Zayıf Yürekler

Gözümü dünyaya açtığımda, ileride yaşayacaklarımdan habersiz sıcacık bir kucak aradım. Ve tüm unutulmaya yüz tutmuş duyguları keşfetmeye hazırlanan bir insan olarak yaratıldım. Şaşkın gözlerim, çevremi tanımaya çalışırken, yeni terimler kazandım. Ve büyüdü içim, büyüyen hayallerim kadar!.. Farklı mıydım diğerlerinden? Hayır, farklı olamazdım, ben de insandım!.. Benim de ellerim, ayaklarım ve herkes gibi içimde salınan hassas bir kalbim vardı.

Ve bir gün yeni arkadaşlar edindim, farklılığımı yüzüme vuran!.. Ben farklıymışım meğer… İnsan olmak yetmiyormuş bazılarına… Kalpler ara sokaklara terk edilirken acımazmış yürekler… Dedim ya, ben farklıymışım. Biraz daha büyüdü benliğim, ama küçülmeye başladı hayallerim… Sahte gülüşlerle geçilen dalgalar, yüreğimin ağlayan kıyılarını sızlatırken kimse hayallerimi ve beni düşünmedi.

Evet, şişmandım; diğerlerinden daha zorlu bir hayatım vardı. Doyasıya koşmanın, içimde kalan bir ukde olduğunu, yemek yerken saklanmayı planlayan kuytu hislerin peşimde dolandığını, yüreğim düşünülmeden yapılan azarlamaların beni ne denli acıttığını ve yalnızken döktüğüm sayısız gözyaşların beni nasıl farklı kıldığını yeni yeni anladım…

Belli kalıplar içinde hayata dar gelmeye başladım. Sessizce umutlarım da terk etti beni… Nice sevgi duvarları yıkılırken içimde, kimse, savaşımın büyüklüğünü fark edemedi. Bu ıztıraplar, sona her yaklaştığımda, tekrar başa dönmenin acısını yaşarken, ben de tek çâre olan Rabbime yöneldim. Zor günlerim vardı önümde… Gittikçe ağırlaşan bedenim ve ben, buruk sevinçlerin mekânı olmuştuk. Rüyalarıma, zamansız üstüme salınan baskıların kâbusları çöküyordu. Kimse bilmiyordu, her şeyin sözlerdeki kadar kolay olmadığını… Kimse bilmiyordu, içimde kan kaybeden duyguları… Boşa da gitmedi bu hüzünler… Her biri farklı bir yüz olarak yerleşti kalbime… “İnsan”ı tanıdım, tüm gerçekleriyle… Sanmasın kimse, payını almadı; her biri yerleşti, kalbimin lâyık olan yerine… Tebessümlerin, görmemezlikten gelmenin lüksünü yaşadım kimilerinde…  Saklamak mı, elimdeki nimeti?! Onu da yaşattılar, güçlü görünen bedenimdeki titrek yüreğime…

Affetmeyi de öğrendim, acıyan gözlerle… Zayıf yüreklerin küçüklüğü, rûhumun büyük sevdâsına bedel öderken, ağlamadan ve ardıma bakmadan gidecektim yalnızlığıma… Her sahte bakış, içimi ezip geçtiğini sanmaktayken, Rabbimin kudretine şâhit oluyordu gözlerim… Farklı mıydım şimdi? Evet, sanırım farklıydım. Çünkü bir sırra şâhit olmuştum. Küçülmenin ardında saklanan büyük utançları fark etmiş ve hissettirmiştim, hak edenlere…

Harmanlanan gönlüm, büyüklüğüne ağlayan bedenime, doğru kapıyı göstermişti… “Sen fânîliğin temsilcisi boşuna ağlama!.. Vaktin kadar büyüklenirsin… Yine ben varım içinde kanayan, yine ben varım şifâsını arayan ve yine ben varım yegâne dost olan Rabbimize kavuşacak olan…”

İçimdeki bu değişme azmi, yalnızca nefsimi elimde tutmaya… Geçilen dalgalar sahiplerinin olsun, tebessümlerimle uğurlarım onları, affın doruklarına…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle