Unutulmayan Bir Konya Geleneği: Şivlilik

“Şivlilik” kelimesini okurlarımızın önemli bir kısmı ilk kez duyuyor olabilir. Hemen açıklayalım:

Şivlilik, Konya’ya has bir gelenektir. Üç ayların başlangıcı olan Receb ayının ilk Perşembe günü, Konya’da “Şivlilik Günü” olarak kutlanır. Bu günü Konya halkı, “ilk namaz” olarak da adlandırır.

Peki, şivlilik nasıl kutlanır?

Şivlilik, Regâib Kandili’nin gündüzüdür. İki aşamalı olarak kutlanır. İlk aşama, bir önceki geceyle başlar. Üç aylar, o sene hangi mevsime denk gelmişse, şivliliğin kutlanma şekli de ona göre şekillenir. Soğuk  kış geceleri, bu kutlama için biraz elverişsizdir, ama yine de kutlama muhakkak yapılır. Akşam namazından sonra mahallenin bütün çocukları, gençleri, gelinleri mahalledeki en uygun yere toplanırlar. (Bu yer, bizim çocukluğumuzda genellikle boş arsa ya da tarlalar olurdu, fakat müteahhitlerin ev yapma yarışı bu geleneği parklara kaydırdı.) Bu alanda herkesin toplanma amacı “Fener Alayı” denilen kutlamayı gerçekleştirmektir. Çocuklar, bakkallardan satın aldıkları, ortasında mum bulunan, kâğıttan yapılmış fenerleriyle gelir, kutlama alanına… Kutlama alanında mahallenin “abi”lerince yapılan hummâlı bir hazırlık, gelenleri beklemektedir. Bu hazırlık, tarlanın ortasına yakılan, kocaman bir ateştir. Ateşin ana malzemesi, eski kamyonlara bir zaman tekerlek vazifesi görmüş olan lâstiklerdir. Bu lâstikler de genellikle sanayi dükkânlarından yürütülmüştür. Ateş biraz kendine gelip, kıvam bulunca mahallenin “abi”leri ateşin üzerinden atlamaya başlar. Fenerlerini alan çocuklar da bu ateşin etrafında halka kurarlar. Bu arada çocuklarının yanında gelen anneler de komşu kadınlarla doyumsuz bir sohbete dalarlar. Eğlence, gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam eder. Vakit, evlere gitme vaktidir. Ellerinde  fenerleri, evlerine dönen çocukları ertesi günün heyecanı sarar.

 

 Evlere Şenlik: Şivlilik

 Şivlilik günü, bütün evlerde bir hareketlilik yaşanır. Çocuklar, ellerine aldıkları naylon torbalarla kapı kapı gezip şivlilik toplarken, anneler de evde “bişi” denilen, (mayalı hamurun yağda kızartılmasıyla yapılan bir tür hamur işi) kızartmaları hazırlamak için mutfağa girerler. Şivlilik günü gelmeden günler önce çarşılar, pazarlar, marketler, bakkallar hazırlığa başlar. Süpermarketler “şivliliğe özel”  reyonlar hazırlarken, şehrin sâkinlerini de “şivlilikte ne dağıtsak?” telâşı sarar. Günümüzde şivlilik günlerinde genellikle sakız, çikolata, lolipop, kraker, şekerlemeler dağıtılsa da anne-babalarımızın  torbalarını kırık leblebi, gofret, bisküvi, leblebi şekeri, kuru üzüm, peynir şekeri, akîde şekeri doldururmuş.

Şivlilikte evin hanımı gün boyu ayaktadır. Çocuklar grup grup gelirler, evin kapısının önünde durup hep bir ağızdan:

“–Şivliliiiik” diye bağırırlar, torbalarını açıp beklerler.  

Ev sahibi, her çocuğun torbasına birer tane şivlilik koyar. Artan zamanda da sabah namazından sonra yağda kızartıp hazırladığı “bişi”leri bir tepsiye dizip, komşulara dağıtır. Müstakil evlerin bulunduğu semtlerde durum böyledir. Apartmanlarda yaşayanlar ise, çocuklar şivlilik günü onlarca katlı apartmanların merdivenlerini çıkıp yorulmasın (!), asansörü meşgul etmesin diye ikramlarını önceden hazırlayıp apartmanın kapıcısına verirler. Kapıcı, gelen çocuklara her dairenin ikramını apartman girişinde dağıtır.

Konya’da, çağımızı saran  modernleşmeye, globalleşmeye  karşı dimdik ayakta kalarak varlığını sürdüren en güzel geleneklerden biridir, bu şivlilik… Gelir seviyesi ne olursa olsun, toplumun her kesiminden insanın bu geleneği sürdürme çabası da Konya adına mutluluk verici bir hâdisedir.

Şivliliğe ilişkin her Konyalı’nın bir  hikâyesi vardır. En ilginç hikâyeler de Konyalı olmayıp Konya’da yaşayan, bu gelenekten haberi olmayarak o gün gâfil avlanan insanlara ait olsa gerek…  Kapıda “Şivliliiiiik!” diye bağıran çocuklara uzun uzun bakıp, “Yok çocuklar, ben almayayım.” diyenler, kapıdaki çocuklara “şivlilik” diye mevsim meyvesi verenler çoktur Konya’da… Bunlar da ya gurbetçi üniversite öğrencileridir, ya da tâyinle Konya’ya gelmiş, henüz Konya geleneklerini tanımayan insanlardır. Ama zamanla onlar da şivliliği benimserler.

                                                                     ***

Yazar Mustafa Armağan, “Bir başkent, her zaman başkenttir.” der bir kitabında… Konya, yaşayan böylesi gelenekleriyle bu sözü haklı çıkarır, âdeta…

PAYLAŞ:                

Fatma Çatak

Fatma Çatak

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle