Umre

Umre Ne Demektir?

Umre, lügatte, “ziyaret etmek” demektir. Terim olarak ise; “belirli bir zamana bağlı olmaksızın, ihrama girerek Kâbe’yi tavaf etmek, Safâ ile Merve tepeleri arasında sa’y yapmak, sonra da tıraş olarak ihramdan çıkmak”tan ibaret olan bir ibadettir.

 

Umrenin Fazîleti

Umre, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde zikredilmiş bir ibadettir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Haccı ve umreyi, Allah için tamamlayın…” (el-Bakara, 196)

Bu husustaki hadîs-i şerîflerden bazıları ise şöyledir:

“Hac ve umre için Beytullâh’a gidenler, müslümanların, Allâh’a gönderilmiş temsilcileridir. Duâ ederlerse, Allah duâlarını kabul eder. Mağfiret dilerlerse, Allah onları bağışlar.” (İbn-i Mâce, Menâsik, 5)

“Umre (kendisi ile diğer) umreye kadar, her ikisi arasında vâkî olacak (küçük günah)lar için kefârettir…” (Buhârî, Umre, 1)

“Yaşlının, çocuğun, zayıfın ve kadının cihâdı, hac ve umredir.” (Nesaî, Hac, 4/2579)

Hazret-i Âişe Vâlidemizden rivayet edildiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; Hazret-i Âişe Annemiz umre yapacağında ona şöyle buyurmuşlardır:

“Yorgunluğun ve harcadığın miktar kadar sana ecir vardır.” (et-Terğîb ve’t-Terhîb, c: 2)

 

Umrenin Farz ve Vâcipleri

Hanefî mezhebine göre umrenin iki farzı vardır:

1) İhram

2) Tavaf.

Umrenin vâcipleri de ikidir:

1) Sa’y yapmak,

2) Tıraş olup ihramdan çıkmak.

 

Umrenin Hükmü

Hanefî mezhebine göre, bir kimsenin ömründe bir defa umreye gitmesi sünnettir. Şâfiî mezhebine göre ise, kişinin ömründe bir defa umre yapması farzdır.

 

Umre Yapmanın Zamanı

Umreyi, kısaca “Hac mevsimi dışında, Kâbe’yi ziyaret etmek” olarak târif edebiliriz.

Bu târiften de anlaşılacağı üzere, umre için belirlenmiş bir vakit yoktur. Yani bir kimse dilediği her vakit umre yapabilir. Ancak hac ibadetinin yapıldığı, Arefe gününün sabahından Kurban Bayramı’nın 4. günü akşamına kadar umre yapılması mekruh görülmüştür. Zira bu vakitlerde Mekke’de bulunan bir kimsenin hac ibadeti ile meşgul olması daha faziletlidir.

Bununla birlikte Ramazan ayında umre yapmak, diğer günlerde umre yapmaktan daha faziletlidir. Hattâ Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Ramazan’da umre yapmak, (ecir yönünden) benimle hac yapmaya bedeldir.” (Buhârî, Umre, 4; Müslim, Hac, 221)

 

Umre Nasıl Yapılır?

Umre yapmak için, bir kimsenin öncelikle mîkat sınırlarını geçmeden önce ihrama girmesi gerekir.

 Mîkat: Mekke-i Mükerreme’ye gelecek olan afâkilerin ihramsız geçmemesi gereken son sınır mevkileridir. (Afâki, mîkat sınırlarının dışında oturan kimselere verilen isimdir.)

Türkiye, Avrupa gibi kuzey ve batı ülkelerinden Mekke’ye gelecek olanların mikat sınırı, “Cuhfe”, Medîne’den Mekke’ye gelenlerin ihramsız geçmemeleri gereken sınır ise, “Zülhuleyfe” denilen mevkîdir.

 

İhram ve Yasakları

İhram: Kelime olarak “haram kılmak” demektir. Normal zamanlarda yapılması mübah olan bir kısım iş ve davranışların, hac ve umre yapacak kişiler için belirli bir süre yasak kılınması mânâsına gelir.

Söz konusu yasaklar, ihrama niyetle birlikte başlar. İhrama girmek isteyen kişi, genel vücut temizliği yaptıktan sonra, mümkünse gusleder, değilse abdest alır. Bu sünnettir. Hayız (ay hâli) olan kadının da gusletmesi, aynı şekilde sünnettir.

Erkekler iç çamaşırları dâhil, bütün elbiselerini çıkarır; sadece “ridâ” ve “îzar” denilen iki parçalı, dikişsiz, beyaz, ihram örtüsüne bürünürler. Başlarını kapatmaz, çorap ve ayakkabı giyemezler. İhrama niyet etmeden önce (erkekler), varsa güzel koku sürünebilirler.

 İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ- anlatıyor:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e ihramlının giyeceği şeylerden sorulmuştu, şu cevabı verdi:

“İhramlı kimse; ne gömlek, ne sarık, ne bürnus (başı örten ve aşağı kadar salınan uzun takke), ne şalvar, ne de vers (sarı renkli boya veya koku) veya zâferân bulaşmış bir giysi taşıyabilir. Ayağında da mest (ve benzeri ayakkabı) bulunmamalıdır. Ancak nalin bulamazsa, mestlerin topuktan aşağı kısmını kesmelidir.” (Buhârî, Hac, 21)

Hanımlar, ihram için normal elbiselerini çıkarmazlar. Çorap ve ayakkabı giyebilirler. Başlarını örterler, yüzlerini ve ellerini açık bırakırlar.

 Yine İbn-i Ömer -radıyallahu anhümâ-’dan şöyle rivâyet edilmiştir:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-  kadınları ihrâma girdikleri vakit, onları eldiven kullanmaktan, yüzlerini örtmekten ve vers (sarı renkli boya veya koku) ve zâferân (koku) deymiş elbise giymekten yasakladı ve şöyle buyurdu:

«Bir kadın, bunlardan gayrı, hoşuna giden elbise çeşitlerinden safranla boyanmış veya ipekli veya ziynet veya şalvar veya gömlek veya mest (ayakkabı) giysin» dedi.” (Ebû Dâvud, Menâsik 32)

İhrâma girmeden önce kerahat vakti değilse, iki rekât ihram namazı kılmak sünnettir. Bu namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra Kâfirûn; ikinci rekâtında Fâtiha’dan sonra İhlâs Sûresi’ni okumak müstehaptır.

Namazdan sonra “Umre için ihrama girmeye” diye niyet edilir ve “telbiye” getirilir.

Umre için yola çıkacak olan hanımlar, ihrâma girme ânında hayızlı (ay hâlinde) bulunsalar bile ihrâma girerler. Ancak Mekke-i Mükerreme’ye varınca bu özel durum sona erinceye kadar Mescid-i Harâm’a giremez ve umrelerini yapamazlar. Bu süre içerisinde hayızlı kadının umreyi yapıncaya kadar ihram yasaklarına dikkat etmesi gerekir. Hayız hâli biten hanım, gusül aldıktan sonra umre ibadetine başlayabilir.

 

Telbiye:

                                                                                              

Arapçası gelecek (Şebnem, 81. Sayı, ön kapakta var)

 

“Lebbeyk Allâhümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnnel hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk. Lâ şerîke lek.” sözlerine telbiye denir.

 Telbiye’nin mânâsı şöyledir:

“Buyur Allâh’ım, buyur! Emrindeyim buyur!.. Sen’in hiçbir ortağın yoktur. Emrindeyim buyur!.. Şüphesiz hamd Sana mahsustur. Nîmet Sen’indir, mülk de Sen’indir. Sen’in hiçbir ortağın yoktur.”

Hanefî mezhebine göre, ihrâma niyet eden kişinin bir kere telbiye getirmesi farz, birden fazla söylemesi ise sünnettir. (Şâfiî mezhebinde telbiye getirmek sünnet bir ibadettir.)

 

İhram Yasakları

-Harem denilen bölgenin (Mekke ve çevresi), tabiî bitkilerini kesmek, koparmak, av hayvanlarını avlamak, avcıya yol göstermek,

-Erkeklerin ihram denilen örtülerin dışında elbise giymeleri, başlarını ve yüzlerini örtmeleri, eldiven, çorap ve ayakkabı kullanmaları,

-Erkeklerin saç-sakal tıraşı olmaları, bıyıklarını kısaltmaları, yağlamaları, boyamaları,

-Tırnak kesmek, vücudun herhangi bir yerinden kıl kopartmak,

-Kavga etmek, sövmek, kısaca kötü söz ve davranışlarda bulunmak,

-Koku sürünmek, güzel kokulu malzemeler kullanmak (parfüm, kokulu sabun, şampuan gibi),

-Kına, oje, ruj kullanmak,

-Cinsî münasebette bulunmak veya buna sebebiyet verecek davranışlarda bulunmak ihramda olan bir kimse için yasaktır.

Yukarıda belirtilen bu yasakların, “bilerek, bilmeyerek veya unutarak” ihlâli durumunda, cezâ ödemek gerekir.

Bu cezâlar, bazen sadaka vermeyi gerektirir. Bazen de kurban kesmekle ancak telâfî edilir. Hattâ umrenin kazasını gerektiren cezâ bile vardır. (Yasakların ihlâli durumunda belirlenen cezâlar, ilgili kitaplardan veya din görevlilerinden öğrenilebilir.)

 

İhramlı Olan Kişiye Yasak Olmayan Fiiller

-Yıkanmak,

-Kokusuz (parfümsüz) sabun kullanmak,

-Diş fırçalamak (diş çektirmek),

-Kırılan tırnağın veya zarar veren kılın koparılması,

-Kan aldırmak (iğne yaptırmak),

-Yara üzerine sargı sardırmak,

-Kol saati takmak, yüzük kullanmak, bilezik takmak,

-Kemer ve çanta kullanmak,

-Yüzü ve başı örtmemek şartıyla battaniye, pike vb. şeyleri örtünmek,

-Palto ve benzeri şeyleri giymeksizin omuza atmak gibi davranışlar, ihramda olan kimseler için yasak değildir.

(Devam Edecek)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle