Anne Rahmi̇nde 6 İlâ 8. Haftalar

Sanat Harikası İnsanın Var Oluşu -33-

Kan hücreleri, karaciğerde yapılmakta olup bağışıklıktan sorumlu hücrelerin üretimi de başlamıştır. Âdeta mikroplarla dolu bir dünyaya 34 hafta sonra adım atacak olan embriyo, buna hazırlanmaktadır. Yani geliştiği ortamın steril (tertemiz) olması, hücreleri aldatıp da onları bir gevşekliğe düşürmez. Onlar, aylar sonra gidilecek asıl mekânı hiç görmedikleri hâlde, orayı bilen hakîm kudret tarafından yaşayacakları vatana göre programlandırılırlar. Çeşitli mikroplara ve hastalıklara karşı tedbir almak üzere düzenlenirler.

Beynin yarım kürelerindeki büyüme çok hızlı olup, embriyoda ânî ve refleks türünden hareketler başlamıştır. Bu; sinir-kas iletim ve hareket sisteminin gelişimi için çok gereklidir. Embriyodaki ilk beyin dalgaları, 6. haftanın 2. gününde tespit edilmiştir.

Diyafram, nefes almada kullanılan en önemli kastır. Akciğerlerin hemen altında yer alır ve 6. haftaya kadar büyük oranda oluşur. Bebek, anne rahminde havayla temas etmemesine rağmen, havayla karşılaştığında ne yapması gerektiğini bilen hücreler; ince ve kubbe şeklindeki bu kas yapısını, göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayıracak bir yere; akciğerlerin hemen altına yerleştirirler. Akciğerler, hava ile dolduğunda bu kubbe düzleşir ve kas aşağı doğru hareket eder. Soluk verildiğinde ise, kubbe tekrar eski hâline gelir. Diyaframın bu hareketleri, solunuma yardım eder. Aylar sonra kullanılacak bir organın, ilk haftalarda inşâ edilmesi ve henüz fonksiyon kazanmamış bir solunum sisteminin parçasını oluşturmasına rağmen alıştırmalara şimdiden başlaması gerçekten hayret vericidir.

Akciğerlerde ana hava geçiş yolları, yani “bronş”lar oluşmaktadır. Bu organlar, gaz alışverişinin yapılacağı bir atmosfere göre, aylar öncesinden hazırlanmaktadır. Anne rahminde suyun içinde uykuda gibi beklerken, bebeğin doğumla beraber dış dünyadan aldığı ilk nefesle balon gibi şişen bu organlar, uzun zamandır yapılan hazırlığın hakkını verircesine, hiç tökezlemeden oksijen ve karbondioksit alış-verişini gerçekleştirirler. Aylardır hazırlanan bronşlar, akciğer içindeki küçük hava kesecikleri ve diyafram kası işbaşı yaparken, yıllardır bu işi yapıyormuş gibi tecrübelidirler. Saniyelik bir tökezlemenin üzücü sonuçlar doğuracağı bu an; neyse ki tesadüflere terk edilmemiş, şefkatli bir kudret eli tarafından kuşatılmıştır.

Daha iki aylık bir bebekte inşâ edilen bu organların mûcizevî yapısı, idrâkleri zorlamaktadır. Henüz mikro alanda çalışan bu hücreler; olgun şekliyle bir kilodan daha ağır, 25 santimetre boyunda, önden arkaya tabanda 16 cm kalınlığında ve 7-10 cm genişliğinde, açık pembe renkli piramit şeklinde iki organ oluşturacaklardır. Bu organlar; burun delikleri, yutak, soluk borusu ile bağlantılı çalışacak, içine giren ve havayı taşıyacak olan borular dallanıp budaklanacak ve bir ağacın dalları gibi daha da ince kollara ayrılarak nihayet baloncuk benzeri milyonlarca kese ile bu gelişim taçlanacaktır. Gaz alışverişinin yapıldığı bu kesecikler, 300 milyon kadardır ve toplu iğnenin başı büyüklüğündedir. Etrafı kılcal damarlarla sarılır ve atmosferdeki oksijen, buradan kana karışarak sistemik dolaşıma katılır.

Vücudumuzda ortalama 5-7 litre kan bulunmaktadır. Her dakika, sistemi dolaşan bu kan, trilyonlarca hücreyi dolanarak beslemekte ve atıkları uzaklaştırmaktadır. Kirlenen kan, damarlarla akciğere taşınmakta ve burada milyonlarca keseciğe ulaştırılarak havalandırılmaktadır. Akciğerler, süngere benzeyen küçük organlardır. Ancak gerilerek etrafa yayıldığında 100 metrekarelik bir alanı kaplar. Bu devâsâ potansiyele sahip organlar, göğüs kafesine yerleştirilir. Her dakika sistemi deverân eden kan, burada 100 metrekarelik alana yayılarak temizlenir ve tekrar kalbe gönderilir. Temiz kan, kalpten çıkarak sistemi dolaşır.

Anne rahminde gelişmekte olan bebeğin kirlenen kanı, göbek kordonu vasıtası ile annenin dolaşımına verilerek annenin akciğerleri tarafından temizlenir. Temiz kan ise, tekrar göbek kordonundan geçerek bebeğin dolaşımına verilir. Bu durum, doğuma kadar böyle devam eder.

Sindirim sisteminin ilkel şekli; baş, orta ve son kısım olarak meydana çıkar. İnce bağırsağın bir kısmı geçici olarak göbek kordonunun içine girinti yapar. Böylece karın boşluğunda gelişen diğer organlara yer açılır. Hücrelerin iş gördüğü mekân, milimetrelerle ölçülecek kadar küçük olmasına rağmen, metrelerle ölçülecek bağırsaklar için alt yapıyı başarıyla hazırlarlar. Hiçbir zaman işlerini ve yerlerini karıştırmazlar.

Göğüs uçları, gövdenin iki yanında ortaya çıkar. Nihaî yerleri ise, göğsün önüdür.

  1. haftanın ortalarına gelindiğinde, dirsekler belirgin hâle gelir. Parmaklar birbirinden ayrılmaya başlar ve elin hareketi görülebilir.Kemik oluşumu da köprücük kemiği içinde başlar.
  2. haftada embriyo, fasulyeye benzer şekilde büyümektedir. Başından kuyruğuna uzunluğu sadece 5 milimetredir. Baş kocaman olup vücudun diğer kısmından daha büyüktür. Başın kenarlarında yer alan karanlık noktalar, doğumdan sonra dış dünyayı seyreden gözlerdir. Yüzdeki küçük açıklıklar, burun delikleri olup boynun her iki tarafında kulaklar gelişmektedir.

Kol ve bacak tomurcukları iyice belirginleşir; eller, ayaklar tokaç şeklindedir. Ayaklar henüz hiçbir ayakkabı numarasına giremeyecek kadar küçüktür.

Kas lifleri de beyin gibi hızlı gelişimini sürdürmektedir. Beyin, kesin sınırlarla iki parçaya ayrılmıştır. Bunların koordinasyonu ile ilk kez kas hareketleri 7. hafta içinde başlamakta ve bacak hareketleri görülmektedir.

Kalp, dışarı doğru kabarıktır. Dört odacıklı hâldedir ve dakikada 150-170 kez atmaktadır. Hızlı büyümeye uyum sağlayacak olan bu kalp atım hızı, annenin kalp atışının iki katıdır. 7. haftanın ortasında kalbin elektriksel faaliyeti kaydedildiğinde bunun yetişkin dalga modeli ile aynı olduğu görülmüştür.

Bağırsaklar gelişimini sürdürmekte, iç cinsel organlar gelişimini neredeyse tamamlamaktadır. Embriyo; apendikse ve pankreasa sahiptir.

Embriyoda irkilme refleksi ve hıçkırıklar gözlenmektedir. 7. haftanın ortasına gelindiğinde, gözde hızlı bir büyüme görülmekte, el parmakları birbirinden ayrı olarak seçilmekte, eller ve ayaklar bir araya gelebilmektedir.

8 haftada, embriyonun boyu 14-20 milimetre (parmak ucu kadar bir şey), başı hâlâ vücudun en büyük parçasıdır. Beynin karmaşık gelişimi devam eder ve neredeyse vücut ağırlığının yarısını oluşturur. Gövde, başa göre uzundur ve C şeklindeki kavis de giderek azalmaktadır.

Fizikî olarak hareketlenme artmıştır. Doğumdan aylar sonra görülen yuvarlanma hareketi, anne rahminde çok erken başlamıştır. Çünkü amniyon sıvısı içinde yerçekiminin tesiri azalmıştır.

Embriyo; başını oynatabilir, eliyle yüzüne, ayağına dokunabilir, ayak parmağını tutabilir. Bunlar embriyoya dokunma ile ortaya çıkan refleks hareketleridir.

Yüz gelişimini sürdürmektedir. İki parça hâlindeki çene, içinde dilin olduğu ağzı oluşturmak üzere birleşir. Gözler, başın iki yanındadır ve iç kulak gelişimini sürdürmektedir.

İç organların çoğu; kalp, beyin, akciğer, karaciğer ve böbrekler, nihâî şekillerini oluşturacak şekilde gelişmişlerdir. Uzun bağırsaklar, göbek kordonuna bitişik kesenin içinde gelişmesini sürdürür. Anne rahminde akciğerler aktif kullanılmaz, doğum sonrasına hazırlık için nefes alma alıştırmaları yaparlar. Böbreklerde üretilen idrar, amniyon sıvısına bırakılır. Gelişen yumurtalıklardan hormon salınma faaliyetleri başlamıştır.

Kollar ve bacaklar, uzundur ve uzamaktadır. Eller, bileklerden bükülebilmektedir.

Bu dönemde embriyo tek bir hücreden 1 milyar hücreye ulaşmıştır. Kol ve bacak kemikleri, eklemleri, kasları, sinirleri, kan damarları yetişkininkine çok benzer.

Dış derisi kalınlaşmış, şeffaflığı iyice azalmıştır. Kaşlar da çıkmaya başlamıştır. Bunlar embriyoda çıkan ilk tüylerdir.

Embriyo, artık yetişkinlerde bulunan yapıların % 90’ına sahip durumdadır.

 

Dr. Betül Nefise İNAL

PAYLAŞ:                

Betül Nefise İnal

Betül Nefise İnal

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle