Rahmet Sağanağı

Bir hadîs-i kudsîde, Rahmetim, gazabımı geçmiştir.” (Buhârî, Tevhid, 55) buyuran Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz merhamet ve mağfiret yağmurlarının başladığı bereketli üç aylara erişmenin sevincini yaşıyoruz.

Bu aylar ki, “Rahmet Peygamberi” olan Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’a Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği “ümmetin ayı” olan Ramazan-ı Şerîf’i ve “bin aydan hayırlı” Kadir Gecesi’ni de içinde barındırıyor.

Bu mübârek zaman dilimleri, Hak Teâlâ’ya yapılan ibadetlerin her zamankinden daha kazançlı olduğu, faziletli vakitlerdir. Bu eşsiz rahmet mevsiminin her ayının kendine has güzelliği, kendine has sahipleri vardır. Peygamber Efendimiz:

“-Receb Allâh’ın ayı, Şâbân benim, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.” buyurarak bu ayların her birinin güzellik ve faziletlerine işaret etmiştir.

Bizler için bu mübârek aylar; kişinin geçmişiyle alâkalı detaylı bir nefis muhasebesi yapmasına, tevbe ile geçmiş günahlarından arınmasına, kul haklarından helâlleşme yoluyla temizlenmesine, derin bir tefekkür içinde bulunarak ibadetleri ziyadeleştirmesine vesiledir.

Ayrıca “Rabbinizin mağfiretine, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allâh’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan, Cennet’e koşun!” (Âl-i İmrân, 133) emrine boyun eğmenin, bu engin merhamet ve sonsuz rahmete kavuşmak için kıpırdanmanın, hattâ koşmanın vaktidir.

Kâinâtın Efendisi Rasûl-i Kibriyâ’nın, Receb ayından itibâren her fırsatta tekrar ettiği:

“Allâh’ım, Receb ve Şâbân ayını hakkımızda mübârek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır.” (Bkz: Taberânî, Evsat, IV, 189; Beyhakî, Şuâb, V, 348) duasına dilimizi alıştıralım ve gelin şimdi bu mübârek günlerin faziletlerini öğrenmeye başlayalım:

 

Receb-i Şerîf

“Şehrullah” yani “Allâh’ın ayı” olan Receb-i Şerîf’in fazîleti için Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Receb ayının, diğer aylar üzerine fazîleti, Kur’an-ı Kerîm’in diğer sözlere olan üstünlüğü gibidir.” (Abdulkadir Geylânî, Gunyetü’t-Tâlibîn, I/229, Dımeşk, 1996)

Haram (hürmete layık) aylardan olması hasebiyle de tazîm ve hürmette son derece dikkat edilmesi gereken “Receb-i Şerif” ayını, Peygamber Efendimiz “tevbe ayı” diye nitelendirmiş, bu ayda Allah’a iltica edip tevbe edenlere, ondan af isteyenlere:

“-Müjdeler olsun!” buyurmuştur.

Receb ayında, oruç tutmanın büyük faziletleri ve mükâfâtları bulunmkatadır. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den şöyle rivâyet olunmuştur:

“Receb’den bir gün oruç tutan kimse, otuz sene oruç tutmuş gibi sevaba nâil olur.”

“Cennet’te «Receb» isminde bir nehir vardır. Sütten beyaz, baldan daha tatlı… Bir kimse, Receb ayından bir gün oruç tutsa, Allah Teâlâ bu nehirden ona içirir.” (Gunye, I/176 - 178)

Bu ay öyle bereketli bir aydır ki, içinde “Regâib” ve “Mîrac” gibi iki kandil gecesi vardır.

Receb ayının ilk Cuma gecesi, rağbet olunan mânâsına gelen “Regâib Gecesi”, duaların geri çevrilmediği beş geceden biridir.

Bu geceyi değerlendirmek için; Leyle-i Regâib’den önceki perşembe gününü oruçlu geçirip, akşam namazını edâ ettikten sonra, iki rekâtta bir selâm vermek sûretiyle on iki rekat nafile namaz kılınması tavsiye edilmiştir.

Receb ayının yirmi yedinci gecesi olan Mîrac gecesinde, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- semâya yükseltilmiş, ilâhî sırlara gark olmuş, orada Cenâb-ı Hakk’a mülâkî olarak ümmeti için pek çok müjde ve hediyelerle dönmüştür.

Bu gecenin değerlendirilmesi için; gündüzünde oruçlu bulunmak ve gecesinde de iki rekatta bir selâm vermek üzere on iki rekat nafile namaz kılmak tavsiye edilmiştir.

 

Şâbân-ı Şerîf

Rasul-i Kibriyâ Efendimiz şöyle buyurur:

“Şâbân ayının diğer aylara nisbetle fazileti, benim, diğer peygamberlere olan üstünlüğüm gibidir.” (Gunye, I/229)

Şâbân-ı Şerîf’te mânâsını düşünerek Kur’ân-ı Kerîm okumak, “Şaban, benim ayımdır.” buyuran Kâinatın Efendisi’ne çokça salât ü selâm getirmek, Allâhu a’lem, büyük ecirlere vesile olacaktır.

Peygamber Efendimiz, Ramazan ayından sonra en çok bu ayda oruç tutmuş ve hikmetini soran Âişe Vâlidemize şöyle demiştir:

“-Ey Âişe! Bir sene içinde ölecek olan kimselerin isimleri bu ayda (yaşayanların) defterinden silinip Azrâil -aleyhisselâm-’a teslim edilir. Ben de oruçlu olduğum halde ismimin defterden silinip (diğer deftere kaydedilmesini) arzu ederim.” (Gunye, I/227)

Şaban ayının on beşinci gecesi, “Berâat gecesi”dir. Bu gecede Efendimizin de işaret buyurduğu gibi, bir sonraki senede öleceklerin isimleri ile yaşayacakların isimleri belli olur.

Bu gece için Peygamber Efendimiz, o gece Güneş batıncaya kadar Allah Teâlâ’nın dünyaya rahmetiyle tecellî ederek fecre kadar:

“Bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım!

Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim!

Belâya dûçâr olan yok mu, ona âfiyet vereyim!..” (İbn-i Mâce, İkamet, 91) buyurduğunu bizlere müjdelemiştir.

Bu geceden istifade için; gündüzünde oruç tutmak, akşam namazından sonra üç Yâsîn-i Şerîf ve berâat dualarını okumak tavsiye edilmiştir. Bundan sonra vakit bulanlar kazâ namazlarından başlamak üzere, Kur’ân-ı Kerîm okumak, zikir, tesbîhat ve benzeri ibadetlerle gecelerini ihyâ edebilirler.

 

Ramazan-ı Şerîf

Kur’ân-ı Kerîm’de Ramazan ayı için:

Ramazan ayı, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’ân’ın kendisinde indirildiği aydır. Öyle ise, sizden Ramazan ayını idrâk edenler, onda oruç tutsun…” (el-Bakara, 185) buyurulmaktadır.

Rasûlullah Efendimiz de bu ayın faziletlerini şöyle haber vermiştir:

“Eğer kullar, Ramazan ayındaki faziletleri bilmiş olsalardı, bütün senenin Ramazan olmasını temennî ederlerdi.” (Taberânî, el-Kebîr, 22/389)

“Ramazan ayının diğer aylara göre fazileti, Allah Teâlâ’nın, mahlûkâtı üzerine yüceliği gibidir.” (Gunye, I/229)

* * *

Cennet kapılarının açılıp, cehennem kapılarının kapatıldığı, şeytanların zincire vurulduğu, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olan bu mübârek ayda müslümanlara oruç tutmak farz kılınmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Ey îmân edenler! Oruç, sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (el-Bakara, 183)

* * *

Bir hadîs-i şerîfte de ifade buyrulduğu üzere:

“Cennette “Reyyân” denilen bir kapı, sadece oruç tutanlara tahsis edilmiştir. Kıyamet gününde;

“-Oruç tutanlar nerede?” denildiği vakit, oruç tutanlar kalkıp o kapıdan girerler. Onlar girdiği zaman bu kapı kapatılır ve başka kimse giremez.” (Bkz: Buhârî, Savm, 4)

Rûhu’l-Beyân Tefsiri’nde oruç için şöyle denilmiştir:

«Oruç benim içindir.» kudsî hadîsinde oruç Allâh’a izâfe edilmiştir. Çünkü oruç, Allah’tan başka kimsenin bilemediği bir sır ve içine riyâ karışmayan bir ibâdettir. Eğer oruç tutan kişi, kalbini, sırrını ve rûhunu Allâh’ın gayrısından uzak tutabilirse, işte bu orucun mükâfâtı Allah olur. Seçilmiş (havâs) kullara göre de, hakikî oruç budur.”   

Oruçla dinlenen bedenlere ve gönüllere şifa kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm, bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Bu ay, “bin aydan daha hayırlı” olan “Kadir Gecesi”ni de içinde barındırmaktadır. Rabbimiz, bu gecenin kadr ü kıymetinden gâfil olmamamız için Kadir Sûresi’ni indirmiştir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Kadir gecesini, Ramazan ayının son on gününde arayın!” (Buhârî, Leyletü’l-Kadr, 3) buyurmuştur.

Büyükler, bu sebepten “her geleni Hızır, her geceyi Kadir bil” demişlerdir.

Bu gecede kendisine:

“-Kadir gecesinin hangisi olduğunu fark edersem nasıl duâda bulunayım?” diyen soran Âişe Vâlidemize, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şu duâyı öğretmiştir:

“Allâhümme inneke afüvvün, tühibbul afve fa’fü annî: Allâh’ım! Şüphesiz ki Sen çok affedicisin, affı seversin. O hâlde beni de affet!..” (Tirmizî, Deavât, 84)

Bizler de Peygamber Efendimizin Hazret-i Âişe Vâlidemize öğrettiği duâyı dilden düşürmemeli ve bilhassa bu gece için özel bir ihtimam gösterip; hayır hasenâtta bulunmalı, çokça Kur’ân-ı Kerîm okumalı, varsa kazâ namazlarımızı edâ edip, bol bol nafile namaz kılmalıyız. Kur’ân-ı Kerîm tefsirlerinden okuyarak, Peygamber Efendimizin hayatını öğrenerek; tesbih, zikir ve duâ ile bu geceyi ihyâ etmeliyiz.

Bu ayda mü’min gönüller, iftarlar, sahurlar, teravihler, mukabeleler, hatimler, fıtır sadakaları, umre programları ile huzur bulur ve “kurbiyyet (yakınlık) ayı” olan Ramazan’da Rablerine yaklaşmak için vesîleler ararlar.

* * *

Rabbimiz, üç ayları ibadetlerle geçiren mü’minlerin mükâfatını bu dünyada Ramazan Bayramı ile vermiştir. Bu günlerde oruç tutmak yasaktır. Kendisine has bir namazının (bayram namazı) olması da bu günün değerinin bir göstergesidir.

Rabbimiz, ulaşmış olduğumuz bereketli üç ayları hakkıyla idrak ve ihyâ edebilmeyi; bu ayların rahmet ve feyzinden ziyadesiyle istifade ederek nihâyetinde rızâsına kavuşabilmeyi, âhirette de ebedî saadet bayramına nâil olabilmeyi cümlemize nasip eylesin. Âmin!

Not: Bu gün ve gecelerin faziletleri ve yapılacak diğer ibadetler için merhum Yusuf Demireşik hocamızın “Aylar, Üç Aylar, Mübârek Gün ve Geceler” (Sultantepe Yayınları) adlı kitabından istifade edilebilir.

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle