Ağlamak

Bir hâdise veya bir haber neticesinde üzülmenin, sevinmenin, hatta bazen de sebebi bilinmeyen hislerden dolayı “yoğunlaşan duyguların” gözden süzülen damlalarla dışarı taşmasıdır ağlamak…

 Ne için olursa olsun insânî, tabiî bir hâdisedir ağlamak… Bazen istediği için ağlar insan; bazen de istemediği hâlde ağlar… Ve ağladıkça hissiyâtı açılır, kalbindeki kasvet ve merhametsizlik gider. Gözyaşı ile iyice ferahlayan, yumuşayan iç âlemi, bu kez huzurla, şefkat ve merhametle dolar.

 İşte insan, o ân hatırlamalı, Rabbini ve O’nun Rasûlü’nü… Gözünden süzülen bu yaşlar niçin dökülüyor? Bu nîmeti veren Allah için mi (!), yoksa gelip geçici olan bir dünya nimeti için mi? Yoksa yaşamış olduğu kaderi, kendi istediği gibi değil de, Allâh’ın istediği gibi vukû bulduğu için mi? Eğer gözümüzden akan yaşlar Allah içinse, yani O’nun rızâsı, Rasûlü’nün aşkından dolayı ise ne mutlu bize!.. Zira Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-şöyle buyuruyor:

“Yalnız iken Allah için bir köşede gözyaşı döken kişi, hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde Arş’ın gölgesiyle gölgelenecek.” (Buhârî, Ezân, 36; İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî, II, 182)

“Allah korkusuyla ağlayan gözü, cehennem ateşi aslâ yakmayacak.” (Tirmîzî, Fezâilü’l-Cihâd, 12)

Bunlar ne güzel müjdeler!… Demek ki, ağlamak samimiyetten… Kalbin hassaslaşmasından… Ve bu konuda en büyük rehberim, benim Peygamberim… Çünkü O’nun tebessümü, neşesi ve ağlaması hep Allah içindi. Ben de ağlayan ve ağlamayı tavsiye eden bir peygamberin ümmetiyim… O:

“Eğer siz benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız!” buyuruyor. (Buhârî, Tefsûru Sûre (5), 12; Müslim, Fezâil, 134)

Bununla bana, Allâh’ı ve âkıbetimizi ne kadar iyi bildiğini ifade buyuruyor. Yine O:

“Benim tasam, kederim ve bilcümle üzüntülerim, ümmetim içindir.” buyuruyor. (Kâdı Iyâz, Şifâ, sh:105; Âmiri, Behce, II, 294)

Bu sebepledir ki, O’nun ümmetine düşkünlüğü târif edilemez. O hâlde bana düşen, Allah ve Rasulü’nün tavsiyelerine uyup, dünya ve içindekiler için ağlamamak yahud illâ ağlayacaksam müslümana yakışır tarzda ve ölçüde ağlamak…

 Gelin, neye ve nasıl ağlamamız gerektiğini, her yönüyle öğrenelim…

 

GENEL MÂNÂDA AĞLAMAK

 

İnsan neden ağlar?

Ağlamamıza yol açan temel faktör, “duygu yoğunluğu”dur. Bu duygu yoğunluğu, bazen dış, bazen de iç kaynaklı olabilir. Dış çevremizde yaşadığımız bir hâdise (ölüm, başarı, hastalık) bizi ağlatabileceği gibi, iç dünyamızda, yani zihnimizdeki düşünceler ya da geçmiş hâtıralar da bizi ağlatabilir.

Yapılan araştırmalar, ergenlik dönemine kadar erkeklerle kızların aynı oranda ağladığını göstermektedir. Bu dönemden sonra ortalama olarak kadınlar, erkeklerden dört kat daha fazla ağlar. Araştırmayı yapan Dr. William H. Frey, bunun sebebinin kadınlardaki hormonal dengeyle alâkalı olduğunu belirttikten sonra; erkeklerin ağlamasına engel olan en büyük sebebin kültürel faktörler olduğunu belirtir. Özellikle toplumda sıkça kullanılan:

“Erkek adam ağlamaz!”

“Ağlamak zayıflık göstergesidir.” gibi sözler, erkeklerin duygularını bastırmalarına sebep olmaktadır.

 Psikiyatrist Patrick Lemoine’a göre, ağlayamayan erkekler, yaşadığı psikolojik problemleri dışa vuramadığı için, çoğunlukla bu duygularını kadınlara şiddet şeklinde dışarıya atmaya çalışmaktadırlar. Hâlbuki toplumsal baskıları bir tarafa bırakıp erkekler de ağlayabilseydi, kadınlara gösterilen şiddete yönelik pek çok davranış belki de büyük ölçüde engellenebilirdi.

 

Gözyaşı Çeşitleri

Hepimizin bildiği gibi, her gözyaşı ağlamak değildir. Bilim adamları, gözyaşlarını dört ana gruba ayırmaktadırlar:

1-Temel Gözyaşları: Bu gözyaşı, ağırlıklı olarak su ve tuzdan oluşur ve göz yüzeyinin kaygan kalmasını sağlar. Günlük ortalama 150 - 300 gram kadar salgılanır. Ve bir süre sonra burun boşluğuna salınır.

2-Refleks Gözyaşları: Ânî durumlarda gözü korumak amacıyla salgılanan gözyaşlarıdır. Soğan doğrarken ya da gözümüze toz kaçtığında gözlerimizin yaşarması gibi. Refleks gözyaşları salgılandığında, biz bu durumu “ağlamak” olarak adlandırmayız, daha çok “gözlerim yaşardı” ibaresini kullanırız.

3-Duygusal Gözyaşları: Yoğun bir duygu sonucunda dökülen gözyaşıdır ki, buna kısaca “ağlamak” deriz.

4-Patolojik Gözyaşları: Bazı psikolojik problemlere mâruz kalan hastalarda, o anki durumla ilgisi olmayan uygunsuz ağlamalardır. Hastanın isteği dışında gerçekleşen böyle bir ağlamada çoğunlukla hasta da neden ağladığını bilmemektedir. Meselâ; hastaya yemek yedirirken, hastanın yatak örtüsü toplanırken, hastanın da kontrolü dışında gerçekleşen ağlamalar, patolojik ağlama olarak vasıflandırılmaktadır. Yani tesir eden faktörle gözyaşı arasında doğrudan bir bağlantı bulunmamaktadır. Özellikle Parkinson ve Alzheimer hastalarında bu tür patolojik ağlamalar görülebilmektedir.

 

Gözyaşının Faydaları

Ağlamaya sebep olan tesirler, hem hüzün verici, hem de sevinç verici uyarılardır. Beynin duygu merkezlerinden çıkan emirlerle, gözyaşı bezleri faaliyete girer ve gözyaşı üretilmeye, akmaya başlar. Tabiî bu arada stres, gerginlikler, aşırı sevinç ve heyecan giderilmiş ve yatıştırılmış olur. Bu sebeple günümüz tıp uzmanları, ağlamanın fizikî ve rûhî sağlığımız açısından çok faydalı olduğunu belirtmektedirler. Bu faydalardan bazıları şunlardır:

 -Gözyaşı ile göz yüzeyinin her zaman kaygan ve nemli tutulması gerektiğini söyleyen uzmanlar, böylece hem görme kalitesinin arttığını, hem de gözyaşının, içerdiği tabiî antibiyotik ile enfeksiyonlara karşı dayanıklılık sağladığını kaydetmektedirler.

-Ağladığımız zaman, vücudumuzdaki stres hormonları, gözyaşlarıyla vücuttan uzaklaşır ve bu durum, biraz sonra rahatlama hissi verir. Bu sebepledir ki, eskiler, içinden ağlamak geldiği hâlde gözyaşlarını tutmaya çalışanlara, ağlamalarını tavsiye eder ve:

“-Ağla, açılırsın; rahatlarsın!” derler.

-Bilhassa üzüntülü durumlarda sıkışan kalp damarları, ağladığımızda genişler; bu sebeple de kalp daha az yorulur.

-Sıkıntılı, üzgün ve kederli kimselerde uykusuzluğa sıkça rastlanır. Ancak bu hâller karşısında ağlayabilen kişilerin sinir sistemi yatıştığı için, kişi rahat bir uyku uyuyabilir. Uyku ile yatışan ve dinlenen vücut, kendisini daha çabuk toparlar.

-Üzüntülü veya sevinçli olduğunda tansiyonu düşen ya da çıkan kişi, ağladığında tansiyonunu normale döndürmüş olur.

-Sıkıntılı günlerinde iştahı açılan ve kendini yemeğe vuran kişiler, ağladığında daha az yiyerek formlarını korurlar. (Devam Edecek)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle