Ramazan Ve Şevval Aylarında İbâdet

Ramazan Ayı ve İbâdetleri

Ramazan ayı, onbir ayın sultanıdır. Bütün senenin en kıymetli mevsimidir. Çünkü bu ay, Allâh’ın son mesajı Kur’ân-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı aydır. Kur’ân-ı Kerim, Ramazan ayında, Kadir Gecesinde indirilmeye başlanmıştır. Bu sebeple bu ay, Kur’ân-ı Kerim ayıdır. Peygamber Efendimiz, hayattayken Ramazan ayında Cebrail -aleyhisselâm- ile buluşur ve o güne kadar gelmiş olan âyetleri karşılıklı birbirlerine okurlardı. Buna hadis ilminde “arza” adı verilir. İşte o hatırayı yaşatmak üzere, halkımız arasında “mukabele” ismiyle bilinen ve Ramazan boyunca Kur’ân-ı Kerim’i hatmetmek üzere cemiyetler tertib edilir.

Buna ilâveten Ramazan, oruç ayıdır. Bir ay boyunca, hasta ve mâzeretli olanların dışında bütün Müslümanların oruç tutması, Rabbimiz tarafından farz kılınmıştır.[1] Oruç, sadece Peygamber Efendimizin ümmetine değil, daha önceki ümmetlere de farz kılınmıştı.[2] Oruç tutmak, imsaktan başlayarak iftar vaktine kadar vücudu, yeme-içme ve cinsel münâsebetten korumaktır. Ama bu şartların dışında, insanın oruçtan mânen istifade edebilmesi için her türlü günah ve kötülüklerden de uzak durması Peygamber Efendimiz tarafından tavsiye edilmiştir. Aksi hâlde orucun, sahibine açlık ve susuzluk dışında bir faydası olmayacağı şöyle bildirilmiştir:

“Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına Allâh’ın hiç bir ihtiyacı yoktur.” (Buhâri, Kitâbu’s-Savm 1775)

Şart ve âdâbına riâyet edilerek tutulan orucun mükâfâtı ise, Allah Teâlâ’ya âittir. O, her kuluna, ihsan ve ikramının genişliği nisbetinde ecir ve sevab vereceğini vaad etmiştir. Hadîs-i kudsîde de şöyle buyrulmuştur:

“Her bir iyilik için on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık vardır; fakat oruç bunun dışındadır. Çünkü oruç, benim içindir ve onun karşılığını ben vereceğim.” (Buhârî, Savm, 2, 9; Müslim, Sıyâm, 30; Nesâî, Sıyâm, 42)

 Peygamber Efendimiz orucun faziletini şöyle ifade etmiştir:

“Kim faziletine inanarak ve karşılığı Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îman 28; Müslim, İkametü’s-Salât 173; Tirmizî, Savm 1)

Ramazan, sabır ayıdır. Oruçlu iken insanların eziyetlerine sabır ve mülâyemetle mukabele edildiği, kalp kırmamaya çalışıldığı, açlığın meşakkatine sabredildiği, günahlardan uzak durma iradesinin sergilendiği büyük bir aydır. Böylece kul, nefsinin isteklerine karşı çıkmayı ve irâdesini güçlendirmeyi öğrenir. Peygamber Efendimizden şöyle rivâyet edilmiştir:

“Hiçbiriniz oruçlu olduğu gün, çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya sataşırsa «Ben oruçlum!» desin.” (Buhârî, Savm, 9)

Ramazan, aynı zamanda fakirlerin, muhtaçların görüp gözetileceği bir aydır. Varlıklı insanlar, ellerinin altında her şey olduğu hâlde onlara uzanamadıkları için, fakirlerin, garip ve kimsesizlerin hâlini daha iyi anlarlar. Bu sebeple sadaka, fıtır sadakası, fidye, zekât, hayır, hasenât ve infak yarışı artar. Bu ayda, oruç ibâdeti sayesinde kalplerde bir rikkat, incelik ve hassasiyet oluşur. Bu da Rabbimizin kullarında görmeyi istediği mühim hasletlerdendir. Peygamberimizin Ramazan ayındaki cömertliğini Abdullah ibni Abbas -radıyallâhu anhümâ- şöyle anlatır:

“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- insanların en cömerdi idi. O’nun en cömert olduğu zamanlar da Ramazan’da Cebrâîl -aleyhisselâm-’ın, kendisi ile buluştuğu vakitlerdi. Cebrâîl -aleyhisselâm-, Ramazan’ın her gecesinde Peygamber Efendimiz ile buluşur, (karşılıklı) Kur’ân okurlardı. Bu sebeple Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Cebrâîl ile buluştuğunda, hiçbir engel tanımadan esen rahmet rüzgârlarından daha cömert davranırdı.” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy 5, 6, Savm 7; Müslim, Fezâil 48, 50)

Ramazan, aynı zamanda namaz ayıdır. Sahura kalkıldığında kılınabilecek teheccüd namazıyla başlayan gün, mümkün olduğunca gün içinde cemaate devam ile renklenir ve geceleri de “tereavih” ile taçlanır.

Ramazan, îtikaf ayıdır. Peygamber Efendimiz, Ramazan’ın son on günü kendisini ibâdet etmeye hasreder ve bu zamanını câmide geçirirdi. Ümmetine “müekked sünnet” olan bu ibâdetle insanlar, Rabbi ile baş başa uzun bir zaman geçirme, günahlarını affettirme fırsatı bulurlar.

Ramazan, umre ayıdır. Makbul bir Ramazan umresinin, “hac” gibi faziletli olduğu Peygamber Efendimiz tarafından haber verilmiştir. Bu sebeple fırsatını bulanlar, Ramazan ayını umre ile bereketlendirmeye çalışmalıdırlar.

Ramazan, şeytanların zincire vurulduğu, kötülüklerin asgarîye indiği, insan nefsinin açlıkla terbiye edildiği büyük bir aydır. Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapatıldığı, meleklerin yeryüzüne misâfir olduğu müstesnâ bir aydır. Allah Rasûlü, şöyle buyurmuştur:

“Ramazan ayı gelince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapatılır ve şeytanlar zincire vurulur.” (Müslim, Sıyâm, 1-2)

Ramazan, bağışlanma ayıdır. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Ramazan-ı Şerif’in evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennem’den âzâd olmaktır.” (İbn-i Huzeyme, Sahîh, III, 191)

Bir senenin, hattâ geçen bütün ömrün günahları, içinde bin aydan daha hayırlı “Kadir Gecesi”nin de bulunduğu bu ayda temizlenmelidir. Bu mübârek geceye kavuşanların “Allâhümme inneke afüvvün, tuhibbül afve fa’fü annî: Allâhım! Şüphesiz sen affedicisin, afvı seversin. Beni afv et!..” duâsını sık sık yapmaları tavsiye edilmiştir.

Kadir gecesini de lâyıkıyla ihyâ eden kullar, Ramazan bittiği zaman “annesinden doğduğu gibi” tertemiz olarak hayata başlayabilirler. “Kadir gecesini, fazilet ve kudsiyetine inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek ibâdet ve tâatle geçiren kimsenin, -kul hakkı hâriç- geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, İman 25; Müslim, Müsâfirûn 175-176; Ebû Davud, Ramazan 1)

Peygamber Efendimiz, Ramazan gibi sağanak sağanak Allâh’ın feyz, rahmet, bereket ve mağfiretinin yağdığı biru aydan istifade edemeyenlerin hâlini kınamış ve onlar için “burnu yerde sürünsün!..” buyurmuştur.

 

Şevval ve Ramazan Bayramı

Şevval Ayı, Ramazan ayını müteâkiben başlayan hicrî aydır. İlk üç günü, “Ramazan Bayramı”dır. Bayram, Ramazan ayı boyunca ibâdet, kulluk ve itaat ile Allâh’ın emirlerine boyun eğmiş Müslümanların sevinme günüdür. Bu yüzden Ramazan Bayramı’nın ilk günü oruç tutmak, tahrimen mekruhtur. Haram olduğunu söyleyenler de vardır.

Bayrama hürmeten üç gün boyunca oruç tutulmasa daha iyi olur. Ama ikinci ve üçüncü günlerde oruç tutulması fıkhen serbesttir.

Bayram günü, erken kalkılır, yıkanılır, misvak kullanılır. Gülyağı ve benzeri hoş koku sürülür. Mübah olan elbiselerden, en güzel ve en temizi giyilir. Yüce Allah’ın nimetlerine şükür için, neş’e ve sevinç gösterilir. Karşılaşılan mümin kardeşlere güleryüz gösterilir. Elden geldiği kadar sadaka verilir. Duâların kabûl edildiği bayram geceleri, ibâdetle ihyâ edilir. Ramazan Bayramı’nda, bayram namazından önce tatlı bir yiyecekle iftar edilmesi, bayram günleri, müslümanların birbirlerini tebrîk etmesi, görüşüp musâfaha yapması ve birbirlerine “Gaferallâhu lenâ ve leküm: Allah, bizi ve sizi bağışlasın.” şeklinde duâda bulunması mendûptur, güzeldir. [3]

Peygamber Efendimiz, Ramazan ayındaki oruçlara ilâveten Şevval ayında tutulacak altı günlük oruçla birlikte, bütün sene oruç tutulmuş gibi sevap verileceğini bildirmiştir. Bütün yıldan maksat, Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının ilk dört günü dışındaki senedir. Çünkü o beş günde oruç tutmak, haramdır.

Şevvalin altı günü, Ramazan bayramının birinci gününden sonraki günlerdir. O günlerde birbiri ardınca, altı gün oruç tutmak sevaptır. Şevval ayı içinde fâsılalı da tutulabilir.

 

[1] Bkz: el-Bakara, 183-184.

[2] Bkz: el-Bakara, 183.

[3] Büyük İslâm İlmihali, Ö. Nasûhi Bilmen s: 171-172

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle