Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

 

Oruçlarla, sahur, iftar, teheccüd ve terâvihlerle dolu dolu bir Ramazan ve ardından yüzlerimizin güldüğü bir bayram geçti. Şimdi bir çoğumuz tertemiz bir hâle geldik, günâh kirlerinden arındık, hayatımıza yepyeni ve bembeyaz sayfalar açmaya azmettik. İşte biz de, bu niyet ve azmimizi bileyecek bir kardeşlik sayısı hazırlayalım istedik sizlere… İslâm’ın kardeşliğini.. Her türlü dünyevî beklenti ve menfaatlerin üstünde olan, Peygamber Efendimizin târif ettiği, Allah’ın gönüllerde tesis ettiği kardeşlik…

Dünyanın ne tarafında olursa olsun, insanlara dokunan acıyı yüreğinde hisseden bir müslüman olarak, kardeşlerimizin derdiyle dertlenmek istedik. Beyrut’la, Irak’la, Filistin’le lokmamızı paylaşmak, ümidimizi, îmânımızı ve heyecânımızı birleştirmek istedik… Okuyucularımızdan gelen telefon, mektup ve e-mailler de bizi ısrarla bu konuyu işlemeye sevk ediyordu.

Herkes, kan ağlayan duygularına tercüman olunmasını istiyordu. Yaşanan acılara âşinaydık, ama hep aynı delikten sokulmak ağırımıza gidiyordu. Irak’ta son zamanlarda planlı olarak tezgâhlanan ve “Sünnî-Şiî Çatışması” olarak isimlendirilen kardeş kavgası, aslında ne fecî bir buhranı gösteriyordu. Elbette, düşman eliyle, onun himaye ve güdümündeydi bu danışıklı döğüş!.. Ama ya bizim boş bıraktığımız sahalar yok muydu? İhmâl ettiğimiz, görmezden geldiğimiz…

Şimdi her birimiz elimizi vicdanımıza koyarak diyebilir miyiz ki; ben İslâm’ın “kardeş” kıldığı gibi bakarım bütün Müslümanlara?!. Kendim için istediğim her şeyi aynıyla kardeşime de isterim; kendim için sakındığım her şeyden din kardeşimi de korumaya çalışırım. Ve mü’min olan herkes, benim gözümde candan öte kardeşimdir!..

Bu zor bir soru... İtiraf etmeli ki, bunun cevabı, bizim gönlümüzde de rahatlıkla “Evet!” değil, maalesef!..

Öyleyse, Kur’ân-ı Kerîm’in öğrettiği gibi duâlarımızı, duygu ve düşüncelerimizi tashih edelim ve gönlümüzde “kardeşlerimize” yer açalım. Korkmayalım, orası öyle büyük ki, bütün kardeşlerimiz rahatlıkla sığabilir.

Cenâb-ı Hak, mü’min kulunun yapacağı duâyı şöyle öğretiyor:

“Onlardan sonra gelenler (başta muhâcirler olmak üzere kıyâmete kadar gelecek müminler):

«Ey kerîm Rabbimiz!» derler. «Bizi ve bizden önceki mümin kardeşlerimizi affeyle!.. İçimizde mü’minlere karşı hiçbir kin bırakma!.. Duâmızı kabul buyur, ey Rabbimiz!.. Muhakkak ki, Sen Raûfsun, Rahîmsin!..»” (el-Haşr, 10)

* * *

Bu dosyamızın yanı sıra rengârenk yazılardan oluşan güzel bir buket derlediğimizi düşünüyoruz. Meselâ insanın yeryüzünden gökyüzüne yükseliş mâcerasını anlatan “Yağmur Gibi Ol!” başlıklı yazının gönüllerinizde tatlı bir iz bırakacağını umuyoruz. Bir de hidâyet hikâyemiz var, Moskova’dan yankılanan… Bakalım, yüreklerinize nasıl seslenecek!..

Siz değerli okuyucularımızı; denemesi, hikâyesi, mizâhı ve araştırmasıyla dolu dolu bir Şebnem’le baş başa bırakıyoruz.

Ramazan Bayramınız mübârek olsun.

Gelecek sayıda buluşuncaya dek, Allâh’a emânet olunuz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle