Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

 

İnsanoğlu gariptir; en yüceye tâlip olur, ama önündeki en basit adımı atmaktan âcizdir. Meselâ namazıyla mîraca yükselmek ister, ama daha tuvâlet âdâbını, tahâreti, abdesti ve guslü bilmez. Namaza daha başlayamamıştır ki, namazla mîraca çıksın!.. Devleti kurmayı, yönetmeyi, dünyanın bütün sistemlerini değiştirmeyi düşünür de, kendisini değiştirmeyi, evlâdını yetiştirmeyi akledemez!.. Hâlbuki kendisine söz geçiremeyen, duygu, düşünce, inanç ve alışkanlıklarını “iyiye doğru” değiştiremeyen, dünyaya nasıl bir “iyilik” verecektir!..

“Her” şey, “bir” şeyden başlar. Uzaklar, ancak ilk adım doğru atıldığında yakınlaşır. İnsanı düzeltmeden dünya, kendimizi düzeltmeden “insan” düzelmez!..

Bazen önemsemediğimiz, ufak ve basit gördüğümüz hayâtî meseleler, bir gün gelir, bize ayak bağı olur. Hayatında hiçbir ilmihâl kitabı okumadan, yani kendisi için olmazsa olmaz asgarî farzları bilmeden koca koca tefsir, hadis kitaplarını okuyanlar, hatta bazen onlardan ahkâm çıkartıp hüküm koyanlara ne demelidir?! Bu, ilkokulu okumadan üniversite kitaplarına merak saran, orada okuduklarını kendince yorumlayan küçücük çocukların acınası hâline benzemez mi?

Hayat merdivenlerinde tırmanmak için basamaklara riâyet etmek şart… Yoksa bu durum, daha annesinden yeni doğmuş bir çocuğa, sırf “tadı güzel” diye baklava-börek yedirmeye benzer ki, bu da nihayetinde ya hazımsızlığa sebep olur ya da telâfî mümkün olmayan rahatsızlıklara…

O hâlde, hayatı nasıl kademe kademe yaşıyorsak, dînî ilimlerde de, dînî yaşayışımızda da adım adım gitmeliyiz. Aksi hâlde başımız gelişmeden vücudumuz, vücudumuz gelişmeden kaslarımız gelişir ve ortaya mânevî açıdan ucûbe varlıklar çıkar. Böylelerini çevrenizde de görürsünüz, ilmihal okumaz, fıkıhtan hükümler koyar; tefsir bilmez, meâllere bakarak dînî açıklamalarda bulunur. Arapça bilmez, dinin her hususunda en otoriter kimse olur. Nihayetinde abdest ve guslü bilmez, gece gündüz namaz kılar, tavaf eder.

Gerçekten durum vahim… Bu yüzden biz de kısa bir hatırlatma yapalım istedik, ibâdetlerin başlangıcına… Burada verdiğimiz bilgiler, hem kırıntı kabîlinden, hem de tadımlık… Meselenin fıkhî detaylarını ilmihal ve fıkıh kitaplarına havâle ederek, sizi, basit gibi görünen hayâtî bir konuyla daha yüzleştirdiğimizi ümit ediyoruz.

Haziran ayı itibariyle, üç ayların başlangıcı olan Recep Ayı’na girmiş bulunacağız. Cenâb-ı Hak’tan bu mübârek günleri, bütün dünyaya, bilhassa İslâm Âlemi’ne hayır, saâdet ve bereket vesilesi kılmasını niyaz ediyoruz.

“Allâh’ım, Receb ve Şaban’ı mübârek eyle. Bizi Ramazan’a ulaştır.”

Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle