HADÎS-İ ŞERÎFLERİN AYDINLIĞINDA RAMAZAN

Onbir aydır yolunu beklediğimiz; son iki aydır da; “Allâh’ım, Receb’i ve Şaban’ı mübârek kıl, bizi Ramazan ayına ulaştır!..” diyerek duâ ettiğimiz; “başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan” mübârek aya -Ramazan’a- ulaştık.

Ramazan kelimesi, sözlükte; yeryüzünü tozdan temizleyen, güneşin harâreti ile yakan, arındıran, mânâlarına gelir.

Istılahta ise; îman edenleri, rahmeti, mağfireti bereketi ile sararak günahlarından arındırıp temizleyen, sahur ve iftarlarıyla Allâh’a naz makamında yalvarıp yaklaştırmaya vesîle olan, kamerî ayların dokuzuncusudur. Kur’ân-ı Kerîm’in vahyedilmeye başladığı, bütün bir insanlığı hidâyete, nûra, aydınlığa kavuşturan müjde ayıdır. Her günü, her dakikası, ihsan ve mükâfatla dolu, içerisinde “bin aydan daha hayırlı olan” Kadir gecesinin gizlendiği bol kazançlı ve bereketli bir hasat ayıdır.

Ramazan, çok merhametli, çok zengin ve lütufkâr olan Mevlâ’nın kullarına açmış olduğu büyük bir sofra, cömert bir ikramıdır.

Bol kazançlı olan bu aydan hakkıyla istifade edebilmek için Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i îtinâ ile izlemeye ve bir ay boyunca tavsiyelerinden ayrılmamaya var mısınız?

Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’le biraz daha samimi olmaya, Rabbimizle hasbihâlimizi biraz daha kuvvetlendirmeye söz veriyor muyuz?

Müslümanlık bilincimizi yenilemeye, Allah ve Rasûlü’nün râzı olmadığı alışkanlıklarımızı terk etmeye hazır mıyız?

 Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Ramazan ayı girmeden, Şâbân ayının son on gününde ümmetini uyarır ve şöyle buyururdu:

“Ey insanlar! Sizi büyük ve mübârek bir ay gölgeledi. O ay içerisinde bir gece vardır ki; bin aydan daha hayırlıdır. O, öyle bir aydır ki; Allah gündüz orucunu farz, gece ibâdetini nâfile kıldı. O ay içerisinde bir hayır işleyen, diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen, diğer aylarda yetmiş bin farz işlemiş gibi olur. O, sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise, cennettir. O, yardımlaşma ayıdır. O ayda mü’minlerin rızkı bereketlenir. Ramazan’da kim bir oruçluyu iftar ettirirse, bu, günahlarının bağışlanmasına, cehennemden âzâd olmasına vesîle olur ve oruçlunun sevâbından hiçbir şey eksiltilmeksizin, onun sevabı kadar sevap alır.”

Ashâb-ı Kiram:

“-Yâ Rasûlallâh! Hepimiz oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz!.” dediklerinde, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“-Allah, bu sevabı, oruçluyu bir hurma ile veya bir içim su yahut bir yudum süt ile iftar ettirene (de) verir. Kim bir oruçluya su verirse, Allah da ona havzımdan öyle bir şerbet verir ki, artık cennete girinceye kadar hiç susamaz.” (Ali el-Müttakî, VIII, 477/23714)

 Ramazan girdiği ilk gün ise şöyle buyururdu:

“Size bereket ayı, Ramazan geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Günahları bağışlar, duâları kabul eder. Allah, bu ayda sizin hayır husûsunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar eder. Allâh’a hayır ameller takdim ediniz. Şâkî (günahkâr), bu ayda Allah’ın rahmetinden mahrum olan kimsedir.” (Tergib ve Terhib, c. II, 436)

 Bu ay, kazanç ayıdır. Bu ay, yardımlaşma, dayanışma ve sevgi ayıdır. Bu ay, yılda bir defa büyük ikramlarla gelen; kulluk tâlim ve terbiyesinin yapıldığı özel bir aydır.

“Kalkın bir isteğiniz yok mu? İsteyin vereyim!” diye nidâ edilen gecenin son demlerinde, bütün âile fertleriyle beraber sahur sofrasına oturmanın hazzı ve bereketi yanında Peygamber Efendimiz’in ısrarla tavsiye ettiği teheccüd namazlarına devam etmeliyiz.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- müjde verir:

“Cennette birtakım odalar vardır. İçinden dışı ve dışından içi görülür. Allah Teâlâ, bunları, yemek yediren, halka selâm veren ve insanlar uykuda iken geceleyin teheccüd namazı kılan kimseler için hazırlamıştır.” (Tergîb ve Terhîb, c: II, 370)

Ramazan ayında, orucun vermiş olduğu kırık gönülle, törpülenmiş nefislerimizle bakmalıyız yakınlarımıza, komşularımıza… Eskiden görüp de anlayamadığımız açları, zayıfları, düşkünleri daha iyi anlamaya, onların hâlleriyle hâllenmeye çalışmalıyız. Her zamankinden daha fazla ikram etmeye, daha fazla cömert olmaya gayret etmeliyiz. Ashâbın âlimlerinden Abdullah İbni Abbas -radıyallâhu anhümâ- şöyle anlatmıştır:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; insanların en cömert olanı idi. O’nun cömertliği, Ramazan ayı girip de Cebrâil -aleyhisselâm- ile buluştuğunda daha da artardı...” (Buhârî, Savm, 7)

 Dinimizin direği olan namazlarımıza cemaatle devam etmeye azmetmeliyiz. Evlerimizde eşlerimizle, çocuklarımızla da cemaat rahmetini kazanmalıyız. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in tavsiye ettiği -Allâh’a yaklaştıran- nâfile namazlara; kuşluk, evvâbîn, abdest, hâcet, tevbe, öğle ve yatsı namazlarının son sünnetlerini dört rekata tamamlamaya gayret göstermeliyiz.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur ki:

“Ramazan’ın ilk gecesi olunca, göğün kapıları açılır, Ramazan’ın son gecesi oluncaya kadar hiçbir kapısı kapanmaz. Ramazan ayı içerisinde bir gecede, herhangi bir kul namaz kılarsa, şüphesiz ki, Allah onun her secdesine binbeşyüz sevap yazar ve onun için cennette kırmızı yakuttan bir köşk yapar. Bu köşkün altmış bin kapısı vardır. Her kapısında kırmızı yakutla süslenmiş altından bir köşk vardır. Ramazan’ın ilk orucunu tutunca, o güne kadar olan geçmiş günahları bağışlanır ve her gün sabah namazından akşama kadar yetmişbin melek ona istiğfar eder.” (Beyhakî)

Mîdemizi yemekten, içmekten alıkoyduğumuz gibi elimizi, dilimizi, gönlümüzü de mâlâyânî (boş ve faydasız) işlerden çirkin söz ve davranışlardan muhafaza etmeye ant içmeliyiz. Bize sataşan, bizi zorlayan birisi olduğunda dahî; Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in buyurduğu gibi:

“Oruç kalkandır, oruçlu kötü söz söylemez, câhilce davranmaz. Bir kimse kendisi ile kavga eder veya sataşırsa, o, iki defa:

«-Ben oruçluyum.» desin!..” (Buhârî, Savm, 9) tavsiyesini kendimize şiâr edinmeliyiz.

Ramazan ayı, oruç, Kur’ân-ı Kerîm ve verdiğimiz zekât ve sadakalarla hem ferdi arındırıp terbiye etmekte, hem de sosyal dayanışmayı, yardımlaşmayı ve kardeşliği kuvvetlendirmektedir.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona haksızlık etmez, onu haksızlığa da bırakmaz. Kim kardeşinin bir ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını karşılar. Kim müslümanı bir üzüntü ve sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da onu kıyamet gününün üzüntü ve sıkıntılarından kurtarır. Kim müslümanın bir ayıbını örterse, Allah da onun kıyamet gününde ayıbını örter.” buyurur. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)

 Rabbimizin rızâsını kazanabilmek, dînimizi daha güzel öğrenip yaşayabilmek için bu mübârek günleri değerlendirmeli ve bu ayda sık sık ilim öğrenmeye, ilim meclislerinde bulunmaya çalışmalıyız.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Allah, ilim yolunda ayakkabılarını, mestlerini ve elbisesini giyen her kulun günahlarını, evinin eşiğinden adımını atar atmaz bağışlar.” buyurmuştur. (Tergîb ve Terhib, c: I, 146)

İftar vakti, bütün dünya Müslümanları, sofralarının başında Âlemlerin Rabbi’nin emrini beklerler. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyor:

“Üç kimse vardır ki; Allah, onların hiçbir duâsını reddetmez: İftar edinceye kadar oruçlunun, intikamını alıncaya kadar mazlûmun ve evine dönünceye kadar misafirin duâlarını reddetmez.” (Tergîb ve Terhîb, II, 420)

İftar ettikten sonra Peygamber Efendimiz’in devam ettiği Teravih namazlarına devam eder; hem sünnete uymanın mükâfâtını kazanır, hem de Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in müjdesine mazhar olmanın sevincini yaşarız:

“Kim, Ramazan ayının faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ibadet eder, terâvih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân, 37; Müslim, Müsâfirîn, 173)

 Günler birbirini kovalar ve şanlı misafirin vedâ vakti yaklaşır. Son on gününde gizli olan Kadir Gecesi, Arefe ve Bayram Geceleri… Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu mübârek gün ve geceler hakkında da şöyle buyurur:

“Şüphesiz Allah -azze ve celle- Ramazan’ın her gecesinde altıyüz bin cehennemliği kurtarır. Ramazan’ın son gecesi olunca, Ramazan ayı boyunca kurtulanların toplamı kadarını daha kurtarır.” (Tergîb ve Terhib, c: II, 446)

 Sosyal hayatımızda Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gibi davranmak, O’nun hayat veren tavsiyelerinden ayrılmamak ve her dâim salavâtlarla O’nu medh ü senâ etmek, bizim için bugünleri birer âhiret hazinesine çevirecektir.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Kim bana bir salavât getirirse, Allah, ona on mağfiret ihsan eder. Kim bana on salavât getirirse, Allah, ona yüz mağfiret ihsan eder. Ve kim bana yüz salavât getirirse, Allah ona, gözleri önünde münâfıklıktan bir berât (kurtuluş tezkeresi)ve cehennem ateşinden bir berât yazar ve kıyamet gününde onu şehitlerle beraber haşreder.” (Tergîb ve Terhîb, c: III, 506)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle