 1 Türk kahvesi fincanı toz şeker ölçüsünü esas alarak)  3 yumurta,  3 fincan şeker,  3 fincan un,  1 paket kabartma tozu, 1 paket vanilya gereklidir.

Fırın 175 dereceye ayarlanıp kek kalıbının sadece tabanı yağlanıp unlanır (ya da sadece pişirme kâğıdı serilir). Bunun amacı, pasta yapacağımız için kekin ortasının fazla kabarmamasıdır. Un ve kabartma tozu, bir kapta aynı yerde elenir. Yumurtayla şeker, krema hâline gelene kadar yüksek hızda iyice çırpılıp hız düşürülür, vanilya ve elenmiş un karışımı yavaşça eklenir, un topakları görünmeyinceye kadar yavaşça karıştırılıp daha fazla karıştırmadan bırakılır. Kek hamuru kalıba dökülüp fırına verilir. İlk 20 dakika fırının kapağını açmayıp daha sonra bıçak veya kürdanla içinin pişip pişmediği kontrol edilir ve fırından alınır. Biraz soğuyunca kalıptan çıkarılıp, soğuduktan sonra kek ikiye bölünür.

Pastanın ara kreması: Yarım litre süt (2-2,5 su bardağı),  2 yemek kaşığı un (tepeleme),  1 yemek kaşığı nişasta,  yarım su bardağı şeker,  2 paket vanilya,  50 gram tereyağı (1 yemek kaşığı), oda sıcaklığında tencereye un, nişasta, şeker konulup yavaş yavaş süt eklenip topaklar kaybolana kadar çırpılır, tencere ocak üstüne alınır. Göz göz olana kadar karıştırarak pişirilir. Ateşten alıp iyice soğutulur. Soğuyunca tereyağı ve  vanilyalar eklenip mikserin en yüksek hızında iyice çırpılır ve böylece kremamız hazırlanmış olur. Kıvamı, kokusu ve tadı müthiş bir krema olur.

Pastanın üst kreması: Uzun süre, krem şanti yerine ne kullanabilirim diye araştırdıktan sonra, mereng (beze) hamurunun pasta üstü süslemesinde de kullanıldığını öğrendim. Ve mereng hamuru, görünüm itibariyle krem şantiyi aratmıyor, hattâ daha parlak bir görüntüsü oluyor. Tadının kullanılan pudra şekerine göre değiştiğini zaman içerisinde gördüm. Siz de deneyerek en güzel olanını bulabilirsiniz. Mereng hamurunun yapılışı çok basit, orta boy bir pastanın dışını kaplamak ve süslemek için, 2 yumurta akı, 1 fiske tuz, 2-3 damla limon suyu, 1,5 su bardağı kadar pudra şekeri yeterli oluyor.

Yalnız yumurta aklarına iğne ucu kadar dahî sarısından karışmamasına çok dikkat edin. Ve kabınızla mikserlerinizin ucu tamamen temiz ve kuru olsun, aksi hâlde yumurta akları köpürmüyor. 2 yumurtanın akını, derin bir karıştırma kabına alıp 1 fiske tuz ile çırpmaya başlayın. Biraz sabretmeniz gerek, hemen katılaşmıyor. Beyazlaşıp köpükleşmeye başlayınca kaşık kaşık pudra şekerini eklemeye başlayın. Şekeri ekledikçe hamurun katılaşıp sivri sivri uçlar vermeye başladığını göreceksiniz, o zaman ideal kıvama gelmiş demektir. Son bir kaşık şekerimizi eklemeden önce 2-3 damla limon suyunu da ekleyin. Siz yine de kıvamını ve tadını istediğiniz kadar şeker ekleyerek ayarlayabilirsiniz. İşlemleri tamamladıktan sonra kremanızı hemen buzdolabına alıyorsunuz. Biraz soğuduktan sonra sürülmesi daha iyi oluyor. Süsleme torbası ile şekiller yapmak istediğinizde ise dondurucu bölümünde bekletmeniz daha iyi olur. 

Pastanın hazırlanışı: İkiye kesmiş olduğumuz kekimizin üstünün düz durması için öncelikle üst parçayı alıp tabağımıza koyuyoruz. Yarım bardak kadar sütle kenarlarını daha fazla olacak şekilde ıslatıyoruz. Alt parçayı fazla ıslatmamaya özen gösterin, çünkü üst parçadan akan sütler de alttaki keki ıslatacaktır. Sonra ara kremanızı sürüyorsunuz, istediğiniz meyvelerden serpiştiriyorsunuz. Daha sonra kekin aslında alt parçası olan kısmı alıp üstüne koyuyorsunuz ve kremaya yapışması için hafifçe bastırıyorsunuz. Bu işlemleri, pasta çemberinde ya da kelepçeli kalıbın çember kısmını kullanarak yapmak daha eşit dağılımı sağlıyor. Hattâ üst parçayı da koyduktan sonra çember ile birlikte bir süre dolapta dinlendirmek, daha iyi sonuç veriyor. Sonra üst parçayı da süt ile ıslatıyorsunuz. Çemberi çıkarıp dolapta beklemiş olan mereng hamurunuzu spatula ile her tarafına sürüyorsunuz.

Üzerini dilediğimiz gibi süslüyorsunuz. Pastanın yan taraflarındaki hataları kapatmak için kivi ile süslemek harika bir fikir! Ben üzerinde de kivi kullandım. Ve kivilerin kararmaması için, evde hazırladığım tart jölemi kullandım, kesinlikle hayvan kemiklerinden yapılan jelatinlerden değil.

Ev yapımı tart jölesinin tarifi ise şöyle: 1 bardak suya, yarım çay bardağı pudra şekeri ve 1 tatlı kaşığı nişasta ekleyip pişiririz. Kıvamını ayarlamak için soğuk suda eritilmiş nişastayı yavaşça ekleyerek kontrol edebiliriz ya da koyu olursa ılık su ekleyiniz. Bunun yerine su ile seyreltilmiş kayısı reçeli veya bal da kullanabilirsiniz. Bir fırça ile hafifçe meyvelerin üzerine sürdüğünüzde kararmayacaktır.

İşte size bütün malzemeleri evde hazırlanmış, tertemiz bir pasta! Ben bu bilgileri bir araya getirmek için araştırma adına çok vakit kaybettim, benim gibi hazır madde tüketmeme kararı almış olan arkadaşlarım için bunların hepsinin bir arada bulunmasını istedim. Deneyeceklere şimdiden âfiyet olsun!

PAYLAŞ:                

Nejla Bas

Nejla Bas

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle